BİR AMERİKAN ASKERİNİN GÖZÜNDEN EMPERYALİZM

 

       Bu gün sizlere önemli bir konuşmanın yazılı metnini sunacağım, lütfen hepsini okuyunuz.

       “Irak’ta onbaşı olarak görev yapmış ve yaptıklarından pişmanlık duyan bir eski asker olan Mike Prysner’in 2008 yılında başlattığı savaş karşıtı kampanya için düzenlediği panellerden birinde kaydedilmiş bir görüntü. Savaşın tüm vahşetinin içinde sağduyusunu kaybetmemiş bu eski askerin, savaş ile ırkçılık üzerine ABD’lileri değil tüm insanlığı derinden ilgilendiren güzel konuşması.”

       Seyredince ben bu filmi daha önce görmüştüm dedim ama yinede dinleyince kanım dondu. Emperyalizmin ve onun uşaklarının para kazanmak için insanları, toplulukları, ülkeleri nasıl birbirine kırdığının tekrarını izledim. Emperyalizmin ve onun uşaklarının insanlara, topluluklara, ülkelere yapmayacakları kötülük, söylemeyecekleri yalan, başvurmayacakları hile yoktur. Sömürüyü meşrulaştırmak için ırkçılığı, cinsiyeti, mezhepçiliği, dini, çocukları, hastaları, hastalıkları, doğayı v.b. gibi aklınıza ne gelirse kâra dönüştürdüğünü, henüz kâra dönüştürememişse nasıl kâra dönüştürürüm düşüncesi hâkimdir. İnsanlar ölmüş, kalmış, doğa yok olmuş, dünyanın sonu gelmiş hiç umurlarında değildir, yeter ki kâr etsinler!

       Emperyalistler kendileri hiçbir zaman kötü koşullarda yaşamazlar, üretici değillerdir, en iyi şartlarda yaşarlar, savaşa gitmezler, doğal ölümde olmasa ölmeyeceklerdir. Peki, ne yaparlar? Kendilerinin adına birileri o işi yaparlar, yani her zaman bir maşa bulurlar. Herkesten çok vatanseverlerdir, ama hiç saraylarından çıkmazlar. Savaşlar emperyalistlerin servetini artırmak, mallarını korumak, güvenliklerini ve daha çok kazanmalarını sağlamak için çıkarılır. Ölüme gönderdikleri yoksul insanların çocuklarını vatan, millet Sakarya safsatasıyla uyutulur. Her şeyi ama her şeyi kullanmaktan çekinmezler. Yoksulların alın terine, emeğine el korlar. İnsanlar uyanmadığı sürece bu döngü devam eder.

       Bugün Üçüncü Dünya Savaşına doğru gidiyoruz. ABD Başkanı Donald Trump’un Orta Menzilli Nükleer (Füzeler) Kuvvetler (INF) anlaşmasından Rusya’yı suçlayarak çekilme kararı alması, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’de bu restte restle karşılık vermesi, insanlığın ve doğanın geleceğinin hayrına olmayacağı çok açık.

       Dünyanın, insanlığın başının baş belası ABD Emperyalizmi sınır tanımıyor. Ülkeleri artık pervasızca tehdit etmekten çekinmiyor. Son örneği ABD Başkanı Donald Trump’un Venezuela’yı tehdit etmesidir. ABD Devlet Başkanı Donald Trump’un Venezuela’da kendini devlet başkanı ilan eden işbirlikçi Juan  Guaido’yu tanıması ve askeri müdahaleden bahsetmesi tehlikeli bir tırmanışa neden olmaktadır.  İşte emperyalizm budur!

       Mike Prysner’ın konuşmasını dinleyelim, okuyalım: “Yaptığım askerlikten gurur duymak için çok uğraştım, ancak hissedebildiğim tek şey utanç oldu. Irkçılık artık bu işgalin gerekçelerini gizleyemez. Oradakiler halktılar. Oradakiler insanoğluydular.

       Ne zaman yaşlı bir adam görsem suçluluk hissediyorum. Aklıma yürüyemeyen, sedyenin birine yuvarladığımız ve Irak polisine onu almasını söylediğimiz adam geliyor. Ne zaman bir anne ve kızını görsem suçluluk hissediyorum. Aklıma orada çılgınca ağlayan ve onu evinden zorla çıkarırken bize Saddam’dan bile daha kötü olduğumuzu bağıran kadın geliyor. Ne zaman bir genç kız görsem suçluluk duyuyorum. Orada kolundan tutup sokakta sürüklediğim kızı hatırlıyorum.

       Bize teröristlerle savaşacağımız söylendi. Fakat gerçek terörist bendim ve gerçek terörizm bu işgaldir.

       Askerlik içindeki ırkçılık, başka bir ülkenin yıkımı ve işgalini haklı göstermek için uzun zamandır kullanılan bir araçtır. Uzun zamandır başka insanları öldürmeyi, zapt etmeyi ve onlara işkence yapmayı meşru kılmak için kullanılmıştır. Irkçılık bu hükümet tarafından kullanılan can alıcı bir silahtır. Irkçılık bir tüfekten, bir tanktan, bir bombardıman uçağından ya da bir savaş gemisinden daha önemli bir silahtır. Bir topçu mermisinden, bir sığınak delerden ya da bir tomahawk füzesinden daha yıkıcıdır.

       Bu silahlar bu devlet tarafından üretilse de onları kullanmak isteyen insanlar olmadıkça Zarasızdırlar. Bizi savaşa gönderenler tetik çekmek ya da havan topu ateşlemek zorunda değiller. Onlar savaşmak zorunda değiller. Sadece savaşı satmak zorundalar. Askerlerini isteyerek yıkıma gönderecek bir halka ihtiyaçları var. Sorgulamadan öldürecek ve ölecek askerlere ihtiyaçları var.

       Bir bombaya milyarlarca dolar harcayabilirler. Fakat o bomba ancak emirleri gönüllü takip eden erler varsa bir silah haline gelir. Tüm askerleri dünyanın dört bir yanına gönderebilirler fakat savaş ancak o askerler savaşmak isterse olur.

       Egemen sınıf, yani insan çilesinden çıkar sağlayan milyarderler, yalnızca varlıklarını artırmayı ve dünya ekonomisini kontrol etmeyi umursarlar. Anlamalıyız ki; güçleri yalnızca bizi savaşın, zulmün ve sömürünün bizim çıkarımıza olduğuna ikna etmekte yatıyor. Farkındalar ki, varlıkları, emekçi sınıfını başka bir ülkenin pazarını kontrol etmek için ölmeye ikna etmeye dayanıyor. Ve bizleri öldürmeye ve ölmeye ikna edebilmeleri, bize bir şekilde üstün olduğumuzu zannettirebilmelerine dayanıyor. Asker, gemiciler, denizciler ve havacıların bu işgalden kazanacakları hiçbir şey yok. ABD’de yaşayan çok büyük çoğunluğun bu işgalden kazanacağı bir şey yok. Hatta aslında yalnızca bir şey kazanmayacağız, fakat bunun yüzünden daha çok acı çekiyoruz. Uzuvlar kaybediyor, travmalara (vuruk, incinme, sarsıntı) maruz kalıyor, hayatlarımızı veriyoruz. Askerlerimiz bayrağa sarılmış tabutların toprağa gömülüşünü izlemek zorunda kalıyor.

       Bu ülkede milyonlarca insan sosyal güvenceleri, işleri ve eğitime erişmeleri yokken, hükümetlerin bu işgal için her gün 450 milyon dolardan fazla harcadığını izliyoruz.

      Bu ülkenin fakir ve çalışan insanları, başka bir ülkenin fakir ve çalışan insanlarını öldürmeye gönderiliyor. Zengini daha zengin yapmak için. Irkçılık olmadan askerler, bizi savaşa sokan milyarderlere göre Irak halkıyla çok daha fazla ortak yönü olduğunu fark ederlerdi.

       Irak’ta aileleri evsiz bıraktık ve eve döndüğümde gördüğüm, bu trajik ve gereksiz krizden dolayı, ailelerin iflas edip evsiz kaldığıydı. Artık uyanıp, gerçek düşmanlarımızın uzak bir diyarda, isimlerini bilmediğimiz, kültürlerini anlamadığımız insanlar olmadığının farkına varmamız gerek. Düşman, gayet iyi tanıdığımız ve isimlerini bildiğimiz kimselerdir. Düşman, karlı olduğu için bizleri işten çıkaran CEO’lardır. Kârlı olduğu için bize sağlık hizmeti vermeyi reddeden sigorta şirketleridir. Kârlı olduğu zaman evlerimizi elimizden alan bankalardır. Düşmanımız 5000 Mil ötede değil, burada yanı başımızdadır.

       Örgütlenip, kardeşlerimizle beraber uğraşırsak bu savaşı bitirebiliriz. Bu hükümeti durdurabilir ve daha iyi bir dünya yaratabiliriz.”

       “Eğer tiranlık ve baskı bu ülkeye gelirse, yabancı bir düşman ile savaşma bahanesi arkasına saklanarak gelecektir. Ülkedeki özgürlüğün kaybının suçu, yurt dışından gelen gerçek veya hayali tehlikenin üzerine atılacaktır.”

James Madison (1809-1817 tarihleri arasında görev yapmış 4. ABD Başkanı).

       Başka ne ilave edilebilir ki, düşünmekte size ait olsun. Irkçılığın, savaşın yıkıcılığını, emperyalizmin oyununun bitmeyeceğinin göstergesidir. Okuyup okutup bilincimizi artırma zamanıdır!

      Saygılarımla.

 

Kemal GÜRBÜZ 

Şair, Yazar-Devlet Sanatçısı.

04.02.2019         

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI