AKP 12 EYLÜL'ÜN DELİ GÖMLEĞİNDEN ÇIKMIŞTIR..
Türkiye'de çoğulcu ve özgürlükçü demokrasinin tüm kurumları ve nitelikleri 12 Eylül Askeri Darbesiyle saldırıya uğramıştır. İşçi hak ve özgürlüklerine, demokrasiye ve insan temel hak ve özgürlüklerine getirilen kısıtlamaların ortaya çıkardığı sonuçları, günümüzde daha da anlaşılır ve hissedilir hale gelmiştir. Uluslararası Hür İşçi Sendikaları Konfederasyonu yetkilisinin ifadesiyle topluma "deli gömleği" giydirilmek istenmesi" o dönemde yapılan düzenlemelerin ana amacı olmuştur.
Doğru bir değerlendirme yapılabilmesi açısından şu hususa dikkat çekilmesi yerinde olacaktır: Bilindiği gibi Milli Güvenlik Konseyi 12 Eylül 1980 günü bazı işçi örgütlerinin faaliyetlerini durdurmuş, 14 Eylül 1980 günlü 15 sayılı bildirisi ile tüm grev ve lokavtları ikinci bir karara kadar ertelemiştir.
İşçi hak ve özgürlüklerine dair hukuki altyapı 9 yıl süren Sıkıyönetim döneminde darmadağın edilmiştir.
Sendikalara kayyum atanması,kıdem tazminatına tavan getirilmesi,Toplu İş Sözleşmelerinin Yüksek Hakem Kurulu tarafından sonlandırılabilmesi,ikramiyelerin sınırlandırılması, SSK yönetim kurulundaki işçi temsilcisinin 2'den 1'e düşürülmesi, TRT yönetim kurulunda işçilerin bir temsilcisinin bulunmasının ortadan kaldırılması, Anayasanın 52. maddesi ile sendikaların siyasal partilerden destek alması ve onlara destek vermesinin yasaklanması, Anayasanın 54. maddesi ile hak grevi yasaklanması,lokavtın işverenlere anayasal bir yetki olarak tanınması,grev ertelemelerinin grev yasağı biçimine getirilmesi ve erteleme süresi sonunda yeniden greve çıkılması olanağını ortadan kaldırılması ve benzeri bir çok düzenleme ile işçi hakları 12 Eylül ile budanmıştır.
''ŞİMDİYE KADAR İŞÇİLER GÜLDÜ, BUNDAN SONRA BİZ GÜLECEĞİZ''
O dönem, "Şimdiye kadar işçiler güldü,bundan sonra biz güleceğiz" sözleriyle 12 Eylül faşist cuntasını selamlayan işveren sendika temsilcisi, 12 Eylül'ün niçin yapıldığını tek bir cümleyle özetlemişti aslında.
12 Eylül toplumsal olan, birlik olan, dayanışmacı olan, kollektif olan, yani eşit ve özgür bir Cumhuriyet için elimizde ne varsa hepsini tırpanlayan ve elde kalan çorak toprağa emperyalizm lehine, para babaları lehine ama halkımız aleyhine bir düzenin tohumlarını bırakmıştır.
DARBE TOHUMLARININ ÜRÜNÜNÜ AKP İKTİDARI BİÇMİŞTİR.
Bu tohumların ürününü son 25. yılda da, AKP iktidarı biçmiştir. Bugün karşımızdaki giderek faşistleşen neoliberalizm, 12 Eylül'ün sakat bıraktığı insan ve toplum anlayışının bir ürünüdür, emperyal bir projedir.
12 Eylül askeri darbesi bu ülke insanı için ne kadar büyük şansızlık ise, AKP için de bir o kadar büyük şanstı aslında.
12 Eylül'den AKP'ye kalan miras, örgütsüzleştirilmiş, refleksleri törpülenmiş, korkutulmuş, yıldırılmış bir toplumdu.
Bu örgütsüzleştirilmiş toplum işçi sınıfının beli kırılarak oluşturuldu.
İşçi sınıfının mücadele ederek kazandığı ekonomik ve sosyal kazanımlarına büyük bir darbe vuruldu.
Yoğun bir sendikasızlaştırma siyaseti güdüldü...
Bütün bunlar 12 Eylül öncesi yükselen toplumsal dalgayı kırmak içindi...
O toplumsal dalga kırılacaktı ki, taşeronluk sistemi yerleştirilsin, güvencesiz ve güvenliksiz çalışma koşulları oturtulsun, iş cinayetleri ve meslek hastalıkları kanserli hücre gibi yayılsın, iş saatleri uzatılsın ve işçi sınıfının alım gücü gerilesin, fark sermayenin cebine girsin....
12 EYLÜL DARBE DÜZENİ KATMERLENEREK DEVAM EDİYOR.
12 eylülün ve sonrası iktidarların sağladığı koşullar nedeniyle 2002 yılında iktidarı ele geçiren AKP, 12 eylülün yapamadığı yargıyı yürütmenin emrine almış ve ülkemizde yandaşları ve karşıtlar için ikili hukuk sistemi getirmiştir. Bu düzenlemeler sonuçta çalışanların iktidarın istediği sendikalara üye olmaya zorlamış hak mücadelesi yapılmasını engellemiştir.
Bugün Orta Vadeli Programda (OVP) işçinin yine kıdem tazminatına göz dikildiği açıklanmış, 2026 yılının ikinci yarısında Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) uygulamasına geçileceği,işçinin kıdem tazminatını buraya aktarılacağı ve işçinin ücretinden %3 kesinti yapılacağı açıklanmıştır.
İŞ CİNAYETLERİ ARTIYOR
Ne kadar tanıdık değil mi?
Her gün 6'ya yakın işçinin öldüğü, işsizliğin her yeri sardığı, insanların "geçinemiyoruz " diyerek kendini yaktığı, sendikalı olanların işten atıldığı, greve çıkanların grevinin yasaklandığı, her yerde çocuk işçi çalıştırıldığı bu günler, o günlerin tablosunu hatırlatmıyor mu?
AKP'nin halka her saldırışında 12 Eylül'ün sesi yankılanmıyor mu?
Tek adam rejimi ülkeyi 12 Eylül faşizmi koşullarına geri çekmeye çalışmıyor mu?
Hatta 12 Eylül'ün ötesine geçen faşizan uygulamalar yapmıyor mu?
Kenan Evren önderliğindeki cuntanın da, Recep Tayyip Erdoğan önderliğindeki rejimin de halk düşmanlığı aynı kökten besleniyor.
Sonuç olarak AKP 12 Eylül'ün deli gömleğinden çıktı desek çok da abartmış olmayız.
Son söz;
Emekçilerin, 12 Eylül faşizminden Saray Rejimi'ne miras kalan gerici, piyasacı, yasakçı, baskıcı zihniyeti tarihin çöplüğüne atacağı günler yakın.