Sahaflar çarşısının ve mabetlerin etrafını açarak Türk İstanbul'u değerlendirmek, Fatih'in ön cephesinin tamirine başlamak, yeni okul binaları inşa etmek imar değil midir? Büyük otel, metro gibi çalışmalar yapıyoruz. Balık Pazarının etrafını açacağız. Yeni güzergahlar açacağız. Bunların bir kısmı kanun meselesidir.
Bu suretle durmadan çalışacağız. Bir saniye boş durmuyoruz. Yapacağım dediğim şeyi mutlaka yapıyorum. İskan davasını ele aldım. Geçen sene İstanbul vatandaşlarının bağış kampanyası ile topladıkları paralarla 2000 evin inşaatına başlanmıştır. "
Boş zamanlarınızı nasıl geçirirsiniz? diye sorduğumda, boş zamanım yok ki, dercesine bir hareket ediyor. " Benim için dinlenme yok. Sefahatim, kumarım, içkim yok. Bütün zevkim çalışmaktır. Duş yapmayı ihmal etmem. Uykuma önem veririm. Geceleri devriye gezmek için çıkarım. Yangın olunca derhal yanan yere gider bakarım, vatandaşın yanında olurum. Balo ve davetlere mecburen giderim. Flormani konserlerini ihmal etmem. O ruhumun gıdasıdır. Yorgun olduğum zamanlarda Bethoven'in 9.cu ve 5.Inci senfonilerini dinlediğim vakit tüm yorgunluğumu atarım. Türk klasik musikisinde Dede ve Itri'den zevk alırım. Kahve ve çay yakın dostlarımdır. "
Ülkemizin, hatta bütün dünyanın 1 numaralı içki düşmanı olarak tanınan Yeşilay'ca valimize 178'lik şişelere akşamcıların taktığı bir isim var dediğimde, gülerek biliyorum, diyor.
" Fahrettin Kerim" diyorlar. Sonra iki parmağı ile işaret ederek, "" Bir ben. Bir de Montgomeri. Ben krallara, Cumhurbaşkanlarına, diplomatlara meyve suyu ile kadeh kaldırmasını öğrettim. Milletlerarası protokole meyve suyunu ben soktum. Ben içki içmeyenlere meyve suyu ile kadeh kaldırmaya alıştırdım. Montgomery Stalin'in şerefine kaldırdığı votka kadehine su ile mukabele etmişti. Ben krallara, Cumhurbaşkanlarına, Başbakanlara meyve suyu ile kadeh kaldırıp iki senedir hallenip gidiyoruz. "
En çok üzüntü ve sevinç duyduğunuz olaylar nedir? diye sorduğumda, bir müddet düşündükten sonra hüzünlü bir ifade ile, " En büyük üzüntü ve sıkıntıyı bana müracaat ederek iş isteyen vatandaşlarımın arzularını yerine getiremediğim zaman duyarım. İşçilik yapmak isteyenleri şehrin imar işlerinde çalıştırıyorum. Ya büro işleri isteyenler...Bence işlerin hepsi kutsaldır. Size bu sevinci anlatamam. Siz uyurken, onlar kış günü kar ve tipi ile uğraşmaktadırlar. Karlı günlerde günün erken saatlerinde bir temizlik işçisinin soğuk elini sıktığım zaman duyduğum sevinç hudutsuzdur.
Zaman zaman odasında bulunan vazoya takılıyordu. Bunu sorduğum zaman, eli ile vazoyu göstererek cevap verdi.
" Bu vazoyu bana Yunanlılar getirdi. İçinde Atatürk'ün doğdu Selanik Şehrinin toprağı var. Kendimi bildim bileli Atatürk yolunun, onun izinden şaşmaz takipçisiyim. Onun bütün Türk eline rahmet, feyiz getiren ruhu bana bütün çalışmalarımda ışık tutar. Türk gençliğinin takip edeceği yol Atatürk'ün istiklal savaşında zorlukları yendiği yoldur. Ulu Tanrı Atayı sevdi ve başarılı kıldı. Ulu Tanrının bizi de yollarımızda mahçup etmemesini diliyorum. "
Sayın Vali ve Belediye Başkanımızı bir hayli vaktini almış oldum. Kendisine teşekkür ederek ayrılacağım sırada telefon çaldı. Direktifler veriyordu.
" Yok, yok. Başka şey dinlemem. Beni kızdırmasınlar ha .." diyordu.
Vali ve Belediye Başkanı Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay'dan İstanbul'un dertlerini ve yapılanları dinledim, diyor, Sadettin Işık.
Ord.Prof.Dr.Fahrettin Kerim Gökay 9 Ocak 1900 doğumlu. 24 Temmuz 1949 ilâ 26 Kasım 1957 yılları arasında İstanbul Belediye Başkanlığı ve Valilik yapmış, hükümet tarafından görevden alınmıştır. 630 emlâk sahibidir. Daha sonra adına vakıf kurulmuştur. 22 Temmuz 1987 de hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Muğla'da da Belediye Başkanı Naci 1957 de Karaosmanoğlu hükümet tarafından görevden
alınmıştı.
O günleri de bu vesileyle anmış olacağız.