"AHLÂK 'EĞİTİM' İLE Mİ, YOKSA 'DİN' İLE Mİ SAĞLANIR !?"
Son günlerde en çok tartışılan konulardan biri olan başlıktaki konuyu, bugün sizin başınıza bizzat ben saracağım, bakalım siz bu işin içinden çıkabilecek misiniz? Ama bu konuya girmeden önce, Japonya'da ve bizde yaşanan iki olayı anlatacağım, önce Japonya'dan:
---Tokyo'daki sayısız metrolardan birinin turnikesinden, kartını göstererek bir anne ve hemen ardından 10 yaşındaki oğlu geçiyorlar!.. Turnikeden geçince, oğlunun kartını göstermeden, kendi arkasından Metroya giren 10 yaşındaki oğluna öfkeyle dönüp, işaret parmağını sallayarak, bir şeyler söylüyor ve kart basılan yere geri gitmesini işaret ediyor. Çocuk utanarak geri dönüyor, kendi kartını basarak, daha önce ücretsiz girdiği yere kart ücretini ödeyerek giriyor!.. Görüntüler aynen böyleydi ve çok manidar, çok dersler vericiydi!..
---İstanbul'da sokak röportajları yapan bir TV muhabirinin sorusuna, sokakta havlu-peşkir satan 60 yaşlarındaki sakallı bir hacı amca cevap veriyor: ".İktidardaki büyüklerimize 'Çalıyorlar' diyorlar!.. Hiç utanmadan ayıp ediyorlar!.. Çalıyorlar amma, iş de yapıyorlar!.. Bak biz esnafız, biz de çalıyoruz, burada iş de yapıyoruz!.. Yahu biraz dürüst olmak lâzım değil mi, niye başkalarının günahına giriyoruz ki!? (Bu iki örnek de, Halk TV'de program yapan sayın Ayşenur Arslan'ın '01 Ağustos 2022' günkü sabah programından alınmıştır!..)
Şimdi bu iki örnek üzerinde biraz düşünelim; dini bizden olmayan, ama eğitimli bir Japon kadının dürüstlüğüne bir bakalım, bir de bizdeki 60 yaşlarına gelmiş esnafımız hacı amcanın söylediklerine bir bakalım!? Sizce bunlardan hangisi daha ahlâklı?
Japonya gibi eğitimli ülkeler boşuna 'dünyanın en zengin ve en süper ülkeleri' olmuyorlar!.. Kim, ne derse desin; dürüst, çalışkan, bilimsel, üretken, ahlâklı, zengin insanlar olmanın birinci şartı "Eğitim"dir!.. Bizler ve hatta 'Cem Yılmaz' bile boşuna her fırsatta "Eğitim Şart!" demiyoruz!.. Bir bakın şu süper devletlerin eğitime ayırdıkları devasa 'bütçelere' de, bu sözümüzün ne kadar geçerli olduğunu oradan kendiniz de anlayınız!.. Eğer her şeyde bilim ve eğitim yerine 'Din' etkili olsa idi, dünyanın bütün süper devletleri bizim Müslümanlar olmazlar mıydı? Ama nerede, en geri kalmış ülkeler bizimkiler değil mi?
Efendim; bizim Temel çok güvendiği bir dostuna yüklüce miktarda borç para vermiş!.. Ödeme zamanı gelince parası ödenmediği gibi, biraz daha para yardımında bulunmuş. Tam ikinci ödeme vakti gelince, borçlu olan dostu kalp krizinden aniden ölmüş!.. Kendi çok sıkıntıya giren Temel, bir sabah evinin önünde bağırıp, alacağı olan dostuna küfürler etmeye başlayınca, komşusu Dursun yaklaşıp; "Ula Temel, ne kadar küfür edersen et, ölen adama ulaşmaz ki, boşuna günaha girip durma daaa!.." deyince, Temel'in daha da kafası atmış; "Sen ne diyorsun ula Tursun; ölü adamın arkasından dua edince ona ulaşıyor da, küfür edince niye ulaşamasın daa, sen adam mı kandırorsun ula Tursun!?" demiş ya.
Din, dogmalara dayanır, üzerinde tartışma kabul etmez, ya olduğu gibi inanırsın veya reddedersin!.. Ama eğitim öyle değildir; eğitim bilimle olur, bütün kuralları kesindir ve sonu hep ilerlemek ve zenginliktir, tıpkı Japonya gibi!..
Neyse, çok şükür bu tartışmalı konunun sonuna geldik; bugün de size bizim deli Orhan Veli'nin 1936'da Varlık Dergisi'nde yayımladığı 'Masal' şiiriyle veda edelim bari:
"Çocuk gönlüm kaygılardan âzâde/ Yüzlerde nur, ekinlerde bereket/ At üstünde mor kâküllü Şehzade/ Unutmaya başladığım memleket!..// Şakağımda annemin sıcak dizi/ Kulağımda falcı kadının sözü/ Göl başında Padişahın üç kızı/ Alaylarla Kafdağı'na hareket!.." Sakin KOŞAR.