Güzel Anadolu insanlarımız, daha 13. Yüzyıl zamanında bile, bu güzel toprakların yetiştirdiği Hz. Mevlâna, Yunus Emre, Şeyh Edebali, Karacaoğlun ve Nasrettin Hocaları ile dünyaya nam salmış, başta insanlar olarak, her canlının yaşama hakkı olduğu, en çok buna saygı duyulması gerektiği; komşusu açken kendilerinin tok yatmadığı, her konuda herkese yapılan iyiliklerin sayesinde bu geçici dünyanın daha da yaşanır hale gelip, ancak her konuda böyle ileri gidilip, geleceğe güvenle bakılabileceği kabul edilmişti... Geride bıraktıkları eserler de bunların en güzel kanıtlarıydı...
Yıl 2024 oldu... Aradan geçen 724 yılda biz nerelere geldik, bu kabul edilemez halimiz nicedir !? Daha birkaç gün önce, 'Demokrasinin Beşiği' bildiğimiz İzmir'in Gaziemir İlçesinde bir olay yaşandı: Gecenin saat 03.00'ü sıralarında, sokaktaki eksi sıcaklıkta tir tir titreyerek gezen bir genci 'Daha fazla üşümesin' diye taksisine alan ve gideceği yere götüren taksi şoförü, iki çocuk sahibi Oğuz Erge (44), bu iyilik yaptığı psikopat genç tarafından üç kurşunla sırtından vuruldu, soyuldu ve tenha yol kenarında o halde bırakıldı!.. Araçtaki kameradan öğrenildi ki, katil genç giderken demiş ki; "Hayatta herkese güvenmeyeceksin, herkese iyilik etmeyeceksin!" deyip de gitmiş...
Tamam, bu it herif hemen yakalandı, yine bizim sırtımızdan hapiste yaşamaya devam edecek, yarın da muhtemel bir afla yine aramıza katılacak değil mi? Böylelerine nasıl tahammül edeceğiz acaba!? Şimdi bu olay üzerine o saatlerde kim aracına birini alır artık!? Kim böyle ihtiyacı olanlara elini uzatır!? Bu insanlık dışı hareketi yapan bir 'Yaratık' yüzünden, o saatlerde gerçekten yardıma ihtiyacı olan kaç kişiye kötülük yaptı bir düşünsenize!?
Olay üzerine ülkenin bütün TV kanalları bu konuyu sık sık gündeme getirdiler; yine bildik simalar, yine bildik gazeteciler ekranlara çıkartılıp, bu 'Sosyoloji ve Psikoloji' bilimini ilgilendiren davranış bozukluğu üzerinde saatlerce konuşturuldular!.. İyi de kardeşim, bu ülkenin koca koca Üniversitelerinin, bu bilimle ilgili koca koca Profesörleri neredeler!? Ne diye bu hayati önemi olan konu üzerinde onlar konuşup, bunun sebep ve çarelerini topluma anlatmıyorlar!?
Eskiden böyle canice olayların haberleri, 5 Kıtadaki ülkelerden toplanır, gazetelerimizin "Üçüncü Sayfasının" yarısı kadar olurdu... En çok öldürme ve şiddet haberleri ABD'nin Teksas Eyaleti'nden gelir, başka bir yerde böyle bir olay olunca da; "Bağdat da Teksas'a döndü... İstanbul da Teksas'a döndü" denilirdi... Maşallah, son yıllarda bizim 81 İlimiz de Teksas'a dönmüş vaziyette, 'gasp-dolandırıcılık-kadın cinayetleri-ev sahibi ile kiracı savaşlarından' geçilmez oldu!.. Ya bireysel silahlanmaya ne demeli !? Ülkemizde 'Antidepresan İlâç Tüketimi' son 5 yılda tam % 76 oranında artış göstermiş ve '12 Milyon Kutuya' ulaşmış... Anılan resmi rakamları da, Yüce Meclis'in Milletvekilleri söylüyorlar!.. Bu toplum böyle nereye gidiyor a dostlar!?
Peki, ülkemizin hal ve gidişi buyken, siz hiç Milli Eğitim Bakanlığı'nın, YÖK'ün, Sağlık Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı'nın, bir de her yıl tam 7 Bakanlık bütçesi kadar para ayrılan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın; toplumun bu kötü gidişi hakkında oturup, kafa kafaya verip de, Üniversitelerin bu konunun uzmanı olan Hocalarını da çağırıp, bir çözüm için çabaladıklarını hiç duydunuz mu!? Bir yılda '12 Milyon Antidepresan İlâç Kutusu" tüketimi nedir Allah aşkına!? Bu gidiş hiç de hayra-alâmet gibi görünmüyor, bugünler bizim daha iyi günlerimiz, toplumu eğitmek için biraz daha geç kalırsak eğer, esas bundan sonra yaşayacaklarımızı düşünmek bile istemiyorum!? Neyi ve kimi bekliyoruz!? Bu millet size vergilerini ne diye veriyorlar sanki!? Çözüm bulmak sizin asli göreviniz değil mi!?
Yazımızı Orhan Veli'nin 'İntihar' şiiriyle bitirelim:
"Kimse duymadan ölmeliyim/ Ağzımın kenarında bir parça kan bulunmalı/ Beni tanımayanlar;/ 'Mutlak birini seviyordu' demeliler/ Tanıyanlarsa 'Zavallı' demeli/ 'Çok sefalet çekti..'/ Fakat hakiki sebep/ Bunlardan hiçbirisi olmamalı!.." Sakin KOŞAR...