Bir sergideyim, karma bir sergi yağlı boya, seramik, heykel, çeşitli el işlerinin olduğu. Bir seramik atölyesinin işleri arasında üzerinde yaprak desenleri olan mavi dikdörtgen bir tabak var. İzleyicilerden birisinin heyecanla sorduğu nasıl yapıyorsunuz sorusunu cevaplıyor sanatçı, işe biraz da mizah katıyor sıkıcı bir söylem olmasın diye belki. Önce çamuru yere ata ata tepesinden vura, vura dövüyoruz, içindeki hava kabarcıkları çıksın ki sonra puflayıp durmasın. Gözler kocaman açıldı dinleyende, birkaç kişi daha toplandı. Sonra merdaneyle inceltiyoruz , tabağın boyutunu belirleyip bahçeden kopardığımız yaprakların, damarlı kısımları çamurda olacak şekilde yerleştirip deseni sabitliyoruz, diye devam ederken başka bölümlere yöneldim, ara ara sesi geliyordu kalabalığın arasından fırın.. sır ..boya diyerek. Her sanatçı kendi eserinin başında yüzünde heyecanlı bir gülümseme seyircilerini bekliyor.
Zamanını ve kimin söylediğini bilmediğim bir söz düşüyor aklıma "Hobileriniz sizin yolunuzu aydınlatan el fenerinizdir." Ve şöyle devam ediyordu "karanlıkta arabayla giderken sadece farların izin verdiği yerleri görürsünüz ama elinizde bir el feneriniz varsa etrafı da görürsünüz". Işığı elinde tutmak, etrafı görebiliyor olmak, ufkun genişlemesi ve bunu sizin yönetiyor olmanız da bir özgürlük demektir ne tarafa bakacağınıza siz karar veriyorsunuz.
Sergilerde bazen yapılan işlere burun kıvıran üstten bakışlara rastlarım, bu da ne böyle diye, belki anlamamıştır eserin anlamını belki de gerçekten kötü olabilir. Ona üretenin gözünden bakınca o sadece oradaki şey değildir, tasarımdır, emektir, heyecandır. Mavi tabağa dönersek yaprakların iz düşümüdür, sürülen boyanın, sırın, fırından başka bir renk olarak çıkışını beklemektir, eline alıp bunu ben yaptım demektir gururla. İşte o tabak bütün süreçlerin hepsidir.
Böyle söyleyince anlaşıldı, benim evin neden deli kızın çeyiz sergisi gibi olduğu. Hala gözüm yeni işlerde, nereye koyacaksam lafını tamamlamadan, onu yapmam gerektiğine dair bir sürü fikir geliştirmiş ve malzemeyi almışım bile.
Sanat iyileştirir, geliştirir, sosyalleştirir, düşünceleri olgunlaştırır benim gibi acullara bile sabretmeyi öğretir. Bir şeylerden, hatta kendinizden kaçmak istediğinizde iyi bir kaçış noktasıdır daha bir çoğalmış, zenginleşmiş olarak dönersiniz. Belki de dönmezsiniz dönmemeniz gerektiğinin farkına vararak.
El fenerimizi kaybetmeyelim, pilini kontrol edelim ki hiç değilse hayatımızın belli zamanlarına ait özgürlük ışığını yitirmeyelim.