Kuruluşu 1299, sona erişi de 1923 olan 624 yıllık tarihinde, gelmiş-geçmiş 36 Osmanlı Padişahı arasında (1520-1566), tam 46 Yıllık Taht Saltanatı ile en uzun süre Padişahlık yapan tek hükümdardı Kanunî Sultan Süleyman!.. Babası, 9. Padişah Yavuz Sultan Selim, annesi Hafsa Hatun olup, babası Trabzon Valisi iken orada 1494 yılında doğmuş, 1566 yılında 72 yaşındayken, Avusturya Seferi sırasında, ordusunun başında ölmüştür... Kanuni'nin 8 Erkek, 2 de Kız çocuğu vardı... Aynı yıl tahtına oğlu II. Selim (Sarı Selim-Sarhoş Selim) Padişah olarak oturmuştur...
1453 yılında Fatih Sultan Mehmet, Bizans İmparatorluğu'nu yıkıp, İstanbul ve çevresini Osmanlı topraklarına katınca, buradaki özellikle 'bilim-kültür-teknoloji-sanat' insanlarına, kendilerinden hiç korkmamalarını, burada kalarak çalışmalarına çekinmeden ve aynen devam etmelerini istedi... Bazıları kalırken, bazıları hayatlarından endişe ettikleri için hızla Avrupa ülkelerine göç ettiler!.. Bu değerli 'bilim-kültür-teknoloji-sanat' insanları, çok kabul gördükleri Avrupa ülkelerinde el üstünde tutuldular, kendilerine verilen büyük katkılarla oralarda "REFORM ve RÖNASANS" devrimlerine sebep oldular, hızla da gelişmeye başladılar!.. Bu treni kaçıran Osmanlılar, bu gelişmelere ayak uydurup da, bilim ve teknolojik yönden gelişeceklerine, sürekli savaşan ordularına yatırım yapıp, işgallerle gelişip de büyüyeceklerine inandılar, hayatlarının en büyük hatalarını yaptılar!..
Bu arada, yüzlerini gelişen bu yeni çağın Avrupa'sına çevireceklerine, sürekli en yakınlarında bulunan 'Din Adamlarını' dinleyip, yüzlerini hâlâ Ortaçağ karanlığını yaşayan 'Araplara' çevirdiler, koca Osmanlıyı sürekli geriye götürdüler!..
Merhum gazeteci Çetin Altan sık sık; "Osmanlı Tarihini iyi bildiğimiz için değil, övünmeyi çok sevdiğimiz için Osmanlıyla övünür dururuz" der dururdu... Bunları boşuna yazmaz, ülkenin iktidarları bilim-teknoloji-sanat ve kültürden sapmaya başladıkları zamanlarda, kendilerine bir örnek olsun diye bunları yazardı rahmetli, tabii ki anlayana...
Şimdilerde başımızdaki iktidarın "İtibardan Tasarruf Olmaz!" diye diye, kendi ilân ettikleri "Tasarruf Tedbirlerine" rağmen, her gün yurt içindeki her yere bir sürü 'çakarlı araçlarla', korumalarla, en son model ithal ve pahalı arabalarla gidiş-gelişlerini, sık sık Amerika ziyaretleri sırasında, oralara götürdükleri sayısız uçak ve makam araçlarını gördükçe, her yıl yeni 'Saraylar' inşa ettiklerine şahit oldukça, benim aklıma hep Osmanlının son dönemleri geliyor!.. Bir bunların '22 Yıllık Tek Başına İktidar' günleri ve yaptıkları devasa borçlar gözümün önüne geliyor; bir de Yüce Atatürk'ün 1923 ile 1938 tarihleri arasındaki sadece '15 Yıllık İktidarında' yaptığı 'fabrikalar, demir yolları, limanlar, okullar, hastaneler, yollar', bu arada Osmanlı'dan kalan köhne borçları bile ödemesi aklıma geliyor!..
Muhteşem Süleyman'dan sonra hemen koca Osmanlı üç dönem yaşadı: 1-Duraklama Dönemi, 2-Gerileme Dönemi, 3-Yıkılma Dönemi... Duraklama Dönemi, tam da Kanunî Sultan Süleyman'ın ölümü sonrasında başlamıştı... Yabancılara verdiği 'Kapitülasyonlar' kısa sürede başımıza öyle dertler açtı ki; koca ülkenin esas Efendileri olarak 'Yabancılar' görülmeye başlandı!.. Para onlarda, ticaret onlarda, yetki ve itibar onlardaydı artık, yerli halk ise 'İkinci Sınıf Vatandaş' muamelesi görür olmuştu!.. Bu da bizi hızla 'Gerileme Dönemine' götürdü; borçlarımızı arttırdı, toprak kayıplarımız başladı, burnumuzun dibine kadar işgaller başladı, 'süs biberi' gibi tahtta oturan Padişah ve yalaka tayfası, sadece olanları seyrediyor, hiçbir çözüm üretemiyordu!.. Bu da sonunda 'Yıkımı' getirdi... İşte bu 101 yıllık Türkiye Cumhuriyeti Devleti, o yıkılan devletin küllerinden Atatürk ve silah arkadaşlarıyla yeniden var oldu!..
Sizleri bilemem, ama ben "İTİBAR, İHTİŞAM, MUHTEŞEM" sözcüklerini her duyduğumda, nedense aklıma hep Kanunî Sultan Süleyman ve onun tarihi gelir... Sakin KOŞAR...