19 Nisan 2023 tarihli, TELE-I TV'de yayımlanan ' Şimdiki Zaman' gece programında, Semih Turan'ın yaptığı kamuoyu araştırmasında, 'Millet İttifakı'nın iktidara daha yakın olduğunu söylüyordu. Ancak, 'Muharrem İnce' faktörünün bu hesabı yanlış çıkarabileceğini de söylüyordu; seçimin 'İkinci Tura' bu sebeple kalabileceğini ima ediyordu.
Halbuki, bir gün önce Sözcü TV programına katılan bu arkadaş, alacağı oylarla sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na bir zarar vermeyeceğini, ona oy vermeyecek diğer mecralardan oy alarak, Cumhurbaşkanlığı adaylığını sürdüreceğini söylüyordu, yerseniz tabii.
Seçim günleri yaklaştıkça, galiba duymadığımız 'yalan-yanlış-kasıtlı haber' de kalmayacak gibi görünüyor!? Baksanıza, 22 Nisan günü İstanbul'da bir dizi açılış konuşmasında Cumhur İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı sayın Erdoğan, Millet İttifakı için şöyle dedi: ".Bunlar iktidara gelirlerse eğer, hemen Diyanet İşleri Başkanlığını kaldırıp, Selo'yu (yani Selahattin Demirtaş'ı) da serbest bırakacaklarmış!.. Yahu bu adam Güneydoğu'da 51 kişinin ölümünden sorumlu biri değil mi!?" demiş.
Bu suçlama, öyle yenilir-yutulur cinsten bir suçlama değildir!.. 'Millet İttifakı'ndan kim çıkıp da bunları söylemiş, nerede söylemiş, ne zaman söylemiş!? Böyle ağır bir suçlama yapılırken bunu kim demiş; yer, zaman ve mekânın da söylenmesi gerekmez mi!? Bunu Bay Kemal mi söylemiş, Meral Akşener mi, Temel Karamollaoğlu mu, Ali Babacan mı, Ahmet Davutoğlu mu, yoksa Gültekin Uysal mı, hangisi!?
Kemal Kılıçdaroğlu hemen çıkıp; "Diyanet İşleri Başkanlığını Atatürk ve CHP kurdu, onu kimsenin kapatmaya gücü yetmez!" dedi. Ama, böyle bir suçlamayla hedef gösterilen muhalefetin, çok daha etkin, kalıcı ve söyleyeni pişman edecek başka tepkileri olmalıydı, bence yeterince tepki gösteremediler; hal böyle olunca da, "Çamur At, İzi Kalsın" şeklinde rakiplerini sürekli suçlayanlar, gerektiğinde iftira bile attıklarında, bu durum hep yanlarına kâr kalıyor, ertesi günü yeni bir iftira daha bulup, yine sallıyorlar!.. Bunların iftira ve yalanlarına artık bir çözüm bulma vakti gelmedi mi? Hitler'in yalan makinesi "Paul Goabbels" ini gölgede bırakan bu yeni versiyon siyasilere, bunun diyetini ne zaman ödetecekler acaba!?
Onlar camilerin önünde siyaset yapacaklar, Diyanet İşleri Başkanı'nı tam seçim zamanında bile siyasi çıkarlarına alet etmek için adeta bir yedek lâstik (stepne) gibi yanlarında taşıyacaklar, bu devlet kurumunu kuran Atatürk'ün adını dualarının hiç birinde anmayacaklar, üzerine tesadüfen-kazaen basılan 'seccadeleri' miting meydanlarında malzeme yapacaklar, bunca yıldır yasalarımıza hiç uygun olmadığı halde "dini siyasete alet edenlere" hiçbir şey denmeyecek de, söylemedikleri bir sözden ötürü, hep Millet İttifakı suçlanıp duracak, öyle mi? Sizin Müslümanlığınız bu mu!? Milleti böyle yalanlarla dinden-imandan soğuttuklarını söyleyenler, aslında bunu mu anlatmak istiyorlardı, ne!?
Dün yine İstanbul Sultanahmet Camii önünden halka siyasi demeçler veren Cumhurbaşkanı Erdoğan; "Muhalefet iktidara gelince Diyanet'i kaldıracakmış!" deyince, onu dinlemeye gelenler "Yuuuhhh!.." diye bağırmışlar. Sayın Erdoğan da bu sefer; "Yuh demek yetmez!.." demiş. Cumhuriyet Gazetesi bu haberi 22 Nisan 2023 Cumartesi günü manşetinden verdi ve; "Siyasetteki tehdit dili, saldırılara dönüştü, hedefte Kemal Kılıçdaroğlu var!.." dedi.
Eee, "Yuh" demek yetmiyorsa, bunların daha ne yapmasını bekliyorsunuz efendim!? Kılıçdaroğlu'nu linç mi etsinler, dövsünler mi, Çubuk'taki bir 'İnek Hırsızının' yaptığı gibi yumruk mu atsınlar, CHP binalarını mı kurşunlasınlar, Bay Kemal' afişlerine 'Bıyık' mı yapsınlar, yoksa öldürsünler mi; daha ne yapmalarını istiyorsunuz acaba!? Bu tür siyaset dilinden bıkıp-usandık artık, milletçe 14 Mayıs'ı özlemle bekliyoruz!.. Sakin KOŞAR.