Suriye'de yönetimi devralan HTŞ güçleri vardı değil mi? İdlip, Halep, Hama ve Humus sonrasında ŞAM'da da yönetimi ele geçirmişlerdi değil mi? Daha sonra hızlarını alamayıp, 'Fırat'ın Doğusu'na, yani ABD destekli PYD ve YPG güçlerinin- geçişi olan köprüyü de ele geçirmiş, Suriye'de istikrarı sağlayacakları söyleniyordu değil mi !?
Peki, yeni gelen haberler neydi!? ABD, Fırat Nehri üzerindeki tüm köprüleri yıktı, MSO'nun PYD-YPG tarafına geçmesini engelledi!.. Suriye Kuzeyinde bunlar olurken, Güney tarafında bambaşka gelişmeleri görmeye başladık: 'Golan Tepeleri'ni tamamen kontrolüne alan İsrail ordusu, bir günde tam '400 Füzeli Saldırı' gerçekleştirip; Suriye'nin tüm hava-deniz-kara gücü araçlarını tahrip ederek, Golan Tepelerini işgal edip, 'Başkent ŞAM'a sadece 10 Km. kadar yaklaştığı haberleri geldi... Bu size de biraz garip ve şüpheli gelmiyor mu !?
Dün İran ve Rusya'dan bazı açıklamalar geldi; her ikisi de üstü kapalı olarak Türkiye'yi -Suriye davasına ihanet etmekle- suçluyorlardı... İran yönetimi ve Rusya askerî strateji uzmanları; baştan beri Türkiye'nin ABD ve İsrail yanında yer aldıklarını, bugün Suriye'de bunun acı sonuçlarını gördüklerini tüm dünyaya açıkladılar!.. Yani biz, yıllardır beraber hareket ettiğimiz iki müttefikimizi böylece kaybetmiş olduğumuzu gördük, sonuçlarını da çok yakında görüp de yaşayacağız yani...
HTŞ terör örgütü lideri Colani'nin sırtında bulunan askeri elbisenin, bir 'İsrail askeri elbisesi' olduğu, tüm fotoğraflarla dünyaya ilân edildi... Ülkede yönetimi ele geçirdiğini söylediği saatlerde ise, İsrail ordusu Şam'a 10 Km. yaklaşmıştı... Bu adam bunu bilmiyor-görmüyor muydu? Neden bu işten en ufak bir şüphe ve endişe duymuyordu acaba!? Çünkü o da bu tezgâhın adamı olduğu için endişe duymuyordu herhalde !?
Evet, bütün bunları düşününce, hiç şüphe yok ki, artık Suriye bir 'Bağımsız Devlet' değil, ABD güdümünde İsrail tarafından ele geçirilmiş yeni bir toprak parçası olarak kayıtlara geçecektir!.. Peki, bu şartlarda yurt dışına gitmiş olan Suriyeli mülteciler geri dönerler mi? Ben hiç zannetmiyorum!? Ancak, Avrupalılar yine bize gelip, devasa 'EURO' teklifleri yaparak, bizim paragöz yöneticilerimizi yine kandırırlar, Avrupa'dan gelecek son Suriyelileri de başımıza belâ ederler, bizi yine kendi dertlerimizle baş başa bırakır giderler ama, burada işler artık hiç düzelmez, her problemle yine bizler uğraşmak zorunda kalacağız, yakında bunu da göreceksiniz !?
Sahi yahu, şu ABD Irak'a ve Afganistan'a 'Demokrasi' getirmek için girmiş, 1,5 milyon Iraklıyı ve 2 milyona yakın Afganlıyı öldürüp, sonra da hiçbir şey olmamış gibi oraları parça parça ederek çekip gitmişti değil mi? Eee, hani bu ülkelerdeki 'Demokrasi' sözü nereye gitmişti de, oralarda birer 'Şeriat Rejimi' niye kurulmuştu acaba!? Bu sözün zaten aslı-astarı yoktu, çünkü 'Demokrasi' olan ülkeleri bu emperyalist ülkeler sömüremezler ki? Cahil bırakılan halkın cahil yöneticilerini Şeriat baskısıyla yönetmek ve sömürmek çok daha kolaylarına geliyordu, niye oralara demokrasi getireceklerdi ki, enayi miydi bunlar!? Şimdi sıra Suriye'de, bakalım bundan sonra sömürü ve bölünme sırasında kimler var!? Her zaman yazıyorum; "Güç ve Zor, Her Oyunu Bozar!.."
Yazımızı bir fıkrayla bitirelim bari: Ankara Savaşı sonrası Anadolu'da bir süre kalan Aksak Timur'a, köylüler bir sofra hazırlayıp, Nasrettin Hoca'nın götürmesini rica ederler... Timur'un çadırına varmadan Hoca, pilav üzerindeki nar gibi kızarmış hindi kokusuna dayanamayıp, hindinin bir bacağını yemiş... Timur'a ikram ederken, Timur hayretle sormuş; "Hoca Hocaaa, bu hindinin bir bacağı nerede!?" deyince, Hoca hemen; "Ulu Hünkârım, buranın hindileri hep tek ayaklıdır, inanmazsanız siz de dışarıya bir bakın!" demiş... Çadır penceresinden bakan Timur, gerçekten kenarda tüneyen hindilerin hepsinin tek ayaklı olduğunu görmüş, tam geri dönecekken, yaramaz bir çocuk bu hindilere bir çomak fırlatmış, tüm hindiler öteki ayaklarını indirip, iki ayaklarıyla kaçmaya başlamışlar!.. Nasrettin Hoca vaziyetin vahametini anlayıp, hemen Timur'a dönmüş; "Ulu Hünkârım, şimdi o hindilerin neden iki ayaklı oluverdiklerini soracaksınız ama; o çomağı kim yese, yemin olsun değil iki ayaklı, tam dört ayaklı bile oluverirlerdi!.." deyip, vaziyeti kurtarmış... Sakin KOŞAR...