DİYANET ÜYESİNE GÖRE "LANETLİLER" KİMLERMİŞ !?"


Sözcü TV'nin sabah ekonomi programı olan 'Para-Politika' da, Ebru Baki'nin sunduğu 11 Mart 2024 Pazartesi günkü konukları Cem Toker, Deniz Zeyrek ve Devrim Akyıl idi... Gündemlerinde çok ilginç bir konu vardı: Diyanet İşleri Başkanlığı yönetimindeki üyelerden 'İdris Bozkurt' isimli kişi, mübarek Ramazan'ın birinci günü şöyle demiş: "...İçki yapılan ürünleri yetiştiren, bu içkileri imâl eden, satan, servis eden ve bunları içenlerin hepsi de dinimizce lanetlidir !.." demiş...

"Lanetli" ne demek? TDK Sözlüğüne göre; "Tanrı'nın gazabına ve bedduasına uğramış, melun, kargışlı" demektir... Yani, gidecekleri tek adresin 'Cehennem' olduğu insanlar demekmiş...

Sözcü Gazetesi yazarı sayın Deniz Zeyrek bu kişinin sözlerine çok kızmış olmalıydı ki, aynen şunları söyledi: "...İnsanlar satmak ve geçinebilmek için her türlü ürünü yetiştirirler, satarlar, bundan geçimlerini sağlarlar... Bu ürünleri fabrikalarda işleyen insanlar da emek harcayarak bu ürünlerin ilâç, kolonya, temizlik maddesi yapılması için çalışırlar, kimisi de devletin izniyle yasal olarak 'İçki Üretir' ve satarlar, devlete vergilerini verirler... Devlet hazinesine giren paraların çoğu da bu içkilerin vergilerinden oluşur... Devlet de bu paralardan, kendisi için çalışanlara maaşlarını öderler!.. 'Diyanet'teki memurlar da bu paralardan maaş alır, çoluk çocuklarını besler, okutur, giydirir!.. Sadece içkilerden bütçeye 160 Milyar TL gelir elde edilir, Diyanet İşleri Başkanlığı'na da 2024 Bütçesinden 92 Milyar TL'ye yakın para ayrılmıştır!.." dedi...

Sonra da hızını alamayan Deniz Zeyrek konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bunları Diyanet Üyesi kişi bilmiyor mu? Bu vergilerin toplandığı yerler lanetli ise, bu kişi en az '7 - 8 Asgari Ücretli Çalışanın' maaşlarının toplamı kadar olan maaşını alıp da nasıl yiyebiliyor, o da lanetliler içine girmiş olmuyor mu? Hem bu adam bizler ve ülkemiz için ne üretir, bütçemizden nasıl bu kadar parayı düşünmeden alır!? Böyle söyleyeceğine, bıraksın bu işi de, gitsin hamallık yapsın, tarlada çalışsın; Ramazan günü öyle konuşarak halkın kafasını karıştıracağına, ahlâklı olan insan davranışını göstersin ve oradan istifa etsin öyleyse" dedi...

Hani bilirsiniz, ben bu büyüklerimizin böyle çetrefilli ve aklımın ermediği işlerine pek karışmam!.. Sadece burada söylediklerini yazar, takdiri hep sizlere bırakırım!.. Çünkü bilirim ki; Yüce Tanrı herkese akıl-fikir vermiş, herkes bu konuları biraz da kendisi düşünüp, sonuçta nihai kararını da kendisi versin!.. Zaten kutsal kitabımız 'Kur'an-ı Kerim' de öyle demiyor mu; "Hiçbir yerde çözüm bulamadığınız konularda, en son olarak kendi aklınız ne diyorsa onu yapın" demiyor mu?

Sonuçta herkesin inancı kendine... Atalarımızın; "Her koyun kendi bacağından asılır" dediği gibi; dini kurallara uymak, ibadetini yapmak, günah ve sevap kazanmak, herkesin kendi kazancı veya derdidir, bunların hiç biri öteki bir insanı ilgilendirmez, kimsenin ibadeti-sevabı-günahının da, kendisinden başka kimseleri ırgalamaz!.. Siz hiç, işlediği bütün günahları başka birine yükleyip de, kendisinin Cennet-i Âlâya gidebileceğine aklınız kesiyor mu!? Tanrı'nın adaletinde böyle bir şeyin olması mümkün mü!? Öyleyse herkes kendi işine bakmalı, her şeyi kendi adına yapmalı ve kimseye de akıl vermeye de kalkmamalıdır!.. Biz insanlar hep yalnız ve çıplak doğduk, günü gelince de aşağı dünyaya yine yalnız ve çıplak gideceğiz!.. Sırf bu yüzden bile, yaşarken hep 'İyi İnsan' olmaya bakınız, olur mu?

Yazımızı Cahit Sıtkı Tarancı'nın 'Ölümden Sonra' şiiriyle bitirelim:

"Öldük, ölümden bir şeyler umarak/ Bir büyük boşlukta bozuldu büyü/ Nasıl hatırlamazsın o türküyü;/ Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü/ Alıştığımız bir şeydi yaşamak!..// Şimdi o dünyadan hiçbir haber yok/ Yok bizi arayan, soran kimsemiz/ Öylesine karanlık ki gecemiz/ Ha olmuş, ha olmamış penceremiz/ Akarsuda aksimizden eser yok!.."           Sakin KOŞAR...

                                                                    

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI