Yaşamı, çalışmaları, Sümerler-Hititler-Asurlar uygarlıkları hakkındaki tablet sırlarını çözmedeki başarıları ve en önemlisi de, bu tarihi buluşların bazılarını kendine saklamasıyla bilinen Sümerolog Prof. Dr. Muazzez İlmiye Çığ'ı, tam 110 yaşındayken 17 Kasım 2024 tarihinde ebediyen kaybettik!..
Muazzez İlmiye Çığ, 'I. Dünya Savaşı' başlamazdan birkaç hafta önce, 1914'te Bursa'da doğdu... Daha 5 yaşındayken, 1919'da Yunan Ordusunun İzmir'i işgal etmesiyle, öğretmen olan babası, ailesi ve çocuklarını Çorum'a taşıdı... İlmiye Çığ, ilkokulu burada tamamlarken, 'Fransızca ve Keman' dersleri de aldı... Bursa Kız Muallim Mektebi'nden mezun olup, 1936'da da, 'Ankara Üniversitesi Hitoloji Bölümüne' girdi... 1940 yılında 'İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde çalışmaya başladı... Ömrü boyunca da Sümer-Hitit-Asur Medeniyetleri üzerine araştırmalar yapıp, bu gün de ders olarak kullanılan birçok kitaplar yazdı... Bu arada, bir 'Atatürk ve Cumhuriyet Çocuğu' olarak da, "Laiklik ve Kadın Hakları" üzerine birçok çalışma ve eylemlere katıldı, TEMA VAKFI ile doğal çevrenin korunmasına çalıştı!..
Görüldüğü üzere, o minnacık bünyesiyle çok devasa çalışmalara imza atan bu Bilim Kadınımız, bazı sırlarıyla aramızdan ayrıldı: Erkek kardeşi olan Tıp Profesörüyle birlikte bir 'Sağlık Vakfı' kurmuşlardı... '12 Eylül Darbesi' sonrası bu vakıfta, -bazı iddialara göre- darbecilerin marifetiyle hapse atılan hem sağcı, hem de solcu gençler üzerinde bazı 'Tıbbi ve İlâç Denemeleri' yaptıkları, bu işin içine Amerikan CIA ajanları ve ABD Elçisi'nin de dahil olduğunu, darbe sonunda özellikle Cumhuriyet Gazetesi'nin ünlü yazarı merhum 'İlhan Selçuk' yazmış, bu ailenin yargılanması gerektiğini istemiş, tam o günlerde de yasa dışı 'Dev-Sol Örgütü' bu vakfı bombalamış aile de bu olaydan sonra vakfı kapatmış, yapılanlar da bir sır olarak kalmıştı!..
1990'lı yıllarda 'Özel TV'ler çoğalınca, siyasilerin, basın mensupları ve bilim insanlarının sık sık 'Açık Oturumları' yapılır, halkımız da bunları ilgiyle izlerdi... Meclis'te temsil edilen bütün parti liderleri de sık sık böyle oturumlara katılır, kozlarını orada açıkça paylaşırlar, biz seçmenler de tercihlerimizi ona göre yapar, "İşte demokrasi budur!" derdik... 2002'den sonra bu güzel geleneklerin hepsi bitirildi, yapılan tüm davetlere karşı özellikle iktidar liderleri kulaklarını tıkadılar, liderleri orada tanıma fırsatımızı elimizden aldılar!..
Merhum Muazzez İlmiye Çığ da, böyle bilimsel açıkoturumlara çok sıkça çıkar, ilgiyle izlerdik!.. Birinde kendisine dediler ki; "Sümer, Hitit ve Asur tabletlerinin çözümünü yapan, o çivi yazılarının anlamlarını ortaya çıkaran tek kişi sizsiniz; o tabletlerde bazı kitaplı dinlerle ilgili bilgi ve inanışları bizimle de paylaşır mısınız?" diye sormuşlardı... İlmiye Çığ, çok manalı bir şekilde gülerek; "Eğer ben bunları şimdi burada açıklarsam, o din ve inanışlarda ortalık birbirine girer!.. En iyisi, o elzem bilgiler bir süre daha bende kalsın, zemin müsait olduğunda ben onların açıklamasını yaparım!" demiş, biz seyredenlerin ağızları bir karış açık halde kalakalmıştık!.. İnanın, bugün bile o gün aklıma geldiğinde hâlâ o şaşkınlığım ve merakım aynen devam ediyor!..
Evet; ülkemizin son 'Sümer Kraliçesi' olan bu büyük bilim insanı, öteki dünyaya birçok sırlarıyla gitti !.. Belki o günlerde söyleyemediklerini bir yazıya dökmüş, ölümünden sonra açıklanması kaydıyla birilerine bırakmıştır, onu bilemem!? Sadece biraz daha bekleyip, göreceğiz, belki bir gün açıklanır, biz de merakımızı gideririz inşallah!?
Her zaman yazdığım gibi; insanoğlu bir mevsimde yeşerip de, öteki mevsimde unutulup giden "Bahar Otları" gibi olmamalı!.. Yaşamında yaptığı dünya ve insanlık için, doğanın korunması için çalışmaları ve bıraktığı eserlerle, işte 'Muazzez İlmiye Çığ' gibi, hep bir 'Ulu Çınar' olarak hatırlanmalıdır!.. Kendisine 'Toprağı bol, mekânı Cennet olsun' diyorum... Sakin KOŞAR...