ALEVLERİN ARASINDA BİR HAYAT: ORMANI KORUYANLAR
Eskişehir'de 11 canımızı şehit verdik. Acımız büyük.Hayatını kaybeden emekçilerin ailelerine baş sağlığı diliyoruz.
Çalışma Bakanlığı ise hala sessiz."Tişört ve pantolonla yangına gönderilen işçiler var.
Buna cinayet demeyelim de ne diyelim?"
Onlar ki, sadece bir ağaç değil; bir yaşamı, bir geleceği, bir memleketi savunuyorlar.
Cansiperane, terleriyle, yürekleriyle, canları pahasına.
Her yaz yaşanan orman yangınları kader değil, bile bile gelen bir felakettir. Bu mevsimde yangınların olacağı bilindiği halde niçin yeterli hazırlık yapılmıyor, emekçiler en ağır koşullarda, en büyük risklerle baş başa bırakılıyor?
MUĞLA'DA 520 FUTBOL SAHASI KADAR ALAN YANDI
1937-2024 döneminde Türkiye'de toplam 126 bin 268 orman yangını çıkarken, 1 milyon 907 bin 265 hektaralan yandı.
Muğlamızda ise sadece 2025'in ilk 6 ayında 520 futbol sahası büyüklüğünde alan yandı.
Ocak-Temmuz sonu (2025) itibarıyle çıkan 78 yangında 58 hektar orman alanı, yine çıkan 75 yangında 202 hektar ziraat alanı yandı.
Yani toplamda 153 yangında 260 hektar(520 futbol sahası) alan yandı.
Sadece ormanlar yanmıyor, ağaçların ömrü bitmiyor...
Aslında tüm memleket yanıyor. Ağaçlar,çiçekler, böcekler vs doğadaki tüm canlılar yanıyor.
Birleşik Tarım Orman İşçileri Sendikası herkesin sorması gereken soruları soruyor:
-Yangın sezonu biliniyorken neden hazırlık yapılmadı?
-Müdahale ekiplerinin güvenliği neden hâlâ sağlanmıyor?
-Yangına önleyici politikalar neden hâlâ devreye alınmadı?
Yanıt belli:
-Orman ve arama kurtarma emekçisinin canı, bu düzende "harcanabilir" kabul ediliyor.
- Kamusal hizmetler küçültülüyor, kadrolar azaltılıyor, altyapıya yatırım yapılmıyor.
-Sorumlular hesap vermiyor; ihmaller, bilinçli bir yönetim tercihine dönüşüyor.
YANGIN SONUÇTUR,ESAS OLAN YANGININ ÇIKMADAN ÖNLENMESİDİR.
Aşırı hava olayları, iktidarın rant politikası nedeniyle ülkenin doğusundan batısına pek çok kentte ormanlık alanlar alevlere teslim oluyor.
Orman Genel Müdürlüğü,185 yıllık bir kamu kurumudur ve yangınların söndürülmesinde birinci sorumludur.
Yangınlar her yıl artıyor.Orman Genel Müdürlüğü ise anayasal görevi olan ormanları korumak ve kollamaktan ziyade kesip satmayı yeğliyor. Ormanları rant kapısı olarak görüyor.Ormanı meta gören ve şirketlere peşkeş çeken yasalar çıkaran iktidar tarafından orman da insan da feda ediliyor.
İMF'YE OLAN BORCUMUZU ORMANLARIMIZI SATARAK ÖDEYECEĞİZ
2002'de AKP ilk iktidar olduğunda o zamanki Orman Bakanı Osman Pepe'nin ilk açıklaması 'İMF'ye olan yirmi beş milyar dolar borcu 2 B alanlarını satarak ödeyeceğiz' oldu. Yani ormanların bir kısmını satarak ödeyeceğiz dedi. Tamamen rantçı bakış açısı var.
EĞİTİM TESİSLERİ KAPATILDI
İzmir Buca'da Orman Yangınları İşçi Eğitim Merkezi vardı. Buca Yangın Eğitim Merkezi Avrupa'da örnek gösteriliyordu.
Kapatıldı.
Ne zaman?
2019'da.
Fethiye'de bir merkez vardı o da kapatıldı. Sadece Antalya'da bir eğitim merkezimiz var.
Tarım Orman-İş Sendikası Genel Başkanı Yusuf Kurt diyor ki; "Yangınla ilgili görüntüleri izlediğimizde ne ateşe dayanıklı giysisi var ne tedbiri var.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'na göre bu çalışanlarımızı eğitmeliyiz. Yangın geliyor diye bağırıyor amirine, kendisinin de amirinin de üzerinde giysi yok. Böyle bir durumda başka bir sonuç ortaya çıkar mı?"
ORMANLAR RANT ALANI OLARAK GÖRÜLÜYOR
İktidar yangına nasıl müdahele edip söndürdüklerini söylüyor ama yangın çıkmaması için hangi tedbirlerin alındığını söylemiyor.
Orman yangınlarının yıkıcı olmasının temel nedeni yangınla mücadele edecek insan kaynaklarının giderek işlevsizleştirilmesidir.
Bunun nedeni öngörüsüzlük değil, bilinçli tercihler. Orman Genel Müdürlüğü ormanları kereste deposu, orman alanlarını iktidara kaynak transferi yapacak rant alanı gördüğü müddetçe de bu durum değişmeyecek.
ORMAN KÖYLÜSÜ HISIMDI HASIM HALİNE GETİRİLDİ
1980'de çıkan yangın ile 2025 yılında çıkan yangın sayısı yaklaşık aynıdır. Fakat, 2025 yılında yanan alan çok daha fazladır. 80'li yıllarda orman yangınını, başta orman köylüleri ve halk kazma-kürekle söndürüyordu. Şimdi ise en gelişmiş teknoloji mevcut ancak sonuç yıkıcı! Çünkü orman köylüleri uygulanan yanlış politikalarla devre dışı bırakıldı.
Orman köylüsüne istihdam sağlayan Orman Bakanlığı bünyesinde bulunan OR-ÜS kapatıldı. OR-KÖY Genel Müdürlüğü kapatılarak, Daire Başkanlığı düzeyine çekildi. Ağaçlandırma Genel Müdürlüğü kapatıldı ve fidanlama çalışmalarını taşeron eliyle tüccarlar yapıyor. Orman üretimi dikili satış yöntemi ile tüccara verildi. Orman işçisi orman köylüsünden alınırken şimdi siyasi bağlantılarla alınıyor. Orman muhafaza memuru alımında orman köylüsü olma şartı vardı, kaldırıldı. Orman muhafaza memurları, muhafaza memuru okulundan yetişirdi kaldırıldı. Bu politikalarla orman köylüsünün deneyiminden yararlanan sistem lağvedildi.
ORMAN İŞÇİSİNE ŞEHİTLİK STATÜSÜ TANINMALIDIR
Çocukluğumuzda yazları,Milas'tan okul tatili sırasında Kavaklıdere'ye büyüklerimizin yanına gelirdik ve hemen hemen herkes ormanda çalışırdı.Damgalama, amonojman heyeti,temizlik işleri filan.Ve bir yangın olduğunda tırmık sesinden geçilmezdi.
Şu anda İş makinası, arazöz,helikopter, uçak var ama insan kaynağı yok.
Elinizdeki uçak ve araç olması eğer insan kaynakları yetersizse tek başına bir anlam ifade etmiyor. Arazözlerde 6 kişi olması gerekir iken 3 kişi var.Yangın hortumu nasıl taşınacak 3 kişiyle?
Kadrolu işçi sayısı yetersiz.
Bırakın kadrolu yangın işçisini geçici işçi ile sorun çözülmeye çalışılıyor.Geçici yangın işçisi olur mu? olmaz tabii ki.
Eğitim ve tecrübe olmadıktan sonra nice canlarımız şehit olur.
Son olarak işkolundaki tüm sendikalar sürekli dile getiriyor ama iktidardan ses yok.
Orman işçilerine yasal şehitlik statüsü tanınmalıdır.
Dayanışma duygularımla selamlar