BORAZAN HASAN İLE DİMİTRİ'NİN ÖYKÜSÜ

BORAZAN HASAN İLE DİMİTRİ'NİN ÖYKÜSÜ 
T. Ayhan ÇIKIN

Cazkırlar, Muğla Yatağan ilçesinin şirin bir köyüdür. Batı Torosların Bencik Dağları'nı yaragelen ve çeşitli derelerin bir bileşkesini oluşturan Bencik Çayı'nın sağlı sollu çevresine bir inci gibi dizilmiş mezraları ile dağınık bir yerleşim konumundadır. Bencik Çayı'nın güneyinde ve kuzeyinde , Bencik Dağı'nın eteklerinde bir yılan kıvrımı ile yarattığı eşsiz koyaklarına serpiştirilmiş mahallecikleri ile Cazkırlar ilginç bir köydür. Yatağan yöresinde Cumhuriyet öncesinde Rumların yerleşik olduğu en önemli merkezdir. 1940'lı yıllardan bu yana ana köyden, kendisi dahil, dört köycük doğmuş, Havdan mahallesi de Bağyaka köyüne bağlanmıştır. Cazkırlar, 1950'lerden sonra izlenen köy politikamızın olumsuz bir örneğini simgelemektedir. Bu gün bu 4,5 (dört buçuk) köycükte, taşımacı ilköğretim eğitimi ile, köy çocuklarının okumaları adeta engellenmiştir. Zira çocuklar, taşımalı eğitimle her gün Bencik'e veya başka merkezlere, taşınmakta ve günün en verimlini saatlerini yollarda harcamaktadırlar. Nitekim, son yıllarda Cazkırlar'dan yüksek öğrenime gidebilen öğrenci sayısı giderek azalmış, bir elin beş parmağının yarısını bile geçemez duruma gelmiştir.

Cumhuriyet öncesi oldukça büyük bir köy olan Cazkırlar, kendisi ile birlikte dört köy doğurduktan ve bir mahallesini de başka bir köye verdikten sonra, adeta Bencik Dağları'nın eteklerine yapıştırılmış bir mektup pulu gibi yalnız kalmıştır. İşte öykümüzün kahramanları, eski Cazkırlar'ın iki büyük mahallesi olan Yukarı Cazkırlar (Bugünkü Yayla Köyü), Aşağı Cazkırlar (bugünkü Cazkırlar Köyü)'ın iki gencinin öyküsüdür.

Cumhuriyet öncesi , aşağı Cazkırlar'da Türkler, yukarı Cazkırlar'da da rumlar oturmaktadırlar. Türkler, daha çok hayvancılıkla uğraşan "Yörük" yerleşiminden gelen insanlardı. Daha çok köyün verimsiz toprakları üzerinde yerleşmişlerdir. Cazkırlar'ın verimli toprakları daha çok Rumların toplandığı Yukarı Cazkırlar da (Bugünkü Yayla Köyü) bulunmaktaydı. Rumların ana geçim kaynağı da tarla, bahçe ziraatı, hayvancılık, kısmen küçük el sanayi ve ticareti idi. 
Eski yıllarda Cazkırlar da bağcılıkta önemli bir uğraştı. Bu satırların yazarı, bazı insanların ev şarapları yaptığını anımsıyor. Büyük bir olasılıkla bu Rumlardan kalan bir üretim şekliydi.

Özellikle bahar ve yaz aylarında Türkler ve Rumlar hayvanlarını iki mahalle arasındaki meralarda otlatırlar ve Rum gençleri ile Türk gençleri arasında güzel dostluklar kurulmuş, zaman zaman da kavgalar yaşanmıştır. Genellikle Türk gençlerinin liderliğini Borazan Hasan , Rum gençlerinin liderliğini de Dimitri adlı bir genç yapmaktadır.

1919'larda köyü kısa bir süre için İtalyanlar işgal eder. Daha sonra İtalyanlar köyden çekilirler. 1919 Mayısında yunanlılar İzmir'i işgal edince köyün rum gençlerinden bazıları yunan ordusuna asker yazılırlar. Dimitri de bu gençlerden biridir. Bu arada Borazan Hasan da askere alınır ve İzmir'e gönderilir.

Bir gün Borazan Hasan inzibat görevi ile İzmir sokaklarında dolaşırken Sarıkışla'nın ( bugünkü Güney Deniz Sahası Komutanlığı) önünde yunan askeri Cazkırlarlı Dimitri ile karşılaşır. Dimitri, Türk askeri Borazan Hasan'ı esir alarak bir yunan gemisine götürür. Yunan gemisi, esir askerleri Ege adalarından birine götürür. Hergün gemiden 3-5 asker alınarak sorgulanır ve sorgulananlar hemen oracıkta vurularak öldürülmeğe başlanır. Bunu gözleyen Dimitri'de :
- "Eyvah Hasan !.. Ben ne yaptım. Şimdi sıra sana gelirse ben ne yaparım. Bunun sebebi ben olacağım" gibi sözler söyleyerek Borazan Hasanı oradan kaçırmanın yollarını arar.

Nitekim bir gece Dimitri çaldığı bir kayıkla Borazan Hasan'ı adadan kaçırarak Kuşadası kıyılarında bir yere bırakır. 
Borazan Hasan Cazkırla'a (Bugünkü Yayla Köyü'ne) döner. Üç oğlu olur. Büyük oğlu İsmail Koç, Köklük Köyünde uzun yıllar yaşar ve orada Muhtarlık görevinde bulunur. Ortanca oğlu Hüseyin Koç, Yayla Köyü'nde hayvan besiciliği ve celeplik yapar. Küçük oğlu Server Koç'ta Şahinler Köyüne taşınır. Bu gün hepsi de tanrının rahmetine kavuşmuştur.

Dimitri'nin sonu hakkında bir bilgi edinemedim.

Dido Sotiriyu'nun "Benden Selam Söyle Anadolu'ya" adlı kitabını okuduktan sonra, bu öykünün kahramanları sağken niye yazmadım diye hep kendimi suçlamışımdır.

Kıssadan hisse : yerel dostluklar ulusal düşmanlığa galip gelmiştir. Bunun örnekleri çoktur.

T. Ayhan ÇIKIN

YAZARIN DİĞER YAZILARI