GÖKOVA- AKYAKA ARTIK İNGİLİZ DİLİNDE YAZILMIŞ ŞİİRLERDE
İNGİLİZ ŞAİR VE KÜLTÜR ADAMI ALAN MOUNFORT (1939-?) I
Gökova bir doğa harikası şiir yazma hevesi olan birinin buradan etkilenmemiş olması ve şiir yazmamış olması düşünülemez. Muğla’dan çıkmış tanıdığım Şair İbrahim Ergin başta olarak pek şaire ilham vermiştir Gökova ve Akyaka.
Ben bu yazımda bu defa Akyaka’da evi olan Gökova’ya âşık ve İngilizce şiirler yazan ve şimdi hayatta olmayan dostum Alan Mounfort’tu konu edeceğim.
Elimde kendisinin imzalı olarak hediye ettiği 2006 yılında Londra’da yayınlanmış kitabı var, “CERAMIC GULF- GÖKOVA KÖRFEZİ”
Kitabı şu cümlelerle imzalamıştı. "With fond memories of a discovery we made together”. Bunun benim için unutulmaz hikâyesi ise şöyle;
Bir gün yiyecek ve suyumuzu alarak (1996) Akyaka'dan yukarı Kuyucak köyüne doğru orman içinde patikalardan yürüdük. Köye yaklaşırken çok
büyük taşlarla yapılmış bir yapı temeli gördük, normal bir yapı temeli değildi, muhtemel bir dini yapıya aitti. Belki bir kurban kesme yeriydi. Güzel de bir gün geçirmiştik. Mounfort’un eşi Aydiz Hanım benim Konya’dan hemşerim idi. Konyalı tanınmış bir ailenin kızı idi.
Alan Mounfort İngiltere’de Birmingham’da doğmuş, Birmingham ve Edinburgh üniversitelerinde eğitimini tamamladı. Uzun yıllar Türkiye, Ethiopia, Burma’da İngilizce öğretmenliği yaptı bu arada Aydiz Hanımla tanışıp evlendi. British Counsel’e atanınca İran, Tayland, Türkiye, kültür ateşesi olarak görev yaptı. Halen hayatta olmayan Alan Londra,
San Diego, Gökova-Akyaka’da yaşamını sürdürdü. Ben onun şiirlerinden birkaç örnek vereceğim. Akyaka’nın başka bir dilde şiirleşmesi ne kadar güzel ve heyecan verici, Mounfort’un İngilizcesi çok ağır ve ağdalı ben tercüme etmeye cesaret edemedim.
Ayrıca arşivlere orijinal dili ile girmesi daha uygun diye düşündüm.
CERAMIC GULF -KERME KÖRFEZİ
Northside, mountains-
stern-faced, patriarchal
whose unscalable cliffs
offer retreat
only to the least social birds
no habitation here,
through over peaks
villages are rumoured
Here privacy prevails
on surfaces of hard conglomerate
and knotted thorn
only a vogue path
trodden by fearless goats
wind upwards
through stinging scrub
to a summit of raw rock
on which the flagellants
of wind, sun rain
enact their rituals
of cleansing pain
To the south, the landscape
seem more feminine
Hills offer themselves
as lovers might
each other's warm approving gaze;
up there, a wind-washed brow
stands proud
while here, a breast enfolds
myrtle, arbutus, and oak
where lizard fidget
and cicadas drone
down below
the tufted tangled scree
a marshy hinterland invites
contentment
places that nurture life
appealing to our sense
of what's desirable,
hospitable
Who could have dreamt up
such a clear design
of balanced moods and dispositions
more akin to art
than nature's usual chaotic blend
of artifice and chance
mediated by the all-placating sea
the silk, undulant sea
whose dear clear gaze
is pure ceramic blue
the blue of İznik tiles?
One cannot help but see
the landscape emblematically-
gendered, familial,
rich in secrets, myth
alien but not unfriendly
that hides away from mine
but yet is worn away by it,
and ever poses the old question, of where we fit
(Devam edecek- to be continued)