"Varsın gidiyorlarsa gitsinler"

 

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı; kula kulluk ile vatandaş olma arasında sıkışıp kalmış durumdadır. Ülke bireylerinin kula kul olmasını isteyen azınlık bir zümrenin yönetimindedir. Bu yönetim insanların hem duygularını, hem inançlarını, hem de yoksulluklarını kullanarak, yirmi birinci yüzyılda kula kulluğa vatandaşların hızlı bir geçiş yapması için her yolu deneyerek, büyük çaba harcamaktadırlar. Memleketi örümcek ağı ile örmüş cahil, gerici, yıkıcı bir azınlığın boyunduruğu altındadır. Tarihi yalan yanlış, söylemlerle çarpıtan, "Şeyh uçmaz, mürit uçurur" deyiminde olduğu gibi, şeyhlerden icazet bekleyen, bu gibi gerici anlayışları destekleyen, beyinleri çöle çeviren bir iktidarla karşı karşıyayız.

İnsanlık tarihini yüzlerce, binlerce yıl geri götürmek isteyen iktidar, bu ülkenin insanlarını din, mezhep, ırk üzerinden tartıştırarak hem yönetim beceriksizliklerini gizlemek, hem de iktidarda kalmak için kutuplaştırmayı, ötekileştirmeyi sağlıyorlar. Cumhuriyeti kuran büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına düşmanlıkları yetmezmiş gibi, çağdaş, insan haklarına, adalete dayalı bir sisteminde düşmanıdırlar. Onun için demokrasiyi rafa kaldırdılar ve liyakatsizliği, torpili öne çıkarıp, ülke kaynaklarının bir avuç azınlığa peşkeş çekmişlerdir. Toplumu din, mezhep, ırk üzerinden manipüle etmeye çalışan AKP iktidarı; tüm kurumları ya yok etmiş, ya da içini boşaltarak işlevsiz hale getirmiştir. Bir aşiret yönetimi, ağalık, çadır devleti sistemlerinde bile olmayan, ucube bir sistemle karşı karşıyayız. Bu belirsizlik ülkeyi güvenilmeyen bir ortama, kargaşaya sürüklemektedir. Ülkede keyfi bir yönetim (Yönetememe), ne dediğini, ne yaptığını bilmeyen yığınlar topluluğu ile karşı karşıyayız. Ne AKP Genel Başkanı, ne de ona biat edenler ülke gerçeklerinden kopmuşlar, günü kurtarmaya çalışmaktadırlar. O nedenle söylem ve demeçleri de afakî, gerçeklerden uzak, ayrıştırıcı, düşmanlaştırıcı bir dil kullanmaktadırlar. Bu bürokratların, "Devletin malı deniz" zihniyetiyle birçok maaş alarak devleti soymaktadırlar.

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan akıllara durgunluk veren son açıklaması gerçeklikten koptuğunun da resmidir. AKP Genel Başkanı demecinde; ".Bu doktorları okutan, yetiştiren bu devlet değil mi? E, bu devlet sizi okuttu, yetiştirdi, en çok maliyeti yüksek olan sağlıktır. Ama şimdi az para veriyormuş. Sordum en az alan ne alıyordur? 8 bin, 9 bin, en yüksek alan 25 bin civarında. Buna rağmen özel sektör çok daha yüksek verdiği için onlara kaçıp gidiyorlar. Açık konuşuyorum, açık konuşmayı severim. Varsın gidiyorlarsa gitsinler. Bizlerde üniversiteyi yeni bitiren doktorlarımızı buralarda istihdam ederiz. Doktorluk gibi bir aziz mesleği oraya dayamak pek de insani değil."

Bunları duyunca inanılmaz bir şey dedim. Sanki kahvede ya da sokakta konuşan bir vatandaş zannettim! İnanılır gibi değil ama işte bu zihniyet, bu anlayış bizi yönetiyor ve ülkeyi Ortaçağ karanlığına sürüklüyor.

 

Sormak lazım AKP Genel Başkanına; bu ülkede açlık sınırının kaç lira olduğunu biliyor mu? Bu ülkede yoksulluk sınırı ücretini biliyor mu? Bu ülkede AKP bürokratlarının maaşlarını ve kaç yerden maaş aldığını biliyor mu? Partide görev yapan bir şoförün kullandığı uyuşturucunun fiyatı kaç lira, bu uyuşturucuyu alacak parayı nereden buluyor, bunu biliyor mu? 128 milyar dolar doktorlara verilmediğine göre kimlere verilmiştir, bunu biliyor mu? 17-25 Aralık yolsuzluğunun hesabını soramayan iktidar, doktorlara açlık sınırında yaşayın nasıl diyebilir? AKP Genel Başkanının her şeyi bedavayken, yüz bin liranın üzerinde maaş alırken, onlarca yıl okuyan doktorlara açlık sınırında yaşayın deme hakkını kendinde nasıl buluyor? Bu demecin üzerine yazılacak öyle çok düşünce var ki, kitaplara sığmaz. O nedenle fazla ayrıntıya girmeden yazmaya çalışıyorum. Sor sorabildiğin kadar, öyle çok soru var ki, zaten cevap alamazsınız!

AKP Genel Başkanının iddia edilen diploması zaten tartışmalıdır. Bu nedenle bu demecinin, açıklamasını, en hafif deyimle bilgisizliğine vermek lazımdır. Çünkü bir doktor kaç senede yetişir, nasıl kendini geliştirir, çalışmalarından dolayı kaç paraya ihtiyacı vardır, ömür boyu okuması gereklimidir, gereksiz midir, bunları kendi bilmiyorsa, metni yazan danışmanları da mı bilmiyor. Yoksa genel başkana tuzak mı kuruyorlar? Yıllar önce Türk Tabipler Birliği sağlık yasası çıktığında, bu konuda çok bilgilendirici basın açıklamaları yapmışlardı. Gelişmiş ülkeler, "Bir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek, on yıl sonrası için ağaç dik, yüz yıl sonrasını düşünüyorsan halkı eğit." (Kuan-Tzu). Felsefesinden yola çıkarak gelişmişlerdir. AKP Genel Başkanı ise ürün veren toprağı yok ediyor, çimenleri eziyor!

"Varsın gitsinler" sözü çok çirkin, sığ bir düşünce. Onca dirsek çürüten, liyakatli insanları aşağılamaktır. Ülkemizde her gün sağlık çalışanlarına şiddet uygulanırken gözünü kapayan, onaylayan bu iktidar, şimdi de doktorlara "varsın gitsinler" diyerek şiddetin başka türlüsünü layık görmüştür. "Yeni mezun olan doktorlarla devam ederiz" sözü, yeni cinayetlerin kapısını aralamaktır. Yeni mezun olan doktorlara rehberlik edecek, tecrübe, deneyim kazandıracak uzman doktorlar olmazsa, nasıl doktorluk yapacaklar? Peki, bu doktorları yetiştirecek öğretim elamanını nereden bulacaksınız? Mezun olan bu doktorlar açlık sınırında çalışmayı kabul edeceklerini nereden biliyorsunuz? Hem de siz kimsiniz ki, sanki maaşlarını cebinizden veriyormuş gibi söylemde bulunuyorsunuz? Bu demecin neresinden bakarsanız bakın tutarsız, dökülüyor!

Yeni sağlık sistemi üfürükçüye, falcıya, şeyhe, şıha emanet!..

Kemal Gürbüz

Şair, Yazar-Devlet Sanatçısı

11.03.2022             

           

YAZARIN DİĞER YAZILARI