BÜTÜN TARTIŞMALARA SON NOKTAYI KOYAN AÇIKLAMA !?
Evet, ülkemizin en yüksek mahkemesi olan 'Anayasa Mahkemesi' Başkanı sayın Zühtü Arslan, AYM'nin Hatay'dan Milletvekili seçilen Can Atalay hakkında üst üste iki defa verdiği "Hak İhlâli" kararını hiçe sayarak, davayı Yargıtay'a gönderen Yerel Mahkeme ve Yargıtay'a yönelik olarak, epeydir sürdürdüğü suskunluğunu bozarak, nihayet 12 Ocak 2024 günü şu açıklamayı yaptı: "Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının uygulanmamasının hiçbir haklı gerekçesi olamaz!.. Çünkü, en yüksek mahkeme olan Anayasa Mahkemesi kararları kesindir ve herkesi de bağlar" dedi... Bu sözler, bu dava için son noktayı koyan sözlerdir!.. Aksini yapmak ise, 'Anayasa Suçu' işlemektir!..
Bizler hukukçu değiliz, ama bu işten anlayan en yüksek Yargı Mensubu insanlarımızın söylediklerini anlayabiliyor ve yorumlayabiliyoruz!.. Bildiğimiz ve şahit olduğumuz başka bir şey de şudur: İster bu Yargı mensupları, ister halk tarafından seçilmiş siyasi kişiler, her göreve başlayışları öncesinde, halk önünde 'Yemin Etmeleri' şartı vardır!.. O yemin metninde de; "Mevcut Anayasa'ya uyacaklarına, Cumhuriyet'e sahip çıkacaklarına, Atatürk İlke ve İnkılâplarına sadık kalacaklarına..." dair yemin ederler!.. Şimdi bu Anayasa kararını uygulamayan görevliler de bu yemini etmişlerdi!.. Ne diye bu yeminlerine sadık kalmıyorlar!? Yoksa, bunların bazıları bizim Osman ustanın dediği gibi; 'Yemin ederken bir yaklarını havaya kaldırıp da mı yemin etmişlerdi' acaba!?
Hatay'dan şu günlerde gelen bazı haberlere göre, Can Atalay'a oy veren seçmenler, 31 Mart 2024 günü yapılacak Yerel Seçimlerde oy vermeye gitmeyeceklerini söylüyorlarmış? Kendilerine itiraz edip; "Ama demokratik haklarınızı kullanmanız lâzım, bu düşünceleriniz yanlış" diyenlere de; "Mayıs-2023 Genel Seçimlerinde demokratik haklarımızı kullandık da ne oldu sanki? Bu ülkenin 'Yüksek Seçim Kurulu'nun hiç sakınca görmeyerek aday olmasına izin verdiği sayın Can Atalay Milletvekili seçildi, ama iki defa Anayasamızın 'Hak İhlâli' kararına rağmen, seçtiğimiz Milletvekilimiz hâlâ hapiste tutuluyor, siz hangi demokrasiden bahsediyorsunuz!?" diyorlarmış...
Anayasa kurallarına uymamanın bizleri getirdiği şu duruma bir bakar mısınız? Biz bu çıkmaz sokak haline gelen konularla uğraşırken, bir de Kuzey Irak bölgesinde PKK hainleriyle çatışan Mehmetçiklerimizden "9 Şehit ve 4 de yaralı askerimiz" olduğu haberleriyle bir kez daha acıyla irkildik!.. Daha birkaç hafta önce de 12 şehidimiz ve 16 yaralı kahramanımızın haberleriyle sarsılmıştık!.. İşte tam da şu günlerde eski İçişleri Bakanı olan; "terörün belini kırdıklarını, artık az sayıda kalan PKK hainlerinin ayakkabı numaralarına kadar her şeylerini de bildiklerini" söyleyen aziz ve muhterem siyasetçi Süleyman Soylu Beye sormak isteriz; "Daha önce söyledikleriniz doğru idiyse, bu şehitler ve gaziler niye!?" Sizce bu büyüğümüz, şimdi kamuoyuna bir açıklama daha yapar mı acaba?"
Daha önceleri soğuk Kış aylarında bu teröristler inlerine çekilir, Bahar aylarına kadar o inlerinden çıkmazlardı değil mi? Peki, şimdi ne oldu da bu hainler zorlu Kış koşullarında bile saldırıya neden devam ediyorlar? Bunların arkasında lojistik destek veren ABD ile İsrail olmasın sakın!? Son günlerde bir çırpıda onlarca İsrail-MOSSAD Ajanının yakalanması neyin nesiydi acaba?
Bakınız, bu PKK terörü belâsı ile 1984 yılından beri uğraşıyoruz!.. Bu hainlere en çok 'askerî malzeme, silâh, tıbbî malzeme, helikopter ve lojistik destek sağlayan' ülkenin ABD olduğu defalarca kanıtlandı, yardım sırasında kaç defa suçüstü yakalandılar!.. Zaten Suriye'nin Kuzeyinde besledikleri YPG ve PYD terör örgütlerinin, PKK'nın devamı örgütler olduklarını herkes bilmiyor mu!? Bunların bütün finansmanını yine ABD sağlamıyor mu, son yıllarda İsrail de buna dahil olmadı mı? Peki, biz buna engel olmak için ne yaptık!? Bu konudaki net ve ciddi tavrımızı ortaya koymadan, bu terör örgütlerinin kökünü kazımamız mümkün mü!? Sadece dağda silahlı mücadele ile bu işin bitirilemeyeceği hâlâ öngörülemiyor mu? 1984'ten beri 40 yıl geçti, daha kaç 40 yıllar böyle devam edecek acaba!? Daha kaç asker-polis-korucuyu şehit verip, daha kaç sivil insanımızı kaybetmemiz gerekecek!?
Bugünkü yazımızı Muğla Şairi Üstat İbrahim Ergin'in 'Gabar Dağı' şiiriyle bitirelim:
"Bir dram oynanıyor yurdumun Doğusunda/ Vatan-Millet üstüne kurmuşlar saatleri/ Öpülmemiş dudaklarda tuz kokusu/ Göğüslerine ekiyorlar kan çiçeklerini!..// Tırmandıkça, yükseliyor Gabar Dağı'nda kar/ Mehmetçiğin, buz tutmuş tüfek tutan elleri/ Zaman nereye akar, nereye konar kuşlar/ Bağrımda birer hançerdir şehit cenazeleri !.." Sakin KOŞAR...