BU CORONAVİRÜS, GELENEKLERİ DE BİTİRDİ !?

 

BU CORONAVİRÜS, GELENEKLERİ DE BİTİRDİ !?

Evet evet, daha düne kadar Türk masallarında anlatılan "Kırk gün kırk gece süren düğünler" sona erdi!.. Bırakın 'Kırk günü' de; üç gün süren, ya da 'gündüz yemek akşam balo' gelenekleri de bitti!.. Şimdilerde evleneceklere deniliyor ki; "Size evlenmek içün bir saat müsaade, birinci derece hısım-akrabalar dışında düğünlere katılmak yasak, bu yasağı ihlâl ederseniz eğer, adam başı '3.150 TL' ceza kesberim haa!" deniliyor, yalan mı?

2020 yılı Mart ayından beri uygulanan Covid-19 yasakları; başta düğün orkestralarını, davetiye basan matbaaları, düğün yemeği aşçılarını, fotoğrafçıları, kamera çekenleri, düğün yeri sahipleri veya kiracılarını, sandalye kiralayanları, sarrafları, kuaförleri, giyim eşyası satanları, gelin arabası süsleyenleri, çiçekçileri işsiz bıraktı, bitirdi!.. Bu yetmemiş gibi, 2020 Aralık ayı sonunda 81 İlimize gönderilen genelge ile 'Evlenme Başvurularına Yeni Düzenleme' getirildi...

Bu düzenlemeye göre, artık evlenecek ve 18 yaşını geçmiş olan gençlerden birinin doğum yeri, nüfusa bağlı olduğu yerden nikâh müracaatı yapmaları şartı kaldırıldı!.. Artık bu gençler istedikleri bir 'Nikâh Memuru' olan yere başvurup, (Muhtarlıklara yapılan başvurular harıç), iki şahitle orada hemen evlenebilecekler!.. Eskiden olduğu gibi; yok kız isteme, yok nişan merasimi, yok şu kadar takı, yok şurada düğün, yok büyüklerin elleri mutlaka öpülecek, yok duvağı babası bağlayacak... gibi geleneksel şartları kimseler takmaz oldu!..

Ben gariban 1971 yılında evlenmiştim!.. Daha köyde elektrik bile yoktu... Bazı şehirli ve çağdaş büyüklerimiz; "Gündüz yemek, akşam balo ile bir günde bu işi bitirelim, yeni moda düğünler böyle" demişlerdi... Hem benim, hem de gelinin aileleri şiddetle karşı çıkıp; "Köyün ileri gelen iki ailesine de böyle düğün yakışmaz!.. El bize ne der sonra!? Üç gün üç gece düğün olacak, zurna yanında ince çalgı da gelecek, meydanlara devasa ateşler yakılıp, herkes üç gün üç gece yiyip-içecek, bize böylesi yakışır!" deyip, bu isteği reddetmişlerdi!..

Biz de aynen öyle yapmış; üç gün boyunca 11 erkeç kesip, rakı-şarap-bira ve viskisine kadar temin edip, develerle getirilen odunları meydanda üç gün boyunca yakarak, iki takım çalgı ile sabahlara kadar ziyafet vermiştik!.. Sağolsun davetlilerimiz yiyip-içip, meydanda keyifle oynadıktan sonra, eski kavgalarını hatırladıkları hasımlarıyla meydan savaşı yaparak, birbirlerini yaralayarak, neşe içinde devam eden düğünümüzün içine edip de gitmişlerdi!..

Yıllardan beri bir kızla bir oğlanın evlenmeleri, hepimizin gözünde çok büyütülmüş bir olay olarak bugünlere kadar geldi!.. Neticede bir yuva kurulacak, bir kızla bir oğlanın evlendiğini, o yöre insanlarına duyurulacaktı, hepsi buydu... Yani bunun için günlerce, yüzlerce insanın orada yiyip içmesine, gülüp oynamasına, işini gücünü bırakıp da şehirden şehire giderek, üç gününü böyle beyhude bir iş için harcamasına ne gerek vardı ki? Bu melun Covid-19 virüs salgını, bu beyhude patinaj yaptığımız duygu ve düşünceleri de bize göstermiş oldu!.. E şimdilerde gençler gidiyorlar, nikâhtan evlenip geçiyor, birkaç gün sonra da işlerine güçlerine bakıyorlar!.. Hem bu masrafları yapmıyor, hem de gül gibi geçinip gidiyorlar işte!..

Hele bir "Kan Davası" geleneği vardı!.. Genelde Doğu ve Güneydoğulu gençlerimizin başına belâydı!.. Oğlan çocuğu 15-16 yaşına geldi mi, öncelikle 'Anaları' çıkıp, ellerine silâhı verip; "Kanlımız olan filancayı öldüreceksin oğlum, onun babası senin babanı vurmuştu!.. Bunu yapmazsan, sana analık hakkımı helâl etmem, emzirdiğim sütümü haram ederim!" der, gencecik çocuğu o yaşta 'Katil' ederlerdi!.. Böyle pis bir iş için hakkını da, sütünü de helâl etmese ne olacaktı ki? Eğitimsiz ve yetişme tarzına göre; "Ben niye katil oluyorum ana, devlet yok mu, kanun yok mu, bırakalım cezasını onlar versin!?" diyemezler, gider vururlar, bu kan davası da böyle sürüp giderdi... Sanırım, sadece İstanbul'da bir günde en az 250 kişiyi öldüren bu virüs, bu kan davasının da önünü kesecek, çünkü bu gidişe bakılırsa eğer, geride birbirini öldürecek insanlar da kalmayacak gibi görünüyor!?                Sakin KOŞAR...

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI