GÜNÜMÜZÜN 'BİLİM' DEĞİL DE, "İLİM ADAMLARI" ARTIK BUNLAR !?
Herkes gibi "İlim" sözcüğünün de aslında "Bilim" demek olduğunu biz de biliyoruz!.. Ancak, kendini daha 'dindar, muhafazakâr, inançlı' gören büyük bir kesim, Öz Türkçe olan 'Bilim' sözcüğünü değil de, illâ ki Arapça olan "İlim" sözcüğünü kullanmayı tercih ederler!.. Konuşmalarında ne kadar Arapça-Farsça sözcük kullanırlarsa, kendilerini daha bilgili ve kültürlü hissederler!? Ne diyelim, Allah ıslah etsin bunları.
Efendim, son günlerde basında ve ekranlardaki söylem ve düşünceleriyle "4 Büyük İlim Adamımız (!)" hep öne çıkar oldular!.. Söylediklerine göre bunların hepsi de Hoca-İmam kişilermiş? İşte söyledikleri:
---İmam Halil Konakçı: "Sokaklar, açık giyinen kadınlar yüzünden 'kasap dükkânı' gibi, her yerde 'et' görüyoruz!.." demiş.
Kadın ve Et, şu gözlere ve sözlere bakın bir !? Peki sen erkeksin, senin vücudun betondan mı, sen de etten-kemikten ibaret değil misin!? Bu durum 'kadın-çocuk' olunca mı hemen bi'yerleriniz uyanıp-dikilip de, tahrik ve suça mı dönüşüveriyor!? Sizin gözlerinizde bir arıza mı var yoksa, ha!?
---İmam Mehmet Şükrü Dörtbudak: "Çocuğun kolu, göğsü, bacağı, her tarafı açık, mini etek ve tayt giyiyor, sonra da 'pedofili suç' diyorsun!.." demiş. Ben bu sözler için hiç yorum yapamayacağım, siz ne düşünüyorsanız, bence de o dostlar !..
---İmam Mehmet Akdemir: "Müzik insanı zinaya iter!.. 2 yaşındaki çocuk bile müzikle hareketlenir, oynamaya başlar!.. İnsan müzikle meşgul olup, şarkıcıları dinlediği zaman Şeytan omuzlarına çıkar, vurmaya başlar!.. O insan da oynamaya, hoplamaya başlar, müzik aleti satın almak da çok günahtır!.." buyurmuş. Of of oofff... Saz-Keman-Cümbüş-Darbuka filân çalanlar çok fena yandılar gari gülüm (!?)
Allah Allahhh!.. Şimdi bir yaşıma daha girdim!.. Yani ben bir türkü veya şarkı dinleyince, hemen birileriyle 'zina' yapmaya mı teşvik ediliyorum!? Meselâ şimdi; 'Düriye'min Güğümleri Kalaylı' veya 'Gaydırıgubbak Cemilem' türkülerini dinleyince zıvanadan hemen çıkıp, azıyor muyum yani!? Ben bunları 74 yıldır dinliyorum, üstelik okulumda öğrettiler, Mandolin ve Cümbüş de çalıyorum, inanın ki bazen; "Halime'yi Samanlıkta Bastılar" türküsünü bile dinliyor, yemin olsun kılımı bile kıpırdatmıyor, sizin dediğiniz gibi hiçbir olaya da sebep olmadım, aha bütün sicilim de tertemiz halde orta yerde duruyor!.. Şimdi sizlerde mi, yoksa bende mi bir arıza var Hoca efendiler!?
---İlahiyatçı Ebubekir Sifil: "Namaz kılmayan dövülür, devam ederse öldürülebilir?" demiş. Kim diyor bunları Ebubekir efendi, siz mi!? Eee, hiç bunlar kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'de yazmıyor, hiçbir Âyet'te söylenmiyor!? Hani emriniz olur Hoca efendi de, bu dayak ve öldürme fikri sizin o kara vicdanınızda ve koca kafanızda mı oluştu!? Yeteri kadar 'Bilim' öğrenseydiniz bunları söylemezdiniz de, siz 'İlim İnsanı' olduğunuzdan size pek yakışıyor!..
Son yıllarda öyle şeylere şahit olmaya başladık ki, ölmeden önce kafayı yiyip 'Tımarhanelik' olmazsak eğer, yemin olsun adak olarak bir Apron'da Deve keseceğim, söz veriyorum!..
Sanırım, bu yazıyla çağımızın 'İLİM İnsanlarından' epeyce yararlandınız!.. Hepinize afiyet olsun efendim!.. Bugün de size bizim deli Orhan Veli'nin 1938 yılında yazdığı 'Derdim Başka' şiiriyle veda edelim bari:
"Sanma ki derdim güneşten ötürü/ Ne çıkar bahar geldiyse/ Bademler çiçek açtıysa/ Ucunda ölüm yok ya/ Hoş, olsa da korkacak mıyım zaten/ Güneşle gelecek ölümden/ Ben ki her Nisan bir yaş daha genç/ Her bahar biraz daha âşığım/ Korkar mıyım/ Ah dostum, derdim başka!..// Neden 'Liman' deyince/ Hatırıma direkler gelir/ Ve 'açık deniz' deyince, yelken!?// 'Mart' deyince kedi/ 'Hak' deyince işçi/ Ve neden ihtiyar değirmenci/ Allah'a inanır düşünmeden!?// Ve rüzgârlı havalarda/ Yağmur eğri yağar!?" Sakin KOŞAR.