NE OLUR BİZE YARDIM EDİNİZ !?

NE OLUR BİZE YARDIM EDİNİZ !?

Yok yok... Yazı başlığında yardım istedik diye, sakın hemen elinizi cebinize atmayınız!.. Hani, 'yardım edin' dediysek, onulmaz bir hastalık için Amerikalara ameliyata veya fiyatı çok pahalı SMA hastalığı gibi ilâçlara ihtiyacımız olduğundan değil!.. Mavi kapak toplayarak, bize tekerlekli sandalye temin edin diye hiç değil!.. Yemin olsun, emekli maaşımız yetmediğinden elektrik-su-doğalgaz ücretini ödeyemeyip, yardıma muhtaçlığımızdan hiç değil!..

Bizim derdimiz başka!.. Hani Coronavirüs salgını yüzünden biz "65 Yaş Üstü" sakıncalı piyadelere; "Hayat Eve Sığar (HES)" sloganlı uygulama başladığından beri, bizler kendi tapulu evlerimizde 'hapishane hayatı' yaşıyoruz ya? Hani 'Ayılar' bile inlerinde en fazla 6 ay 'Kış Uykusuna' yatarken, biz 65 Yaş Üstüler tam 10 aydır 'Coronavirüs Uykusu'ndayız ya?

Biz zati eşimle evde iki kişiyiz!.. Sabah uyanıp da güzel güzel kahvaltımızı yaptıktan sonra, gidip TV'nin karşısına oturuyoruz...Zati orada ya yemek programları var, ya temizlik yarışı, ya kaybolan-öldürülen insanları bulmaya çalışan vatan evlâtlarının birbirleriyle bitmez-tükenmez kavgaları var!.. Genelde rakip aileler, kadınlarla erkekler, kayınvalidelerle gelinler kavga ediyorlar!.. Akşam yemeği sonrası TV dizileri başlıyor!.. İşte bu dizilerde de, biz hanımla beraberkavgaya tutuşuyoruz!.. Doğal olarak ben yakışıklı oğlanlardan yana oluyorum, hanım da güzel kızlardan yana oluyor!.. Reklâm aralarında çay-kahve içerken barışır gibi oluyoruz, dizi başladı mı, kaldığımız yerden yine kavgaya başlıyoruz, iyi mi?

Örneğin; "Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz"da, Hızır Reis yeni bir kadına tutuluyor, eve geldiğinde anasının elini öpmek istiyor, cadaloz kadın elini vermiyor, üstelik de; "Sana analuk hakkumu helâl etmayirum Hızir, elimi de vermayirum!" diyor, bizim hanım hemen onu alkışlıyor!.. Ba ba baaa... Gel de bunlara kızma şimdi!.. "Size ne yahu, 50 yaşını geçmiş adama kim karışır, size ne!?" diyorum, eşim bana daha da kızıp, elimde yarısını anca yediğim portakalı yolarcasına alıp, mutfağa götürüp çöpe atıyor, taraf olmamı böyle cezalandırıyor!..

"Sen Çal Kapımı" dizisinde Eda kızımız eve geliyor, güler yüzlü ve iyi kalpli Halası ile Serkan Bolat yüzünden kavga ediyorlar; ben bu sefer kızın Halası tarafını tutuyorum, eşim yine kızıyor, bu sefer de; "Sen bu kızın dul Halasını gözden geçirdin galiba?" diyor, elimdeki birkaç yudum anca içtiğim çay bardağını kapıp götürüyor, lavaboya döküveriyor!..

İşte benim derdim bu!.. Ne olur bize yardım edin, bu kavgaların sonunun nereye varacağını,  nasıl biteceğini vallahi bilemiyorum!? Hani geçenlerde yazmıştım; 'Bu pandemi sonunda parayı kıracak meslekler olarak; "Boşanma Avukatları, Psikiyatristler, Diyetisyenler, Berberler ve Kuaförler" demiştim ya? Bana Berberim Süleyman ile hanımın Kuaförü Ayten'in ne yararı olacak ki? Allah göstermesin, Avukatlar da hemen ellerini ovuşturmasınlar ama, bu koca gidiş oraya doğru gidiyor gibi gözüküyor!?

Neyse, bu mevzu daha çok su kaldırır, ileriki günlerde yine değineceğiz de... Bugün ben size; çok değerli hemşehrimiz, Yatağan'ın yetiştirdiği unutulmaz insanlardan sayın Feyzullah ERTUĞRUL büyüğümüzün; "Köy Enstitüleri Sistemi ve Düşündürdükleri" adlı, taa 2001 yılında yayımlanan kitabındaki, dava arkadaşı ve meslektaşı Cesarettin Ateş'in yazdığı "Yeter" adlı şiiriyle veda edeyim:

"Yüzyıllarca çektin, bitmedi derdin/ Gitmedi alnından çamurlaşan ter/ Sesin duyulmadı, göğsünü gerdin/ Yeter artık bugün, çektiğin yeter!..// Her sabah yol aldın, türkü dilinde/ Tırpan omuzunda, orak belinde/ Ektin, biçtin, nasır kaldı elinde/ Yeter eller için ektiğin, yeter!..// Yazlar geldi orağını biledin/ Biçemedin, 'bahtım böyledir' dedin/ Buğday ektin, arpa ekmeği yedin/ Yeter artık arpa yediğin, yeter!..// On koyunun çobanı oldun peşinde/ Baharın dağda kaldın, Kışın da/ Boyun eğdin daha küçük yaşında/ Yeter beyim, 'Paşam' dediğin yeter!.."                                   Sakin KOŞAR...

YAZARIN DİĞER YAZILARI