Değerli okurlar, gezi/inceleme yazılarımız biter/bitmez hemen kendimize yeni yerler ve yeni alanlar aramaya başladık. Kulağımıza çalınan "HARPASA/ARPAZ" sözcükleri bize fazlasıyla heyecan verdi ve kısa bir araştırma sonucu bu yerin Nazilli' de olduğunu öğrendik. Daha bizi kim dutar? Mavi kuşumuza atladığımız gibi ver gelsin Nazilli. Sabahın altısında, daha karanlıkta yola çıkarak 900' da Nazilli Belediyesinin modern binasının önündeydik. Hemen 5. Kata çıkarak ilgililerle görüştük ve Başkan Kürşat Engin ÖZCAN ile görüşeceğimizi söyledik. Toplantıda olduğunu ve biraz beklememizi söylediler. Biraz bekledik ve Başkan toplantıdan çıktı. Ama bekleyenler de hemen çevresini sardılar. Biz de Muğla' dan geldiğimizi söyleyip kendisine kitabımızı takdim edeceğimizi ilettik. Başkan, 10.00' yeni bir toplantısı olduğunu ve fazla zamanı olmadığını söyledi. Hemen "KÖYCEĞİZ" kitabımızı imzalayıp kendisine takdim ettik ve bu arada Nazilli'ye ait broşür ve kitap varsa. Demeden Başkan "Tamam!" Dedi. "Efendim, bir de bir araç ve bir rehber verirseniz!..." demeden ona da " Tamam!" Dedi. İlgililere de talimat vererek yeni toplantısına gitti. Hemen Basın Müdürünün odasına giderek görüştük ve Müdür de Nazan Hanım'ı ve Şoför olarak da Halil Bey'i görevlendirerek Nazilli'yi gezip/görmemizi sağladı. Merdivenlerin başında da Hanımla benim elime ağır birer hediye çantası tutuşturdular. Şöyle kıyısından/köşesinden bir bakayım dedim. Hepsi de KİTAP. Hem de ne kitaplar. En kaliteli kâğıtlara, son sistem baskılarla basılmış bilimsel/belgesel kitaplar. İşte benim arayıp da bulamadığım; Kitap. Kitap. Kitap. Nazan Hanım'ın rehberliği, Halil Bey'in kaptanlığında Zabıtanın aracıyla çıktık çevre incelemesine. Nerede Cami, Nerede türbe varsa hepsini tek tek dolaşıp fotoğrafladık. Bu arada Eski Nazilli ve Yeni Nazilli diye iki Nazilli olduğunu, Aşağı Nazilli ve Yukarı Nazilli olarak iki kısma ayrıldığını da öğrenmiş olduk... Sonra Menderes üzerindeki eski ve yeni köprüleri gördük. Devamla Bozdoğan yolu üzerindeki Esenköy' de eski HARPASA/ARPAZ 'daki BEY' lik köşk ve kule/kalelerini gezip fotoğrafladık. Özellikle o kuleler gören herkesi kendisine hayran eden (Derebeyi) kuleleriydi. Dönüşte SÜMERBANK BASMA FABRİKASI' nı gezip inceledik. Burada da fabrikanın şimdiki Müdürü Cemal Bey, bizi fabrikanın bütün bölümlerini gezdirip gösterdi. Derken gün devrilmiş, akşama doğru eğilmişti. Merkeze dönerek Nazilli' nin o meşhur pideleriyle açlığımızı hallettik ve oradan çıkar/çıkmaz da hemen yakındaki ETNOĞRAFYA MÜZESİ' ni gezerek oradan da alacağımızı aldık. Ancak hala inceleme gezimiz bitmemişti. Şehrin kuzeyine doğru 3 km. lik mesafede MASTAURA ANTİK KENTİ kalıntıları vardı. Oraya doğru yol alarak bir noktada aracımızı bırakarak zeytinlikler arasında patika yollardan antik alana doğru tırmanmaya başladık. Biraz sonra da HAMAM KALINTILARINA ulaştık. Daha yukarıda TİYATRO KALINTILARI. Zaten bu antik alan 2020' lerde bulunup 2021' lerde alan çalışması yapılarak üzerindeki orman ve ağaçlar kesilip temizlenerek kazılara başlanmış. Ha unutmadan Üniversitelerin Öğretim Üyeleri tarafından ince elenip sık dokunan bilimsel/belgesel şu değerli kitapların adlarını bir yazayım da içimde ukde olarak kamasın:
1-NAZİLLİ (Doğa-Kültür-Turizm) Editörler: Eren GÖNÜL-Aytekin KALKAN(175 S.)
2-DİSİPLİNLER ARASI ÇALIŞMALARLA MASTAURA ANTİK KENTİ, Editörler: Sedat AKKURNAZ-Arzu ÖZVER -Aytekin KALKAN(432 S.)
3-Krtuluşunun 100. Yılında GEÇMİŞTEN GELECEĞE NAZİLLİ, Editörler: Sedat AKKURNAZ-Tuncay Ercan SEPETÇİOĞLU-Arzu ÖZVER(532 S.)
4-DEMİRCİ MEHMET EFE-İbrahim KİRAZ. 5 CİLT. 1. Cilt: 480 sayfa, 2. Cilt: 520 sayfa, 3. Cilt: 560 sayfa, 4. Cilt:584 sayfa (5. Cilt henüz elime geçmedi. Basımı yapılmamış. Mükemmel bir eser. Mutlaka okunmalı.)
Ege kıyılarından başlayıp Anadolu'nun içlerine giden doğal bir güzergâhta yer alan Nazilli ve çevresi, Hitit Devleti'nden başlayarak Asur, Lydia, Pers, Helenistik Dönem Krallıkları, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı' ya kadar tarihteki büyük devletlerin hep ilgilendiği stratejik konumu nedeniyle önemli tarihi olayların yaşandığı bir bölge olmuş. Nazilli'nin özelliklerini ve güzelliklerini yazmakla bitiremeyiz. O nedenle Menderes Nehri'nin bu toprakları binlerce yıldır nasıl ihya ettiğini yazalım bari.
Büyük Menderes Nehri, Afyon'un Dinar ilçesinde SUÇIKAN mevkiinde gürül gürül çıkıp Çivril IŞIKLIGÖL' den ve çevredeki diğer çay ve derelerden takviye alarak Baklan, Çal, Alaşehir, Sarayköy, Kuyucak, Nazilli, Aydın, Bağarası ve Söke topraklarını da ihya edip 584 km. sonra Milet yakınlarında BALAT denilen yerden Ege Denizine dökülür.
HARPASA; Aydın ili, Nazilli ilçesi Esenköy sınırları içerisindedir. Köyün sırtını dayadığı asar tepenin üzerinde yer alır. Arkaik devirden kalma surların kuzey yönündekiler hemen hemen büyük ölçüde ayakta kalmışlardır. Şehirde kesintisiz olarak oturulmuştur. Tiyatro Helenistik Dönem özellikleri gösterir. Kent teraslar üzerine kurulmuştur. Roma, Bizans, Beylikler ve Osmanlı Dönemlerinde iskân gördüğü buluntulardan anlaşılmaktadır. Bizans Döneminde kent küçülmüş ve tepede bulunan kale içine çekilmiştir. Osmanlı Döneminde Arpaz Beyliği olarak mülki ve askeri yönetim merkezi olmuştur. Harpasa' da kuzeye doğru uzanan tepelerin üzerindeki tepe Tümülüsleri LYDİA etkisiyle yapılmıştır. "Aydın İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü"
Arpaz 'lılar (veya Arpaz' lı ailesi) Osmanlı Devleti'nde merkezi yönetimin zayıflayarak bölgesel derebeyliklerin ön plana çıktığı ve 19. Yüzyıllarda Aydın çevresinde hâkimiyet kurmuş iki aileden biridir. Arpaz' lıların hâkimiyeti Nazilli merkezlidir. Diğer derebeylik soyu olan Cihan oğulları ise Aydın merkeze 22 km. uzaklıktaki Koçarlı çıkışlı olmuştur. Aile içi rivayetlere göre Aydın bölgesi ile özdeşleşmiş olmalarına karşın soy aslen Osmanlı, başka bir deyişle İstanbul kökenlidir. Fatih Sultan Mehmet'in planladığı İtalya seferinin ilk ayağı olarak Otranto çıkarmasını gerçekleştiren ve İtalya çizmesinin topuğuna bir süre hükmettikten sonra İstanbul'a dönerek Sadrazam olan Gedik Ahmet Paşa, Arpaz' lı Ailesinin atası olarak anılmaktadır. Müstakbel Sultan 2. Bayezid' in bir konuyu tahta çıktıktan sonra görüşmelerini istemesi üzerine "Siz tahta çıkınca ben belime kılıç bile kuşanmam" gibi bir karşılık vermesi üzerine, oracıkta saray aşçı ve çırakları tarafından boğdurulmuştur. Ancak sofu, barışçı ve vicdanlı bir kimse olan 2. Bayezid, sonradan bu yaptığına pişman olarak Gedik Ahmet Paşa'nın iki oğlunu "Sipahi Beyleri " olarak atamış, Nazilli'nin kıyısından geçen Büyük Menderes Nehri bir hudut, Karacasu'nun Nargedik Köyü bir hudut olmak üzere arada kalan toprakları onlara bağışlamıştır.
Nazilli'nin yanı başındaki Karya' lılardan kalma HARPASA KALESİ' nin eteklerindeki ARPAZ KASABASI, bu şekilde kurulmuş ve sipahi Beyleri soylarını burada devam ettirmişlerdir. Bu durum, Atçalı Kel Mehmet'in çağdaşı olan Arpaz' lı Hacı Ozman Bey'e kadar süregelmiştir. Aynı zamanda da Arpaz kulesini ve konağını yaptıran kişi olan Islahat Kumandanı Arpazlı Hacı Osman Bey, rivayete göre konağında sığır çobanlığı yapan Atça' lı Kel Mehmet'i bir kabahatinden dolayı döverek konaktan kovmuştur. Bir başka rivayet ise şöyledir; Atça' lı Kel Mehmet' in Arpaz' lı Beyinin kızına âşık olduğu ve anasını kızı istemeye gönderdiği, fakat bir yetim olan Kel Mehmet'e kızın verilmesinin söz konusu olmadığı ve bu cüretinden dolayı da kendisine sıkı bir dayak atıldığı, Kel Mehmet' in de bunu hazm edemeyip dağa çıkarak tarihin Atça' lı Kel Mehmet Efe' si olduğu ve günün birinde intikam için gelerek Hacı Osman Bey' in oturduğu büyük konağı, onun bulunmadığı bir sırada ateşe verdiği şeklindedir. Her halükarda Atça' lı Kel Mehmet Efe ile başka bir deyişle AYDIN İHTİLALİ ile baş edemeyen Arpazlı Hacı Osman Bey, Padişahın gazabına uğrayıp Rodos' a SÜRÜLMÜŞTÜR. İsyanın bastırılmasıyla dönüşünde beraberinde Rodos'tan 30 kadar yapı ustaları getirtmiş ve bu günkü Arpaz Kulesi ve Arpaz Konağı bu ustaların hünerleriyle yükselmiştir. Güvenlik Kulesi, ambarı, ahırları ve müştemilatı ile bir şatoyu andırmaktadır.
10 Aralık 1910 günü Arpaz' lı Osman Ağa'nın yıkılmış bulunan ve halkın kullandığı Akçay köprüsünü tamir ettirmemesi üzerine Çakırcalı Mehmet Efe, Arpaz Köyünü basmış, ağayı kaçırmıştır. Kılavuz olarak kullandığı bir çobanın takip edilmesi (Kimi kayıtlarda ihbarı) üzerine yakındaki Karıncalı Dağları Zeybek Oturağı, Düzce ve Adapazarı bölgeleri Kafkas göçmenlerinden toplanmış ve Rüştü Kobas komutasındaki bir gönüllü zaptiye birliğince kuşatılır. Çıkan çatışmada Çakırcalı öldürülür. Çakırcalı' nın cesediyle birlikte Osman Ağa' nın cesedi de bulunur. Aile fertleri, günümüze kadar uzanmıştır. Ayrıca Arpaz' lı Zeybeği, Ege Bölgesinde oynanan bir halk dansı çeşididir. Yine Yaşar Kemal tarafından yazılan "ÇAKIRCALI MEHMET EFE" romanı da çok etkileyici bir romandır ve son kısmı çok dramatik bir biçimde sonlandırılmıştır. Meraklısına.