KURBAN OLDUĞUM ÜLKEMDEN, "KURBAN" MANZARALARI !?

Yine bir mübarek Kurban Bayramı, 16 Haziran 2024 Pazar günü başladı; sabah bayram namazları kılındı, herkes bir kasap, bir hoca, kurbanlık hayvanını keseceği bir yer aradı, daha önceden bilenen bıçaklar yeniden törpülenip, parmak uçlarıyla, kontrol edilip, etlerin konulacağı leğenlere konuldu, abdestler alınıp, çizmeler giyildi, kanın akıtılacağı ve bağırsakların konulacağı çukurlar kazılıp, başına hayvanlar getirilip, iyice bağlandı... Çevredeki kedi ve köpekler de, kurbanın etrafında hilâl şeklinde mevzilenip, kuyruklarını sallayarak beklemeye başladılar!..

İşte ne olduysa, bu saatten sonra olmaya başladı; kimi kurbanlık hayvanını kaçırdı, kiminin hayvanı damlara çıktı, kimininki trafiğe çıkıp, zati yoğun olan trafiği aksattı, kimisi kazalara sebep oldu, acemice hayvanını keserken elini-yüzünü-karnını-ayağını kesenler, sırayla hastanelerin 'Acil Servislerine' gelmeye başladılar!.. Kimi kurban kesmeye kalkıştığı yeri eleştiriyordu, kimi Belediyeyi, kimi pahalı kasapları, kimisi de hayvanı sağlam tutamayan aile fertleri ve komşularını suçluyordu!.. Örneğin; Konya'da kaçan bir kurbanlık dana iki katlı evin çatısına çıktı, sahiplerinin ısrarı yüzünden yere atladı, kesilmekten kurtulamadı!.. Samsun'da acemi kasap Tuğrul Akar, Acil'de doktora aynen; "Ben sol elimin atardamarını kestim ama, çok şükür dananın sağlığı yerinde kaldı!" diyordu...

Yani, bu yıl da değişen bir şey yoktu... Belediyeler ücretsiz olarak kesim yerleri hazırladılar, ama bizim milletin -her ne hikmettense- çok acelemiz olduğu, bıçakları da aşırı bilediğimiz  ve oralarda sıra bekleyemeyeceğimiz için, bu işi acilen görüp, etleri soğutuculara koyduktan sonra tatile veya ev ziyaretlerine gitmemiz gerektiğinden, her yıl bu aynı manzaraları ve zayiatları yaşıyoruz!..

Günlerdir kurbanlık satanların haberlerini yapıp; "Bu sene de kurbanlıklar elde kaldı!" diye haber yapanlar; Bayram sabahı da, yine ev aralarında, kaldırımlarda, hijyenik olmayan ortamlarda kurban kesildiğini, binlerce insanımızın kurban yerine kendisini kesip, hastanede soluğu aldığı haberlerini veriyorlardı, iyi mi? Eee, hani kurban kesen yoktu, ülkenin çeşitli İllerinden binlerce 'Kurbanlık Kazası' haberleri neyin nesiydi o zaman!? Bu millet doktora, ilâca para vermez ama, birçoğu illâ o kurbanını keser, illâ o kanı akıtır, bilmiyor musunuz!?

Sayın Sağlık Bakanı 17 Haziran sabahı açıkladı: "Şu ana kadar Ankara'dan 1.274, İstanbul'dan 840 ve İzmir'den 416 vatandaşımız, kurban keserken yaralandıkları için hastanelerimize başvurmuş, ülke genelinde ise bu sayı tam 16 Bin kişi olmuştur..." dedi, sizce yeterli mi? Hastaneye gidemeyip, kendi kendini tedavi edenler olduğunu tahmin etmek için, kâhin olmamıza gerek yok, bu sayı bence en az 25 Bin olmuştur diye düşünüyorum?

Ancak bu Kurban Bayramında birçok esnafımız huy ve saf değiştirip, herhalde çok kârlı bir olduğundan olsa gerek; birçok 'Berber, Mobilyacı, Nalbur, Ayakkabıcı, Terzi...' gibi esnaflarımız, kapılarına birer ilân asarak; "Burada Kıyma Çekilir, Bıçak Bilenir!" diye yazmışlar, dükkânlarına birkaç kıyma makinesi koyup, kurban etlerini  kasaplara oranla daha ucuza kıyma haline getirmeye başlamışlar!.. Bunu duyan kasaplar da derhal bunları şikâyet edip, suçüstü yakalatarak, adam başı '73.000 TL' ceza ödetmişler, ya bu nasıl!?

Herhalde o kadar çok kurban etini kıyma haline getirmek isteyen insanımız var ki; bunca esnaf kasaplığa heveslenmiş olmalı? Ama yeter mi? Bence de yetmez!.. Hani Marangoz ve Demirciler? Hani Taş Duvar Ustaları, hani Kahvehaneciler ve Meyhaneciler? Ya Nalbantlar ve Semerciler neredeler? Bunların hepsi bu kârlı işi mevsimlik olarak yapıp, vatandaşın etlerini ucuza, rekabet ortamında 'kıymaya' çevirmelidirler, sizce de uygun mu acaba?

Kurban olduğum ülke insanlarım, her zaman bizi şaşırtmaya, her ortamda her zaman bir çıkış yolu bulmaya ne kadar müsaitler görüyorsunuz işte!.. Tabii ki Almanya bizi kıskanır!.. Sadece Almanlar yetmez; Japonya, Fransa, Çin, Güney Kore de bizi kıskanmalı, yeteneklerimizi görerek, bu işte de bizi örnek almalıdır, ya sizler ne dersiniz!?                   Sakin KOŞAR...

YAZARIN DİĞER YAZILARI