Cumhuriyet Gazetesi'nin 17 Ağustos 2025 Pazar Ekinin 6.sayfasında "Ana Tanrıçanın İzinde" köşesinde Doğa Taşlardan'ın yazısını aldım, konu olarak.
Alevlendirdiği "Ana Tanrıça " ve "Anaerkil toplum" tartışmalarına son noktayı yine Çatalhöyük koyacak gibi.
Tarihöncesi insanlarını pek tanımıyoruz, mücadeleleri bize hala yabancı. Sosyal yapılarının karmaşıklığını hayal bile edemiyoruz. Uzak atalarımıza tepeden bakıp karikatüre etmek kolayımıza geliyor. O dönem yazı da henüz icat edilmemiş dolayısıyle de atış serbest. Herkes kafasındaki kurguları tarih-öncesi insana rahatça yapıştırıp mimari unsurları ve doğal malzemeleri ( insan, ve hayvan kemikleri, bitki tortuları gibi organik kalıntılar) beşeri, sosyal ve doğa bilimlerinin (jeoloji, jeomorfoloji, jeofizik, pedagoji, sedomantoloji, zooloji, botanik, genetik v.b.) destekleriyle analiz edip tarih öncesine ilişkin olabilecek en gerçekçi anlatıları tasarlamaya çalışıyor.
Arkeoloji tarafsız, doğa bilimleri hepten tarafsız. Topraktan ne çıktıysa o. Buluntunun eni, boyu, rengi, dokusu, kokusu değişmiyor. Peki ya yorumları? Işte orası biraz sıkıntı. Arkeologların içine doğdukları kültürün ön kabulleri, kişisel deneyimlerinden kaynaklı önyargıları, soludukları yoğun siyasal iklimi ve sosyal bilimlere egemen olan "zamanın ruhu" dayatmalarını aşarak yorum yapmaları her zaman kolay olmuyor. Oysa kuru teknik bilgiden çok gerçek hikayeyi duymak istiyoruz. Ilk bakışta birbirinden kopuk ve bağımızmış gibi görünen buluntuları doğru yorumlayıp noktaları birleştirmelerini bekliyoruz. Yorum sarkaçlarının önce çılgınca savrulsalar da eninde sonunda durulup "tez-antitez- sentez" e varacaklarını düşünüyoruz. Bunun en güncel örneklerinden biri. Anadolu arkeolojisi özelinde Çatalhöyüklü kadın figürleri. Son 64 yıldır, aynı hatunlara bakıp bambaşka yorumlar yapıldı. Üniversitelerin arkeoloji bölümleri bu kadınları tarih öncesinde tapınım gördüğünü düşündükleri " Ana Tanrıça " ile özleştirdiler, akademisyenler "Anaerkil toplumun varlığına işaret ettiklerini " iddia ettiler, müzelerin "epipaleolitik" "neolitik" "kalkolitik" ve tunç çağı vitrinleri onları hep "Ana Tanrıça " diye etiketledi. Zamanla üzerlerine devasa bir külliyat inşa edildi. Birileri yer altından çıkan her kadına "Ana Tanrıça " diyemezsiniz, dedi. Tarih öncesinde "Ana Tanrıça " veya "Anaerkil toplumun varlığına ilişkin henüz arkeolojik bir kanıtımız yok, demeye başladı. Ana Tanrıça taraftarları ve karşıtları olmak üzere ikiye ayrıldı. Bugün "Ana Tanrıça " kavramı tartışmalı. Ancak son sözü yine Çatalhöyük söyleyecek gibi.
Çatalhöyük' te kadını merkeze alan bir toplumun varlığını bilimsel olarak ispatlandı. 9 bin yıl önce Konya'da sandığımızdan çok daha renkli, derinlikli ve karmaşık bir toplum yaşamıştı. Çatalhöyük'lüler, neden kimi alanlarda kadını öncelemeyi seçti? Bu düşüncenin maddi temelleri nelerdi?
Çatalhöyük'ün 1993-2018 yılları arasındaki kazı başkanı ve Koç Üniversitesi, arkeoloji ve sanat tarihi bölümü öğretim üyesi Prof.Dr.Ian Hodder'in anlatımlarından çıkarımla Çatalhöyük' u aşağıdaki başlıklarda özetlemeyi planlamış.
Mahalleler, evler, "Tarihi Evler" ve nüfus tahminleri
Toplumsal organizasyon, Eşitçilik ve hiyerarşi
Ölü gömme gelenekleri
Kadın figürleri
Toplumsal cinsiyet rolleri
Bu konuları özümsemek önemli, çünkü yine Çatalhöyük'te çözülecek gibi duruyor.
Alevlendirdiği tartışmalara son noktayı koyacak sanki.
"Neolitik Çatalhöyük' te Kadın soyları ve değişen akrabalık kalıpları "
Science Dergisi, 26 Haziran 2025 yazısından yararlanılmıştır.