Cumhuriyet Gazetesi'nin Pazar Ekinin 2.ci sayfasında Ayça Ceylan'ın "Dairesel Flora" köşesinde "Nefesinize İyi Bakın " başlığı altındaki yazıyı aldım, köşeme.
"Nefes, yaşamın en önemli olayıdır. Doğduğumuzda aldığımız ilk nefesle dünyaya
"Merhaba" der, son nefesimizle bu bedeni terk ederiz. Birçok uygarlık, nefesi yalnızca biyolojik bir işlev olarak değil ruhun, zihnin ve bedenin bilgeliğe açılan kapısı olarak görmüştür.
Hindu ve Budist geleneklerinde "prayanama", antik Yunan'da "pneuma" olarak adlandırılan nefes, yaşam enerjisinin özü kabul edilir. Çin felsefesinde yaşam enerjisi olarak adlandırılan
Qi'nin etkinleştirilmesinde nefes öne çıkar. Şamanlar, nefesin ritmini değiştirerek farklı bilinç halleri yaratırken antik Mısır' da rahipler nefes ve yaşam arasındaki bağı kutsal bir denge olarak görürdü.
Ancak bugün bu bilgeliğin ışığında soluduğumuz havaya baktığımızda onun giderek ağırlaştığını, dengesini kaybettiği ve bizimle kurduğu bağın kirlendiğini söylemek mümkün. Günün her anında bizimle olan nefesimize etki eden hava kirliliği ise her geçen gün artıyor. Sağlıklı bir hava sahası yalnızca insanların değil tüm canlıların hakkı.
Geçen hafta, hava kirliliğinin yalnızca bir çevre sorunu değil aynı zamanda küresel bir sağlık ve adalet sorunu olduğuna ortaya koyan "Yaşanabilir Bir Gezegen İçin Temiz Havaya Erişimin Hızlandırılması " raporu, Dünya Bankası tarafından yayımlandı. Rapordan öne çıkan veriler kaygı verici ;
Hava Kirliliği Öldürüyor
- Açık hava kirliliği her yıl küresel olarak yaklaşık 5,7 milyon insanın ölümüne yol açıyor.
- Ekonomik maliyeti küresel GSYIH'nin yaklaşık yüzde 5'ine denk geliyor.
- Hava Kirliliği yalnızca kötü sağlık sonuçları doğurmakla kalmıyor, nesiller boyunca sürebilecek üretkenlik kaybına ve bilişsel etkilere de yol açıyor.
- Küresel nüfusun yüzde 99'u hava kirliliğinin kılavuz değerlerini aşan seviyelere maruz kalıyor. Özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşayan insanlar en yüksek risk grubunda.
- Dünya Sağlık Örgütü, PM 2,5 partikül konsantrasyonunun metreküp başına 5 mikrogramin altında olması gerektiğini söylüyor. Ancak önümüzdeki 15 yıl içinde var olan ve planlanan politikaların yetersizliği nedeniyle 25 qg/metreküpünün üzerinde PM 2,5 konsantrasyonuna maruz kalan küresel nüfusun yüzde 21 oranında artması bekleniyor.
Tüm bu olumsuz verilerin yanında rapor olası iyileştirme senaryoları uygulandığında tehlikeli hava kirliliği seviyelerine maruz kalan kişi sayısının 2040 yılına kadar yarı yarıya azaltılabileceğini vurguluyor. Bütünleşmiş bir yaklaşımla, geleneksel hava kalitesi yönetimi önlemleri, yenilenebilir enerji kullanımı ve sera gazı emisyonlarının azaltılması gibi politikaların birleşimi, önemli bir değişim yaratabilir.
Özellikle fosil yakıt kullanımının azaltılması, hava kirliliğini önlemenin en kritik yollarından biri olarak öne çıkıyor. Eğer bu yaklaşım uygulanabilirse 35 metreküpün üzerinde hava kirliliğine maruz kalan kişi sayısı 2020 'deki 2,3 milyardan 2040 'ta 900 milyona düşerek yüzde altmış oranında azalabilecektir.
Nefesimiz, yalnızca bedenimizi değil zihnimizi ve geleceğimizi de şekillendirecektir. Onu korumak yalnızca bir sağlık meselesi değil yaşamın özüne saygı duymak demektir."
Dünya çapında hava kirliliği seviyeleri alarm veriyor.