"FUZULÎ" HAKKINDA BİLMEDİKLERİMİZ !?
Fuzulî; kelime anlamı olarak; "Yersiz, gereksiz" demektir... Ama ünlü şairimizin şu sözü çok ünlüdür: "Mey (İçki) biter saki kalır; tüm renkler solar, geride hakî kalır; diploma cehli (Cehaleti) alır ama, hamurunda varsa eğer, EŞEKLİK bakî kalır!.."
Günümüz insanlarının üzerinde pek durmadıkları ünlü 'Divan Şairlerimizden' Fuzulî; eserleri ve söylemleriyle bir döneme damgasını vurmuş, biz Türklerin "Bayat Boyundan" olan, Kerbelâ'da 1483 yılında doğup, 1556 yılında yine orada bir salgın hastalıktan ölen çok ünlü bir Türk Büyüğümüzdür!.. Asıl adı "Mehmet Bin Süleyman" olup, babası Müftü, kendisi de döneminde çok iyi eğitim almış, 'Azerbaycan Türkçesi-Arapça-Farsça' eserler vermiş bir şairdir!.. Birçok eseri arasında, biraz da günümüzü ilgilendirdiği için, size "Şikâyetname" şiirini sunuyorum, beğeneceğinizden de eminim!..
Efendim; Osmanlı Padişahı Kanunî Sultan Süleyman 1534 yılında Bağdat'ı fethedince, namını duyduğu Fuzulî'yi yanına çağırtır, onunla tanışır... Fuzulî de ilerisi günlerde Sultan Süleyman için yazdığı övücü şiirlerini sunar, Kanunî Süleyman bu eserleri çok sever, '9 Akçe Maaşla' onu Saray hizmetine alır, Kanunî Sultan Süleyman Bağdat'tan ayrılınca, Saray görevlileri Şair Fuzulî'nin parasını ödemezler, o da bu 'Şikâyetname' şiirini yazar, Kanunî Süleyman'a gönderir, ama bu işin sonucunu kimse bilmemektedir? İşte o şiirin tamamı:
"Selam verdim, rüşvet değildir deyü almadılar/ Hüküm gösterdim, faydasızdır diye iltifat etmediler/ Gerçi görünürde itaat eder gibi davrandılar ama/ Bütün sorduklarıma hal diliyle karşılık verdiler:/ Dedim: - Ey arkadaşlar, bu ne yanlış iştir, bu ne yüz asıklığıdır?/ Dediler: - Bizim adetimiz böyledir/ Dedim: - Benim riayetimi gerekli görmüşler ve bana tekaüt beratı vermişler ki/ Ondan her zaman pay alam ve padişaha gönül rahatlığı ile dua kılam/ Dediler: - Ey zavallı! Sana zulüm etmişler/ Gidip gelme sermayesi vermişler ki/ Daima faydasız mücadele edesin/ Ve uğursuz yüzler görüp sert sözler işitesin/ Dedim: - Beratımın gereği niçin yerine gelmez?/ Dediler: - Zevaittir, husulü mümkün olmaz/ Dedim: - Böyle evkaf zevaidsiz olur mu?/ Dediler: - Asitanenin masraflarından artsa bile, bizden sana kalır mı?/ Dedim: -Vakıf malın dilediği gibi kullanmak vebaldir/ Dediler: - Akçamız ile satın almışız, bize helaldir/ Dedim: - Hesaba alsalar bu tuttuğunuz yolun fesadı bulunur/ Dediler: - Bu hesap, kıyamette sorulur/ Dedim: - Dünyada dahi hesap olur, haberini çok işitmişiz/ Dediler: - Ondan dahi korkumuz yoktur, kâtipleri razı etmişiz/ Gördüm ki sualime cevaptan başka nesne vermezler/ Ve bu berat ile hacetim kılmağın reva görmezler/ Çaresiz mücadeleyi terk ettim/ Ve mey'us ü mahrum guşe-i uzletime çekildim!.."
Görüyorsunuz işte, o devasa Saraylarda bundan tam 600 yıl önce de yine aynı şikâyetler, aynı düzenbazlıklar ve başkasının hakkını gasp edip-yiyenler varmış, şair de bunu şiire dökmüş bir güzel anlatmış ve günümüze kadar gelmiş işte!..
Diyanet'e Göre Din Görevlilerine Güven % 70 İmiş !?
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı sayın Huriye Martı hanımefendi, 13 Mayıs 2024 günü açıkladı; "Din Hizmetleri Algısı Raporu'na göre, ülke insanımızın % 68 ile % 70 arasında Din Görevlilerine güvendiği ortaya çıktı... Elbette eksiklikler ve bazı geliştirilmesi gereken yönler olacaktır, ama bu araştırma, toplumdaki kurumumuza karşı yapılan karalama kampanyalarına rağmen, bize olan güvenin eksilmediğini gösteriyor..." diyordu...
Bunca Diyanet'e ayrılan bütçeye rağmen, bunca reklamınıza rağmen, toplumun size olan güveni neden % 90- % 95'lerde değil de, neden % 68 ile % 70'lerde hanımefendi!? Hani her ağzınız açıldığında; "Bu ülkenin % 99'u Müslüman" diyorsunuz ya!? Neden size olan güven, bu ülke insanlarının yarısından biraz fazlacık!? Tabii, sizin kendi yaptığınız bu araştırma da doğru ise tabii? Ben size bir şey diyeyim mi hanımefendi; geçende bir imam arkadaşım, camilerde artık üç-beş kişiyle namaz kıldıklarını söyledi ama, o da Diyaneti ve İmamları değil, namaza gelmedikleri için milleti suçluyordu!.. Artık biraz oturup da; "Biz nerede hata yapıyoruz?" diye düşünmenizin zamanı gelmedi mi, ha !? Sakin KOŞAR...