ERDOĞAN ERDOĞAN'A KARŞI
Dünya değişiyor, insanlar değişiyor, bilimsel gelişmenin sayesinde, dolayısıyla teknolojinin gelişmesine yetişmek günden güne zorlaşıyor. Yeni çıkan bir ürünü tam tanımadan, anlamadan, daha gelişmişi piyasaya sürülüyor. Bireyler değişir de toplumlar değişmez mi, tabi ki toplumlarda değişiyor. Zaten günümüz de bu çağa bilgi çağı adını vermişler. Bilgi kimdeyse, egemen o, tüm dünyaya hükmediyor. Dünya ülkeleri bilgi çağını kaçırmamak için, ARGE'ye bütçeden dev paylar ayırıyorlar, bu konuda bilim insanlarının önü sonuna kadar açılıyor, adeta dokunulmazlık veriliyor.
Bilim ve teknolojinin bu hızla değişmesi, ülkeleri de değişime zorluyor. Değişimi kabul etmeyenler direniyorlar. Değişime bizim gibi yaşı ileri olanlar pek fazla uyum sağlayamıyorlar.
Değişmeyen, değişime direnen Müslüman ülkeler ve Müslümanlar. Değişmem Allah değişmem diyorlar. Aralarında değişimin şart olduğunu savunanlar da, ateist veya komünistlikle suçlanıp ya hapse tıkıyorlar ya da öldürülüyorlar. O yüzden Müslüman ülkelerde bir gelişme, bilimsel bir çalmaya gerek duyulmuyor. Yalnız teknolojini en iyisini de kendileri kullanıyorlar. Buna da ancak ikiyüzlü bir davranış denir. Özellik bilimsel ve teknoloji üreten Müslüman olmayan ülkelerden silah alarak yine Müslümanların kanını akıtıyorlar. Bu yeniliğe dirençlerinin nedenini her ne kadar "DİN" olarak öne sürseler de, doğrusu bir avuç insanın, çoğunluğu sömürmesi için araç olarak kullanıyorlar, yoksa inançlarından dolayı değil!
Ülkemiz tam olmasa da, kısman, yarım diyebileceğimiz demokrasiyle yönetiliyor, seçimle gelen seçimle gidiyordu. AKP ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçimle iktidar olduktan sonra, iktidardan gitmemek için her yolu denemeye başladı. Yıllardır Erdoğan'ın diplomasının sahte olduğu iddia ediliyordu. Bu iddia havada dururken, olası rakibi Ekrem İmamoğlu'nun üniversiteler arası yatay geçişi yok sayılması inanılır gibi değil. Hele de bu olay 30-35 yıllık bir geçmişi varken. İptal ettirilmesi hukuksuz olduğu ispatlanmışken! Bu da yetmiyormuş gibi kendi belediyelerinde ki, yolsuzlukları görmeyip, her gün denetlenen CHP'li belediyelerde, yalancı ve gizli tanıkla, hiç delil olmadan içeri attırması olacak şey değil.
Erdoğan, iktidara gelmeden önce, çay simit hesabı yaparak, yoksulluğu altını çiziyordu. Bunun halka yapılan bir zulüm olarak görüyor, iktidara geldiklerinde ancak kendilerinin bu zulüm düzenine son vereceklerini söylüyordu. O dönemden yüzlerce kat daha yoksul, aç susuz olan milyonlarca çalışanla zulüm ederek inim inim inletiyor. Sanki cebinden sadaka veriyormuş gibi, emeklilere bayram ikramiyesi olarak "Bin lira verdik ya" diyerek aşağılamaktadır.
İlginçtir yasa ve anayasayı çiğneyen, yasalara uymayan birinin, rakibine kurulan kumpas için, ".Yüz binlerce gencin hakkının yendiği, diploma sahtekârlığı dâhil, ortaya akıl vicdan ve ahlak sınırlarını aşan bir sürü pislik saçılıyor. Sağdan, soldan balya balya paralar, dolarlar, avrolar fışkırıyor. (Burda bir parantez açalım; 17/25 Aralık yolsuzluğu, "Sıfırladın mı oğlum" telefon tapeleri tazeliğini korurken söylemesi enteresan bir şey.) Yüzlerce milyarlık korkunç bir vurgundan bahsediliyor. Cesaretin varsa bırakın demokrasi işleşin, bırakın hukuk işlesin. Yüreğiniz yetiyorsa bırakın mahkemeler hiçbir baskı altında kalmadan Türk Milleti adına kararını versin." diyor.
Erdoğan, sanki İslamcı teröristleri, katilleri affetmemiş gibi, ".Bin yıldır olduğu gibi Alevi'si, Sünni'si, Laz'ı, Çerkez'iyle bu topraklar üzerinde bir ve beraber yaşamaya devam edeceğiz." Diyor. 22.03.2025
Bunu ilk dinleyenler bağımsız adaleti, barışı, birlik ve beraberliği savunuyor zanneder, alkışlar. İş hiç de öyle olmadığını, belediye başkanlığı dâhil, bunca yıl iktidarlığında söylediklerini, uygulamalarını bilen biri pes der artık. Bu kadar da yüz seksen derece dönüşlerin olabileceğini akla, hayale sığdıramaz.
Her gün muhalefete hakaret eden, kumpas kuran, küfreden Erdoğan, dönüp yine kendilerine hakaret edildiğini diyebiliyor. Nerde etti dediğiniz de, de hiçbir delil göstermiyor, gösteremiyor. Kendi ise önüne gelene hakaret edebiliyor.
Erdoğan'ın erken seçime gitmemesi, ikinci partiye düşmesi nedeniyle meşruiyetini de yitirmesine neden olmaktadır. Muhalefet boşuna meydanlarda konuşuyor. Meydanlarda konuşmalarına, Erdoğan'a cevap vermelerine hiç gerek yok. Erdoğan'ın bir dediğini, diğer gün tersini zaten söylüyor, dev ekranlarla bunu halka duyurun yeter de artar bile. Bu güne kadar her söylemini ekranda yansıtsanız, tam tamına üç-beş yıl sürer zannederim.
Erdoğan Erdoğan'a karşı!
Saygılarımla.
Kemal Gürbüz
Şair, Yazar-Devlet Sanatçısı
24.03.2025