"GAZETECİ OLUNMAZ, GAZETECİ DOĞULUR !.."
Uzağa gitmeye ne gerek var ki, bizim Muğla'da 'Gazetecilik' adına yazılanlara bakınca da, tam 70 yıl önce Ankara-Ulus Gazetesi'nin unutulmaz gazetecilerinden merhum "Şinasi Nahit Berker" de, bu ve benzeri olan özlü sözleriyle hiç gündemimizden düşmüyor!..
Daha birkaç gün önce yazmıştım; yine Şinasi Nahit Berker'in ünlü sözlerinden olan; "Bu Memleket Uzun Lâftan Battı!" başlıklı yazımda da, aziz milletimizin 'Kendini Gazeteci Zanneden' bir takım zevat tarafından, hiç de bu mesleğin özüne uygun olmayan işlerle uğraşıp, hep yalan ve yanlışlarla halkı yönlendirdiklerini anlatmaya çalışmıştım...
İşte bunlardan biri de, 18 Nisan 2024 tarihli 'uzuuunn' yazısında anlatıyordu: ...Muğla Üniversitesi VİP Salonunda adaylığını açıklayan, ama seçimi kaybeden Cumhur İttifakı Adayı ile ilgili övücü sözleri sonrası, kendisine 'sınırsız eleştiri yetkisi veren' aday için, aynen şöyle diyordu: "Efendim, benim eleştirilerim sizi rahatsız ediyor mu?" diye sormuş, iyi mi? Bu davranış, hiçbir gerçek gazetecinin asla yapmayacağı, yapmaması gereken bir harekettir!..
Önce bu "VİP" nedir açıklayalım da, konumuza öyle devam edelim: İngilizce, "Very İmportant Person" sözcüklerinin Türkçe karşılığı; "Çok Önemli Kişi" anlamına gelen, kısaltılmış VİP, bir unvanıdır!.. Oralara herkes giremez!.. Halka hizmet için yola çıkan hiçbir parti ve aday, böyle salonlarda 'Aday Açıklaması' yapmaz, hepsi gider kendi 'İl veya İlçe Başkanlığı' binalarında, halkının arasında bu açıklamayı yapar, doğrusu budur!.. Gerçek bir gazeteci de, öyle bir salona erkenden gittiğini değil, öncelikle bu davranışın 'eşyanın tabiatına aykırı' olduğunu söyler, önce bu davranışlarını eleştirir!.. Zaten halktan ne kadar kopuk partiler ve kişiler olduklarını gösteren en güzel örnek de bu değil midir!?
Aklı başında hiçbir gazeteci gidip de, eleştirdiği bir adaya; "Benim eleştirilerim sizi rahatsız ediyor mu hanımefendi -veya- beyefendi" diye sorar mı Allah aşkına!? Eksik, yanlış, uygun görmediğiniz her şeyi eleştirip de, bir de pişman olmuş, üzülmüş gibi yaparak bunu muhatabına sormak, hangi akla-mantığa uyar dostlar!? Kendine göre uygun görmediğin bir şeyi eleştirdiysen, bırak onu karşı taraf düşünsün yahu, bunun sonucundan sana ne !? Haa, birini eleştirmeyi yüreğin kaldırmıyorsa da, niye gazetecilik yapıyorsun ki; bu işi bırak ve uslu uslu balkonunda otur, akşama kadar geleni-geçeni seyret kardeşim!..
Yazısının sonunda da; eğer anlattığı aday bir seçilseymiş var ya, ne kadar başarılı işler yapacakmış, hayali olarak bunları anlatıyordu!.. Bu arkadaşın, Muğla halkının tam 'Dört Dönem' kesintisiz olarak Belediye Başkanı seçtiği önceki Başkanımız sayın Dr. Osman Gürün için, ne kadar ağır eleştiriler yaptığını her Muğlalı bilirken; daha seçilmemiş bir adayın çok çok başarılı olacağını överek yazabilmek nasıl bir duygu acaba? Hani büyüklerimiz; "Reklâmın iyisi-kötüsü olmaz!" derler ya? Sayın Osman Gürün Başkanın dört dönem kesintisiz seçilmesinde, bu arkadaşın da çok büyük katkısı var mıydı, o eleştirdikçe sayın Gürün daha fazla oy mu aldı acaba? Sayın Gürün bu sebepten mi O'na hep sessiz kalmıştı, ne dersiniz!?
Satır aralarından anladığımıza göre, artık Dr. Osman Gürün yok, yeni seçilen sayın Ahmet Aras Başkan var, onu da yavaş yavaş, kaldığı yerden acımasızca eleştireceğinin sinyallerini verir gibiydi? Hiç huylu huyundan vazgeçer mi; kedi fare peşinde koşmaktan, domuz toprak eşelemekten imtina eder mi? Bekleyip de hepimiz yine göreceğiz inşallah...
Çok merak ettiğim bir-iki şey daha var; bu tarafsız olması gereken ve 'gazeteci' denilen arkadaş o uzuuunn yazısında pek bahsetmemiş ama; seçimler boyunca peşinden koştuğu o seçim kaybeden Aday; kurak zamanlarda gökten yağmur da yağdırır mıydı? Sıcak günlerde tepesinde bulut gezdirip, asasını denize attığında, denizi de ikiye ayırır mıydı acaba?
Bu gidişle Şinasi Nahit Berker gibi büyüklerimizin sözlerini unutmamız mümkün mü? İşte Halep, işte arşın; işte şahit, işte ispat!.. Sakin KOŞAR...