Ülkemizde 1946 yılında 'Tek Partili' rejimden, Demokrasiye geçilince meydanlar şenlendi, siyasete olan ilgi arttı, her kesimden insanlarımız da 'Genel ve Yerel Seçimlerde' aday olarak yarışmaya başladılar!.. Tam 77 yıldır süren bu adaylık yarışlarında çok ilginç olaylara, şeytanın bile aklına gelmeyen 'Bizans Ayak Oyunlarına' da çok şahit olduk; kimi zaman güldük, kimi zaman üzüldük, kimi zaman da şaşırdık!..
1946 ile 1980 yılları arasında ülkemizin çoğu yolları toprak, yerleşim yerlerinde 'elektrik-su-telefon-televizyon-internet' yoktu. Ulaşım da 'at-eşek-fayton-cip-dolmuş-tren' gibi ulaşım araçlarıyla yapılır, yollarda çok vakit kaybedilir, çoğu vatandaşa da ulaşılamazdı!.. Adaylar koca koca afişler bastırıp, köşe başlarına, kahvehane ve esnaf dükkânlarına asar, kendilerini öyle tanıtırlardı. Merkezi yerlere ulaşabilen adaylar ise, şimdiki gibi telli-telsiz mikrofon ve hoparlörler olmadığından; kırık-dökük masalar üzerine konulmuş parti bayrakları, onun üzerinde sapı-ağzı kırık testiler ve su bardakları arkasına geçip, ağızlarından köpükler saçarak, var güçleriyle bağırarak, masaları yumruklayarak, heyecanlı şekilde seçmenlere hitap ederler; masayı en çok yumruklayan, ayaklarıyla en çok tepinen, en çok bağıran ve nutukları boyunca ne halt söylerlerse söylesinler, zati milletimiz bu söylenenlerden pek bir şey anlamazdı, ama en sonunda; "Kahrolsun Yunan, Kahrolsun Komünizm!.." diyenler, seçmenlerin en çok oylarını alırlardı. Bu durum da tam 34 yıl devam etmişti.
Sonra dünya değişti, teknolojik olarak gelişti, hayatımıza 'Televizyon-Telefon-Telsiz' girdi, bir süre sonra 'internet ve cep telefonları' yaygınlaştı, siyasi propaganda yöntemleri ve sistemleri de değişti tabii. Üç satırlık iletiyi bir tık'la milyonlarca, hatta milyarlarca insana saniyeler içinde ulaşmaya başladılar!.. İletişim hızı yıldırım hızına döndü; televizyonu, sosyal medyayı ve interneti en iyi kullanabilenler bir adım öne geçmeyi başardılar!.. Televizyonu ve videoyu en önce, en etkili şekilde kullanan ve bunun semeresini gören ilk kişi de, 1983 yılından itibaren ülkemizin "Başbakanı" ve hatta "8'inci Cumhurbaşkanı" bile olan merhum 'Turgut Özal' idi. Elinde kalemle TV ve videolara çıkıp, CHP'nin devamı olan "Halkçı Partililerin"; sürekli olarak devletin bütün kuruluşlarını 'Paşalar gibi satacağını, özelleştireceğini' söyleyen Turgut Özal'a halkımız oylarını verirken; "Sattırmam!" diyen Halkçı Parti'yi de sürekli muhalefette bırakmıştı, hatırladınız mı? Devam eden süreçte ise devletin hiçbir 'Cumhuriyet Kazanımı Fabrikaları' kalmadı, şimdilerde ise elimizde 'Armudu Gitmiş, Sapları Kalmış' bir hale düştüğümüzü görüyoruz, bundan memnun musunuz bari?
Önümüzdeki günlerde partilerin İl ve İlçe Başkanları, şehirlerinde miting yapan parti Genel Başkanları, kendi adaylarını tanıtmaya başlayacaklar. Bu iş, tıpkı 'Er Meydanı Cazgırları' nın pehlivanları seyircilere tanıtmasına benzer. Hani derler ya; "Allah Allahhh, Allah Allahhh/ Pek de heybetliymiş Kör Abdullah/ Pehlivaannn, pehlivaannn/ İşte saha, işte meydaannn/ İkinci sıradaki pehlivan/ Gündoğdulu Deli Süleymaannn/ Allah Allahhh, Allah Allahhh/ Hep beraber diyelim maşallahhh!.." Arkasından da 40 davul ve 40 zurnayla pehlivanlar yağlanıp, kispet dövüp, çırpınarak birbirlerine kur yapmaya başlarlar ya? Seçimde meydana çıkan adaylar da halkı ve ülkesi için neler yapacağını, sandığa gidilen güne kadar her iletişim araçlarını kullanırlar, seçmenlere söylemedik söz, vermedik 'vaat' bırakmazlar!.. Eğer o seçimlerde verilen sözler bugüne kadar tutulsaydı, bu ülke bu halde-amelde mi olurdu !?
Artık önünüzde bir fırsat daha var, size gelip de tavandan atan, olmayacak dualara 'Âmin' demenizi isteyen adaylara, bu sefer ayağınız yere basarak sorunuz; "İşsizlik ve geçimimiz için neler yapacaksınız!? Emekli maaşlarımız 'Açlık Sınırı' üzerine çıkacak mı? Bir tarım ülkesinde olan bizler, eskiden kilolarla aldığımız sebze ve meyveleri, yine taneyle mi alacağız!? Eğitim, sağlık, çocuklarımız ve katledilen kadınlarımız için neler yapacaksınız!? Çiftçiye adam gibi destek verecek misiniz!? Şampiyon olan kızlarımızı, onları Ortaçağ aklıyla sataşanlara karşı her yerde savunacak mısınız!? Özel yaşamımıza müdahale edip, çağdaş festivalleri yasaklayacak mısınız!? Yeni bulduklarını iddia ettikleri 'petrol ve doğalgaz' haberlerine inanacak mısınız!? Ev Sahibi- Kiracı Savaşları ile Öğrencilerin Yurt Sorunlarına ne gibi çözümler bulacaksınız!?" Bunları sorun ve bu somut şeyler için nasıl akılcı çözümler yaratacaklarını anlayıp, oylarınızı öyle verin, olur mu!? Sakin KOŞAR.