Size TV kanalının adını vermeyeceğim, orada gazeteci müsveddelerinin kimler olduğunu da yazmayacağım, zati siz aslında o haber kanalının hangisi olduğunu hemen anladınız ve orada olanları benden daha iyi biliyorsunuz...
22 Kasım'ı 23 Kasım'a bağlayan gece yarısından sonra, yine üç-beş müsvedde, yine ellerine aldıkları -uzayıp-kısalan renkli çubuklarla- dev ekran içinde yer alan Avrupa-Rusya haritası önünde yine ahkâm kesiyorlardı... Ülkemizde o gün meydana gelen çok önemli "Tunceli ve Ovacık İlçesi Belediyelerine de Kayyum atanması, halkın büyük tepkisi... Maden işçilerinin 'Özelleştirme' karşıtı mücadelesi... CHP Eski Genel Başkanı'nın 11 yıl hapsi istenen davası... 'Yenidoğan Çetesi'nin akıllara zarar ifadeleri" ... gibi ülkemizin başta gelen sorunları, bu 'Badem Bıyıklı ve Tombiş' gazetecileri hiç ilgilendirmiyor, bu haberlerden 'Hiç Habersizmiş' gibi davranıyor, bütün konuşma-tartışma-görüşleri, hep Rusya-Ukrayna Savaşı üzerine oluyordu... Diyorlardı ki;
---Şimdi Putin'in sabrı taştı, acaba ne yapacak? Elinde henüz bilmediğimiz füzeleri mi var?
---İlk önce Polonya'daki ABD Askeri Üssüne mi saldıracak?
---ABD'den sonra Ukrayna'ya silah veren Almanya'ya, İngiliz-Fransız yapımı füzeleri de kullanmaya başlayan Ukrayna'dan sonra, bu ülkelere de balistik füzeler atacak mı?
Harita önündeki eli sopalı arkadaşların bütün soruları-yanıtları-itirazları-tartışmaları hep bu çerçeveyi aşmıyordu!.. Sanki hepsi de birer 'askeri deha' imiş gibi, sanki hepsi birer 'strateji uzmanı' imiş gibi, sanki hepsi birer 'Atilla-Cengiz Han-Napolyon' gibi davranıyor, haritalar önünde salladıkça sallıyorlardı!.. Hani eğer, bunları Rus lider Putin bir dinlese var ya; yemin olsun aklında hiç bu füzeleri atma fikri yoksa bile, bunlar yüzünden hemen oralara saldırırdı, bundan emin olunuz!..
Yahu sizin işiniz ne, bu kadar askeri bilgileri nereden öğrendiniz, ne zaman böyle bir iş yaptınız da dev ekran önünde ahkâm kesiyorsunuz!? Hasbelkader bir gazetede bir şeyler yazacak bir 'köşe sahibi' oldunuz diye, birileri tarafından toplumu başka şeylerle meşgul etmekle görevlendirilip, yüklüce paralar verilip, sırtınız hep sıvazlanıyor diye, siz bu ülkenin başına 'Akıl Hocaları' mı kesildiniz kardeşim!? Siz ne anlarsınız böyle işlerden!?
Her ülkenin yaygın basın kadrolarına girebilmiş tüm gazetecilerinin birinci görevi, kendi ülkesinde meydana gelen olayları, dürüst-tarafsız-doğru şekilde halkına en erken şekilde haber vermek, anlatmaktır!.. Bana ne yurt dışındaki gelişmelerden, ben önce kendi kapı önümde olanlara bakarım!.. İhtiyaç duyuldukça da, yurt dışı gelişmelerle uğraşırım!.. Her akşam nedir sizin bu yaptıklarınız yahu, millete gına geldi artık!.. Halkın dikkatini başka yöne çekme taktikleriniz de bayatladı gari, hiç itibar görmez oldu, ha bunu da bilesiniz!.. Gerçek gazetecilik bu mu !? Yaptıklarınızdan artık hiç utanmıyor musunuz!? Sizin gazetelerin günlük satışları ne diye bu kadar düştü, bir gün olsun oturup da bunu düşünsenize!?
Neyse, bugünkü yazımız bir fıkrayla tatlıya bağlamaya çalışalım bari:
Bizim Temel bir TV yarışmasına katılır... Tesadüfen de olsa, kazandığı parayı ona eksik öderler!.. Yönetime gidip bu işe itirazını söyler, onlar da; "Eee, bu paranın devlete ödenen bir de vergisi var, eksik ödenen para işte odur!" derler... Kafası atan Temel, hemen bir Avukata gider, Avukat da; "O TV'yi mahkemeye ver!" diye akıl verir...
Bir zaman sonra sokakta gördüğü Temel'e ne yaptığını sorar, Temel de; "Dediğünü yaptum, televizyonu alup gidüp mahkemeye verdüm, haçan evde televizyonsuz da olmayir ki, dün tekrar gidüp eve gerü getirdüm oni daa!.." demez mi... Sakin KOŞAR...