RUSYA-BATI ÇATIŞMASINDA TÜRKİYE'NİN YERİ


Rusya, kendi halkından olan Rusları yaşadıkları topraklarıyla birlikte Ukrayna'dan alma isteği göstermiştir. Bu istek mantıklı ve milli duygular açısından haklı gibi görünmektedir. Ancak bunu doğrulamayan iki neden vardır. Birincisi şu ki, bütün kıtalarda bütün ülkeler birden fazla halkı sınırları içinde bulundurmaktadır. Bu durum çözülmesi imkansız bir zorluk olarak görülmektedir. Bu nedenle barış açısından uluslararası hukukta ülkelerin toprak bütünlüğü korunması gereken bir gerçeklik olarak kabul edilmiştir. Yakın zamanda Bask'ların bağımsızlık isteği karşısında diğer Avrupa ülkeleri İspanya'nın toprak bütünlüğünün yanında yer almışlardır. Fakat Irak ve Suriye'de toprak bütünlüğü ilkesini görmezlikten gelmektedirler çünkü Suriye başka İspanya başkadır onlar için. Bir Hıristiyan ve Latin olan Avrupa ülkesi bölünerek zayıflatılmamak, bir Müslüman ülkesi ise bölünmeli, küçültülmek ve petrolü kontrol altına alınmalıdır. Rusya'nın işgalde haklı olamayışının ikinci nedeni de şu ki Rusya kendi halkından olmayan halkları kendi toprakları içinde tutarak onların kaynaklarını kullanan bir ülkedir. Bu yüzden kendi uygulamaları ak ve pak olmayan bir ülke durumundadır. O nedenle milli duyguları ileri sürerek toprak işgali yapma hakkını yitirmektedir. Türkiye, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısını ve Ukrayna'dan isteklerini onaylayamaz. Buna rağmen Türkiye Rusya'ya karşı bir tavır da alamaz çünkü Rusya bir Türk ülkesidir aynı anda. Aynı İran gibi, Çin gibi(hatta Almanya gibi) bir Türk ülkesidir, bu yaptığım tanımlamalar onları nasıl görmek istediğinize bağlıdır biraz da. Rusya Savunma Bakanı Şoygu bir Tuva Türkü'dür. Büyük bir görevdir bu. Anadili, Altay dağlarındaki Tuva Özerk Bölgesi'nin Türkçesi'dir, ayrıca altı Türk lehçesini konuşabilmektedir. Putin'e olan yakınlığı onun Türkiye'ye ilişkin politikasının belirlenmesinde yönlendirici katkıları olmakta olduğunu düşündürmektedir. Gerçi Türk halklarının şu an için Rusya'da pek bir etkileri yoktur. Ama Rusya demokratik olmayan ve baskı altında yönetilen bir ülkedir ama bu hep böyle olacak da değildir. Bizler için bu Rusya-Ukrayna çatışmasında ilginç ve birazda hoş olan bir durum var. Ukrayna'nın da Savunma Bakanı bir Türk'dür. Umerov bir Kırım Tatarı'dır. Ukrayna, şu an Kırım'ı kaybetmiş gibi görünüyorsa da, Kırım'ın kendi toprağı olduğunu düşündüğü için onu kendi yurttaşı olarak görmektedir. Şoygu da, Umerov da savaşan iki ülkenin iki önemli bakanlığının başında ve birbirlerine karşı olarak görev yapmaktadırlar ancak durumları kaçınılmaz olarak doğrudur ve onaylanmalıdır.

Türkiye Rusya'nın saldırısını onaylamadığını vurgulamak için ona askeri araçlar ve malzemenin satışını yapmamalıdır. Ancak ticaretin ve diğer işbirliklerimizin azaltılması düşünülemez. Biz Rusya'ya askerlik dışı işlerde bir ambargoya katılamayız. Rusya ileride gerektiğinde bizim yanımızda yer alacak ülkelerden biridir. Ukrayna'ya askeri araç ve malzeme satışımız ve yardımlarımızsa doğaldır. Rusya, yapmaması gereken bir işe kalkıştığı ve bizona nesnel davrandığımız için bize kırılganlık gösteremez. Rusya, Sovyetler Birliğini dağıtarak insani açıdan mükemmel bir iş yapmıştır. Fakat işbaşında ki şimdi ki yönetim daha önceki Sovyet ve Çarlık yönetimleri gibi yeniden fetih politikası içindedir. On yıl önce OsmanlI'nın akıncı gücü olan Tatar'ların(göçe ve sürgüne uğradılar, şimdi kim bilir neredir onlar) efsanevi yurdu Kırım'ı da Ukrayna'dan işgal yoluyla almışlardır. Kırım nüfusunun yüzde 12'si Tatar'dır bugün, geri kalan yüzde 88 nüfus Rus ve UkraynalIdır. Biz Türk halkları olarak Rusların fetih çabalarından çok zararlar gördük ve hala bir çok halkımız bu fetihlerin sonuçlarını yaşamaktadırlar. Kırım Tatarları göç yoluyla OsmanlI'ya, sürgün yoluyla da Özbekistan, Ural Dağları ve Sibirya'ya gitme durumunda kalmışlardır. Tatarların sürgünü Stalin zamanında oldu. Kendisi Rus olmayan Stalin, Gürcüydü, komünizm yoluyla ilerleme hırsından dolayı Ruslaşmasının gerektiğini anlamıştı ve öyle oldu.

Zamanında Kırım'ın yüzde 88'i Rus oldu ama şaşırtıcı biçimde Gürcistan'ın Rus nüfusu yüzde 1.5'i geçmemiştir.

Rusya'nın Ukrayna'nın iki ilini elde etmeye ihtiyacı yoktur. Rusya'nın mevcut sınırsız kaynaklarını hangi ülke istemez ki? O, yalnızca ben de büyüğüm istediğimi alırım, onlar da öyle yapıyor(ABD için) ve yanlarına kalıyor diye düşünmektedir ve ileride ki bazı girişimlerini düşünerek de tepkileri görmek istemektedir. Ukrayna'ya gelince Ukrayna aldatılmış ve Batı'nın ambargolarıyla Rusya'nın çökertileceğine ve Ukrayna'dan çekileceğine, belki tazminat da alacağına inandırılmıştır. Rusya'nın öyle kaynakları var ki ne Napolyon ne de Hitler Rusya'yı çökertememişlerdir. UkraynalIların buna inanabilmiş olmaları şaşırtıcıdır. Yapmaları gereken o iki ili Ruslara bırakıp kendi ülkelerini sağ tutmalıydılar. Rusya'nın Ukrayna'ya yenilmeyeceğini ABD ve Avrupa'nın büyükleri kuşkusuz biliyorlardı. Ama amaçları Ukrayna'nın insan kaynaklarını kullanarak, çıkacak giderleri de karşılayarak Rusya'nın ekonomisini bir miktar hırpalamaktı. Az önce sözünü de ettiğim Rus yönetiminin fetih politikalarından Rusları vazgeçirmenin Batı'nın bir diğer düşüncesi olduğunu sanıyorum ki bu amaçlarında haklı olduklarını kabul etmeliyiz. İç çatışmaların çıkacağını da ummuş olabilirler. "Rusya'da bugünlerde 48 saat içinde toplumsal etkinliklerde anarşik gösterilerin olabileceği ve bu nedenle kalabalık etkinliklerden uzak durmaları ve yurt dışından da Rusya'ya seyahatlerden kaçınılması yolunda kendi yurttaşlarına yönelik ABD ve İngiltere (daha sonra beş -altı ülke de katılmıştır onlara)Dış İşlerince uyarılar yapılmıştır". Bu uyarılar bir bilgiye dayanmayan fakat anarşiye eğilimli Rus protestocularını havaya sokabileceklerini hayal ettikleri çağrılar olarak görülmelidir. 48 saat süre de dolmuştur ve bir şey de olmamıştır. Rusya, Ukrayna savaşına tepki sayılabilecek en basit davranışları bile tutuklamalarla karşılamaktadır. Bu yüzden Batı'nın beklediği anarşinin başlamasının zor olduğu görülmektedir. Bu savaşın Ruslar için ulusal bir hareket olarak görüleceği de düşünülmelidir.

Rusya- Ukrayna savaşının sonlanmaya yaklaşıldığını düşünmekteyim. ABD ve Avrupa ülkelerinin yapılan masrafların yeterli olduğu ve amaçlanan hedefe varıldığı düşüncesini taşıdıklarını düşünüyorum. Küçük Avrupa ülkelerinin bu savaşın giderlerinden söylenmeleri ve muhtemel ABD başkanı 'Trump'ın demeçleri benim düşüncelerimi doğruluyor. Trump"İki tarafla da ayrı konuşacağım, sonra ikisini yan yana getirerek anlaştıracağım" şeklinde demeç vermiştir. Seçileceği düşünülen Trump'ın bu savaşa ilişkin demeçlerine bakılırsa savaşı diyalogla çözme ve sonuçlandırma düşüncesinde olduğu görülüyor. Bu sorunu şu aşamada çözebilecek kişinin o olduğu da kesin gibidir. Rusya'ya bırakılacak toprak miktarının pazarlık yapılarak belirleneceği, ayrıca açık ve gizli olarak başka şeylerin de verilebileceği, çünkü Rusya'nın da onurlandırılması gerekiyor, beklenilmelidir. Ukrayna'nın biraz toprağı, belki bir ili(?) elinde tutabileceği, belki de hiç toprak kurtaramayacağı da düşünülebilir. Dünya Bankasından bazı yardımlar alacaktır. Çeşitli uluslararası kuruluşlar ve ülkeler Ukrayna'ya yardıma katılacaklardır. Ve Ukrayna ödeyeceği kredileri alarak(l) ABD ve Avrupa şirketleri tarafından yeniden onarılmaya başlanacaktır. Başlangıçta yapılan hesaplarda bunun da göz önüne alındığı düşünülmelidir.

UkraynalIların şanssız bir halk olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Birleşmiş Milletler adil, eşit ve doğru yapılanmış olsaydı Ukrayna, Suriye, Filistin, Libya, Irak, Yemen, Afganistan ve bir çok diğer ülke bugünkü durumlarında olmazdılar. Birleşmiş Milletlerin işlevsizliği beş ülkenin(ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin) varılan kararları veto etmesindedir. Birleşmiş Milletler, asıl amacı olan uluslar arası sorunlarda işe yaramamakta ancak alt yapısında yer alan kuruluşlar dünya toplumlarına bir çok değişik alanda hizmetler vermektedir. Bunlar gıda, tarım, havacılık, denizcilik, kalkınma, sağlık, doğal afetler, göçmenlik, çevre, posta, meteoroloji, çalışma, telekomünikasyon, fikri mülkiyet, eğitim, tarihi yapılar, çocukların korunması gibi konulardır. Ticaret, para, silahsızlanma, atom enerjisi konularında hizmet veren kuruluşları da vardır ancak bunlar bazı ülkelerin kontrolü altında görünmektedir.

 

 

Levent Gölcüklü

YAZARIN DİĞER YAZILARI