NEREDE O ESKİ GÜZEL İNSANLAR !?

NEREDE  O  ESKİ  GÜZEL  İNSANLAR !?

Vergilerin ve zamların yağmur gibi, hatta sağanak yağmur olup aktığı şu günlerde, çoğu insan gibi siz de herhalde; "Nerede o eski ucuz günler!? Nerede o eski bayramlar!? Nerede o eski bolluk ve rahatlık!?" diye sormuşsunuzdur!? O eski yıllarda belki çok para yoktu, çok iş imkânı ve çok gelir de yoktu ama, hiç olmazsa bu zam ve vergi sağanağı yoktu, çünkü ülkede bu kadar yüksek 'enflasyon' yoktu, devletin aşırı harcamaları yoktu!..

Hiç de çok uzağa gitmemize gerek yok, daha 1960'lı yılların başında benim köyüm Bozüyük'te ulaşım için sadece 4 tane cip vardı. Şoförleri de hep askerlikte öğrendikleriyle bunları kullanır, daha fazla araç alsanız da, bunları kullanacak şoför de bulamazdınız!.. Şoförler çok iyi giyinir, her yerde saygı görür, düğünlerde başköşelere oturtulup, çok da iyi bakılırlardı!.. Hepsi günlük tıraşını olur, saçları taralı ve giysileri jilet gibi ütülüydü!.. Haftada sefere gittikleri birkaç Pazar olurdu; Yatağan, Muğla, Turgut ve Eskihisar pazarları. Bunun dışında gece-gündüz acil hasta, acil yolcu, düğünler dışında bu araçlar yerinden bile kımıldamazdı!.. Zaten yakın mesafelere o günün insanları çok ucuza, -yani bir torba samanla- eşek ve atlarıyla gidip gelirlerdi.

1960'lı yılların ortalarına doğru, köyümüzde oturan ve Bozarmut'ta görev yapan merhum öğretmen Mehmet Aslan, uzun belli ve arkaları eğri tekerlekli, yeşil bir 'Şkoda' taksi satın alıp geldi. Ancak, bunu kullanacak şoför bulamadığı için, ilkokul diploması ve daha ehliyeti bile olmayan genç "Erol Çelik" namlı 'Erol Güleç'i şoför yaptı!.. Kısa zamanda trafik polisleri bunu fark ettikleri için, her gidişinde yakalanıp, ceza yemeye başladı, bu da Mehmet Aslan Hocanın cebini ve canını çok yakıyordu!..

Bir gün başka kurtuluş çaresi olmadığı için, boş zamanlarında Erol Çelik'e okuma-yazmayı yeniden öğretip, önce ilkokul diplomasını, sonra da ehliyetini almaya kafaya koydular!.. Aslan Hocanın yardımı ve dostlarının gayretleriyle ilkokul bitirme sınavına girdi. Ezberlettikleri birkaç sorudan birini sordular: "İstiklâl Marşımızı kim yazmıştır?" Erol Çelik bütün ünüyle bağırmış; "Mehmet Aslan Ersoy yazmıştır!.." Sınav komisyonu birbirine bakarak gülüp, ikinci soruyu sormuşlar: "İstanbul'u Bizanslılardan hangi padişahımız almıştır!?" Erol Çelik'te yanıt hazırdır, yine ünü çıktıkça bağırarak: "Sultan Mehmet Aslan almıştır hocam!.." Öteki sorulara geçmeden, sessizce arka kapıdan çıkardıkları Erol Çelik'e diplomasını vermişler!..

Diploma moraliyle biraz ehliyet sınavına hazırlanan Erol Çelik, uzun uğraşlardan ve Mehmet Aslan'ın katkılarıyla, süresi bitmeden ehliyetini de almış, resmen şoförlüğe başlamıştı, artık kimseleri de beğenmez olmuş, iyice havalara girmişti !.. Bir ayın sonunda, seferlerden topladığı paralara bakan Mehmet Aslan, çok saf ve dürüst olduğundan hiç şüphe etmediği şoförü Erol'un getirdiği parayı az bulunca sormuş; "Sen parayı düşürdün mü, yoksa bu ay yolcu mu çok azdı?" demiş. Erol Çelik hemen cebinden not defterini çıkarıp vermiş; "Bazı müşteriler veresiye gittiler, işte isimleri burada yazılı Hocam!" demiş.

Mehmet Aslan veresiye defteri sayfalarını çevirdikçe şaşırmış, gözleri büyümüş, alnına terler basmış!.. Çünkü sayfalarda isim-soy isim yerine, Erol Çelik yazımıyla aynen şunlar yazılıymış: "gök  şaMılı  nene. Aşa  değze. eski  ŞapGAlı dayı. şalvaRlı gaRı. Cingen  ali. baYakalı  haCı  eMni. moTurcu  oMar . köR  üSen. sidiKli  hakMa." Bunları bulup da, yol parası alınır mıydı? Veresiye defterini geri veren Mehmet Aslan hiçbir şey söylememiş ve bu taksiyi satmanın en kestirme yol olduğuna orada karar verip, birkaç gün sonra da Çinelilere satmış, böylece sürekli zarar etmekten kurtulmuştu!..

Bunları o zaman yaşayanlara sıkıntı verse de, bunca zaman sonra, bu anıların ne kadar unutulmaz ve o günlerin özlemle anıldığı günler olduğunu düşünebiliyor musunuz? Nerede o güzel, o saf ve o dürüst insanlar şimdi!? Bunları özlemez de, ya ne halt edersiniz!? Bunların devamı önümüzdeki günlerde de gelecek, bekleyiniz e mi?              Sakin KOŞAR.

YAZARIN DİĞER YAZILARI