HAYATINIZ EVİNİZE SIĞDI MI !?

HAYATINIZ EVİNİZE SIĞDI MI !?

Hani şu başımızdaki Coronavirüs salgını belâsı yüzünden, biz "65 Yaş ve Üstü" sakıncalı piyadeleri zaptetmek, evlerinde tutmak için başlatılan "Hayat Eve Sığar (HES)" uygulaması vardı ya? Aramızdan söz dinlemeyip de sokakta yakalanan, '3.150 TL' cezalarını ödeyenler vardı ya? Bazıları mahkemelere gidip, bu karar için davalar açanlar, gazetelere haber olup, sosyal medya hesaplarından ileri-geri lâflar edip, birilerine hakaretler edenler de mahkemelere filân düşmüşlerdi ya?

Peki, bu sürede hayatınız evlerinize sığdı mı? Bendeniz ilk günlerde bu işi pek umursamadım!.. Zati meşgul bir adamım; okunacak kitap ve gazetelerim var, dinlenecek haberler var, yazılacak ve gazetelere gönderilecek köşe yazılarım var; bazı TV dizileri ve yemek programları müptelâsı olan 50 yıllık eşimle, bu sebeple günde en az 5-10 defa yapılacak kavgalarım var, gelen telefon ve mesajlara verilecek yanıtlarım var!.. Ben bunları yaparken bazen yeme-içmeyi, çöpleri atmayı, ellerimi 20 saniye sabunlayıp bir de dezenfektanlamayı, çiçekleri sulamayı, balkondan komşularıma lâf yetiştirmeyi, taksitleri ödemeyi filân da unutuyorum...

Ama aradan geçen haftalar ve aylar biriktikçe, arada bir evde tamir edilecek eşyaları araştırırken, kullandığım âleti-edavatı yerlerine koyarken, nedense gözüme balık tutma malzemelerim, dalış takımlarım, tüfeğim, av malzemeleri ve fişeklerim de geçiyordu... Bir süre sonra bunlarla yaptığım seyahatler, ava gittiğim arkadaşlarım, oralarda başımıza gelen ilginç olaylar aklıma düşmeye, bunları sık sık düşünmeye başladım!..

Evet, benim hayatım eve sığıyordu da, ya bu her gün uzaklara, çaylara, derelere, denizlere, dağlara uçup giden 'Gönlümü' ne yapacaktım!? Gün geçtikçe o gönlüm, bir türlü evimin duvarları içine sığmaz oldu!.. Balkonda çay-kahve içerken dalıp dalıp gidiyor, hayalime düşen anılarda, yakaladığım balıkları gördükçe, onları dere kenarında arkadaşlarla pişirip-yediğimiz o görüntüler aklıma düştükçe, hani var ya; bana birisi 'Ha!.." deyiverse, yemin olsun balkondan oralara uçarak gidecek gibi olmaya başladım!..

Tamam, benim gibi 'Yaşı 70, işi bitmiş' bir ihtiyar dallamanın yiyip-giyeceği, gazete-kitapları, arşivi, bilgisayarı, kabı-kacağı, halısı-kilimi bir eve sığıyordu, ama içim içime sığmıyordu ki!.. Oturduğum yerde oturamaz, yaptığım işe odaklanamaz olmuştum!.. Ara-sıra; "Onlar neler yapıyorlar, ne haltlar karıştırıyorlar acaba?" diye; bizim Ali Irgat'ı, Muammer Özler'i, Mustafa Acar'ı, Nail Oral ağabeyi, Kemal Yıldıran'ı, Mehmet Ali Kayrak'ı, Gocaefeyi, Mehmet Can'ı, Ergün Alpözen'i, Giray Karcı'yı, Mehmet Kocabıyık'ı ve Necdet Alan'ı arıyor, yakın markajdakilerden hasret gidermeye çalışıyordum, ama yetmiyordu... Deli gönül, illâ benim 80 kiloluk gövdemi de alıp, oralara öyle gitmek istiyordu!..

Bu arada biz 65 yaş üstü 'HES' mahkûmlarının 'Aşı' sırası da gelmişti; bütün umudumuz, bu aşıları yaptırdıktan sonra artık 24 saat salınıverilecek olmamızdı!.. Bakalım ne olacak???

Ben anlatacaklarımı burada kesiyor, yeni gelişmeleri de aşı olduktan sonra sizlere anlatmayı düşünüyorum? Bugün de size Muğla'mızın ünlü şairi İbrahim Ergin'in 'Büyük Göç' adlı şiiriyle veda edelim...

"Gün odur/ Asya bize dar gelir/ Sökülür kazıkları obaların/ Gayrı türkü oluruz Anadolu'da/ Yeninde oya/ Kiliminde can!..// Yunus konuşur dilimiz/ Yüreğimiz Dadal/ Uygarlığa doğru yolumuz/ Tuna Nehri bir kolumuz/ Bir kolumuz Türkistan!..// Gün olur/  Sehpada bayrak oluruz/  Boynumuz Pir Sultan!..// Biz suyu bardakta görmedik/ Biz DENİZ GEZMİŞİZ!.."      Sakin KOŞAR...

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI