Yeni aldığımız bir habere göre; yine Güney Amerika Kıtası ve Atlas Okyanus'unun Batısında bulunan, Türkiye ile mesafesi tam '12.114 Km.' olan, nüfusu sadece 3,5 Milyon kişi ve topraklarının genişliği de sadece Türkiye'nin Beşte/ Biri kadar olan URUGUAY'dan '252 Bin Büyükbaş Hayvan' ithal ediyormuşuz... Bizim alışımız kilo başına '3.90 Dolar', halka satışımız ise '6 Dolar' olacak, bu satışı devlet adına "Et ve Süt Kurumu" yapacak, elde edilen gelirle de, "Türk Çiftçisi - Hayvan Yetiştiricilerinin Kalkınmasında' kullanılacakmış, iyi mi!?
Hemen ve öncelikle sizlere şunu sorayım: "Siz bu hikâyeye inandınız mı!? Siz bu işleri yapan büyüklerimizin başarılı olacağına ve hayvan yetiştiren kendi çiftçimize destek vereceklerine gerçekten güveniniz kaldı mı!? Bu ülke hayvancılığını kimler bitirdiler!?"
Bizim ülkemiz Asya ve Avrupa Kıtaları üzerinde ve bu iki kıtaya adeta bir köprü vaziyetinde bir ülkedir!.. Yani, üç-beş yüz veya bin kilometren yakınımızdaki Irak, İran, Suriye, Mısır, Yunanistan, Bulgaristan, İtalya, Rusya, Ermenistan, Türkî Cumhuriyetlerinde hiç ithal edilecek hayvan kalmadı da, gidip taa dünyanın öbür ucundan, aramızda tam '12.114 Km.' mesafe bulunan Uruguay'dan canlı hayvan ithal edeceğiz, bir de bu işten kendi çiftçimize destek vereceğimizi söyleyeceğiz, öyle mi? Artık bütün bu olan bitenlerden sonra size kim inanır Allah aşkına!?
Daha önce de gemilerle böyle bir ithalât yapmıştınız, haftalar süren yolculuktan sonra gemi içindeki hayvanların birçoğunun açlıktan ölmesi, dışkılarının yarım metre yığılması nedeniyle, pis kokulardan gemilere yaklaşılamamış, deniz içine çekilen gemilerden sağ kalan ve zayıflamış hayvanlar vinçlerle oradan alınıp, tazyikli sularla yıkanarak karaya çıkarılabilmişti, hatırladınız mı? Kim bunları görünce bu hayvanların etlerini canı çekerek yemek isterdi ki!? Bilinçli insanımıza bedava verseniz de kabul etmezdi!..
Bu akıl ve mantık dışı ithalâttan kimler 'yolunu buluyor' acaba? Bu işten kimler kazanıyor da, bu meşakkatli ithalatı yapıyor, bunları da bir açıklasalar da, biz de isimlerini bir öğrensek diyoruz!.. Eğer bunda bir ticaret becerisi ve mahareti var ise, bu konuyu okullarımızdaki 'Ticaret Derslerinde' çocuklarımıza da öğretsek nasıl olur!? Ama yapamazsınız, çünkü bunu yaparsanız, bütün dünyanın diline düşer, herkesin alay konusu olursunuz, değil mi!?
Eloğlunun ciddi ülkeleri, kendi üretici çiftçilerine devlet bütçesinden çok tatmin edici kaynakları her yıl aktarıp, ülke hayvancılığını adam gibi geliştirirken, şu bizimkilerin yaptıklarına bir bakınız!.. Üç-beş tane 'yandaş ithalâtçı' şirketi memnun edeceğim diye, yerli hayvan üreticilerini hep ihmal ettiler, ülke hayvancılığının sonunu getirdiler, eserinizle övününüz, e mi!? İleride de yine aynı yerlerden, hani Kızılderililerin avladıkları Bizon-Bufalo sürüleri de ithal ediniz, ağırlıkları '800 KG. ile 1.500 Kg.' olan bu hayvanlar, size daha iyi kazançlar sağlar, haydi göreyim sizi!..
Öyle haberler duymaya başladık ki, artık 'Hiçbir Şeye Şaşırmaz' olduk!.. Zati bu işlerde ne kadar başarılı oldukları, TÜİK'in bile saklayamaz hale geldiği şu 'enflasyon rakamlarından' ve belimizi büken pahalılıktan belli olmuyor mu, ha!?
Bizim deli Orhan Veli'den 'Sereserpe' şiiriyle bugüne veda edelim:
"Uzanıp yatıvermiş sereserpe/ Entarisi sıyrılmış hafiften/ Kolunu kaldırmış, koltuğu görünüyor/ Bir eliyle de göğsünü tutmuş.../ İçinde bir kötülüğü yok, biliyorum/ Yok, benim de yok ama/ Olmaz ki/ Böyle de yatılmaz ki!.."
Şimdi bunları okudunuz ya, bazılarınız da çıkıp bana; "Olmaz ki ihtiyar, bu konular böyle de yazılmaz ki!" filân diyebilirsiniz? Olsa da yazdım, olmasa da... Sakin KOŞAR...