Geçtiğimiz hafta içinde yeniden gündeme düşürülen çok eski bir konu var: Kadın-Erkek eşitliği. Konu Anayasa mahkemesinin verdiği bir karardan sonra gündeme taşınmıştır bir Anayasa mahkemesi üyesinin sözlerinden sonra. Şöyle demiş bir sayın üye: Kadın ve erkeğin anatomik, fizyolojik, psikolojik ve cinsiyet farklılıkları, sosyal anlamda eşitsizliği imkansız kılmaktadır..
Sanki birileri eşitlik isteyince bu farklılıkların eşit olmasını istermiş gibi. Eşitlikten kası biyolojik farklılıkların da eşitlenmesi gerekir, diyen varmış gibi..
Bu anlayış elbette yeni değil dünyamızda. Ne zaman kadın -erkek eşitliğinden söz edilse birileri hemen bu anlayışı ileri sürerler. Genel olarak bunu ileri sürenlerin ideolojik bakışları aynıdır. Bu geçmişte de aynıydı bu gün de aynı yahu beyler kadın erkek eşitliği istenince biyolojik olarak eşitlik getirilsin mi dedi bu güne dek?
Kim böyle bir eşitliği savundu bu güne dek? Eşitlik isteyen kadınlar böyle bir eşitliği mi savunda dün ve bu gün? Eşitlik isteyen kadın ve erkek neyi istiyor acaba/bunu sorun kendinize ve ondan sonra eşitsizliklerden dem vurun..
Eşitlik hak ve özgürlükler konusunda eşitlik istenir ve savunulur.
Erkek ne yapıyorsa kadın da aynısını yapsın diye bir eşitlik isteği yok ortada. Ama kafaları tam bu konuya başlamayan ilk söyledikleri nedense bu anlayış olmaktadır.
Kadını insan olarak göremeyen, kadını BİREY olarak düşünemeyen anlayışa asla kadın-erkek eşitliğinden yana düşünemezler. Bizim gibi toplumların en büyüm sıkıntısı budur işte. Çünkü bir iki kişinin şaklamışıyla ortaya çıkmamıştır. Bu yaklaşım bir kültürün uzantısı olarak ortaya çıkmıştır. Söz gelimi kadına " saçı uzun aklı kısa"diye bakan bir kültürün insanlarına bir eşitlikten söz edemezsiniz. Böyle bir kültürle varlık ve olaylara bakmak zorunda olan erkekler de asla eşitlikten yana olamazlar. Çünkü bunu düşünemezler. Düşünebilmeleri için onların önce hukuk ve demokrasinin geçerli olduğu bir toplumda yaşamalarını sağlamak gerekir. Böyle bir toplumda insan kendinden başka insanlara anlayış, saygı ile bakabilir. Böyle bir toplumda insan BİREY OLARAK görebilir. Kendini Birey olarak göremeyen insanın ise başkalarına birey olarak bakması beklenemez. Hele hele toplumun çeşitli olumsuz yargılarıyla büyütülmüş bir ailede çocukların eşitlikten yana ne düşünmesi mümkün olur ne istemese mülkün olur. Babaların annelere KAŞIK DÜŞMANI, eksik etek diyerek kadına bakışın geçerli olduğu bir ailede çocukların bunun dışında bakmaları sağlanamaz.
Bu geçmişte de böyleydi bu gün de böyledir.Onun için adamın statüsü ne olursa olsun kadın-erkek konusunda eşitlikten yana bakması mümkün değildir kimi insanların.