KEMER SIKMA VE ACI REÇETE!

KEMER SIKMA VE ACI REÇETE!

(GAZLANDIM)

 

Kollarım, bacaklarım kırıldı kırılacak, karnım küp gibi, boynum çöp gibi, tevekkülü (Tevekkülü: Her şeyi Tanrı'ya, yazgıya bırakma, yazgıya boyun eğme, her şeyi Tanrı'dan bekleme) yaşarken "Kemer sıkma" müjdesi alınca nasılda sevindim, nasılda sevindim, gülmekten karnıma kramplar girdi. Kramp mıramp deyip geçmeyin küp gibi karnımdaki gazı harekete geçirdi, beni perişan etmekte, sancı vermekte, kasılmaktayım. Yahu sevincin böyle acı vereceğini nereden bileyim. Daha önce de başıma gelmişti ama daha iyi beslendiğim için mi acaba bu kadar sancılandım? Demek ki, AKP iktidara geldi geleli durumum daha da düzeldi ve yıllardır işsiz olduğum halde kemer sıka sıka gaz dahi çıkaramıyorum. Kemer sıkma müjdesini alınca biraz daha kemer sıktım ve karnımın şişliği biraz daha arttı, gaz çıkmasını önlemiş oldu.

 

Ama Erdoğan'ın, "Yaşadığımız kritik dönemin ruhuna uygun şekilde, gerekiyorsa devlet ve millet fedakârlık yapmaktan, acı da olsa doğru reçeteleri uygulamaktan kaçınmayız" sözünü anlamış değilim. 18 yıldır uygulanan, her yıl artarak devam edenleri söylüyorsa, zaten biz bunları biliyoruz. Eğer ki "Ram"  (Boyun eğme) etmekten bahsediyorsa biz zaten tevekkülü yaşıyoruz. Muhalefet bile yıllardır "Ram" ediyorsa, biz zaten ram ediyoruz(!)

 

Neyse biz konumuza dönelim. Evet, yıllardır kemer sıka, sıka ele güne karşı mahcup olmadım. Çünkü sokakta yürürken, iş ararken beni tok gösteriyor, "Bu adam açlıktan ölüyor yahu" cümlesini işitmiyorum. Birde bazı zamanlarda böyyük böyyük, son model arabalardan inenlere bakıyor, karınlarının şiş olduklarını görüyor, onlara karşı karnımı ileri doğru iterek onlardan aşağı olmadığımı gösteriyorum. Ama bir şeyi de çözemiyorum; onların kemerleri bir delik, bir delik öne doğru açılmış, benim kemerim ise bir delik, bir delik daha geriye doğru sıkılmıştı. İşte ben bunu çözmüş değilim. Tam soracaktım ki, arabalarına binip gazlayıp gittiler. Onlar demek ki karınlarında gaz sancısını tutmasını beceremiyorlar, beceriksiz adamlar.

 

Kemer sıkmanın piri oldum da, "Acı reçete"yi anlamadım. Bildiğim kadarıyla "reçete" ilaç almak için verilir. Acı reçete ile acaba fakire, fukaraya bedava dağıtılacak (uzaya gidenlerin kullandıkları haplar gibi) haplarla mı besleneceğiz sorusu aklıma geliyor. Eğer öyleyse yaşadık demektir. Bakkalın, manavın, kasabın önünden geçerken karnımı ileri ite ite, gerini gerini, başım dik yürürüm. Belki de karnımdaki gaz sancısından da kurtulurum. Hele o gün bir gelsin, siz beni o zaman görün. Bakkala, manava, kasaba şöyle üstten üstten bakarak, leeen ne bakıyonuz, hiç mi adam görmediniz, artık sizlerden alış veriş yapmıyacağım, ne haliniz varsa görün, artık benimde "Acı reçete" ile aldığım haplarım var, biz onu yutuyoz, size muhtaçlığımız kalmadı derim. Öyle kıskanırlar, öyle kıskanırlar ki, ağzımdan laf almak için yalvarırlar ama onlara ser verir, sır vermem. Onları ortak etmem "acı reçete" haplarıma. Çünkü onlar benim kadar kemer sıkmaya yanaşmadılar. Neymiş efendim dükkân kirasını, elektriğini, su parasını, ücretleri ödeyemiyor, vergiler bellerini kırıyor, battı batıyorlarmış, falan filan. Yıllardır hep aynı terane (Terane:1.Müzik, ezgi, makam, nağme. 2. çok tekrarlandığına usanç verici durum alan söz.)

 

Esnaflar, çiftçiler, emekliler, çalışanlar bağıradursunlar, Allah AKP hükümetinden razı olsun. Bak bize kemer sıktırıyor, acı reçete yazıyor, daha ne isteriz(!)

 

Muhalefette çok kıskanç valla, "Kemer sıkmaya, acı reçeteye önce kendileri uysun. Sarayları giderlerini azaltsın, uçakları, arabaları, araçları satıp, savurganlığa son versinler" diye feveran (birden bire öfkelenme) ediyorlar. "Sarayın günlük gideri 1,5 trilyonmuş, yedikleri önlerinde, yemedikleri arkalarındaymış, efendim binlerce insan sarayda çalışıyormuş, ülke kaynaklarını bir avuç yandaşa aktarıyorlarmış. Tank Palet fabrikasını sanayi üretimi olmayan Katar'a bedava vermişler, Kanal İstanbul Katar İstanbul olmuş. Varlık fonunu bildikleri gibi harcıyorlarmış. AKP'liler bir maaşla yetinmeyip 4-5 yerden maaş alıyorlarmış. Adalet kalmamış, soygun düzeni devam ediyormuş, hesap vermiyorlarmış" mış, mış, mış, başka bir şey bildikleri yoktur.

 

Hakikaten yıllardır iktidar kemer sıkmayı, acı reçeteyi uygularken bu muhalefet ne yaptı acaba? Sorsan bin dereden su getirir, bahaneler üretirler. Koltuklara yapışmışlar, "ben yoksam gerisi tufan" anlayışıyla klikler (hizip) oluşturmuşlar.

 

Bir şeyi merak ediyorum; bize açlıktan kurtaran "acı reçete"yi iktidar, yani AKP ve küçük ortağı MHP yöneticileri niye istemezler, anlamış değilim. Muhalefetin, "Bunlar bedava mezar bulsalar girerler" sözü aklıma gelince, bizim için bedava olan acı reçeteyi iktidar, hem de kendi çıkarmasına rağmen neden istemezler, şaşkınlık içindeyim. Yoksa muhalefet bunda da mı yanıldı?

 

Yeni bir devrim yaşıyoruz, ekmek yok, para yok, ev kirası yok, iş zaten yok, ev yok, elektrik parası, su parası yok. Evet, bu devrim sayesinde "Kemer sıkma ve acı reçete" var, kurtulduk demektir. Covid-19 da bahane, ölümlerden ölüm beğen, sürünmek şahane mi şahane!

 

Saygılarımla.

 

 

 

ACI REÇETE

 

Kemeri sıkıştırdım,

Acı reçetem var artık.

Hapları tıkıştırdım,

Param, pulum yok artık.

 

Muhalefet danayı verdi,

Sürüyü aldı iktidar.

Ali kesen, baş kıran,

Başıma bela oldu muhtar.

 

Garnımda gazım var,

Sancı yapıyor, sancım.

Sürü gitti, yozum var,

Kalmadı hiç kazancım.

 

Uzaya yol yaptılar,

Doğru dedim düşünmeden,

Servete servet kattılar,

Savundum üşenmeden.

 

Dertlerim bitmez benim,

Vardır elbet dermanı.

Mezarda buluşalım,

"Erbaş" vermiş fermanı.

 

Kemer delik boydan boya,

Yaya giderim yaya.

Reçeteyi yazanlar,

Bakıyorlar bir oya.

 

Gürbüz'üm dalın keserler,

Kesen baltanın sapı senden!

Yazarım halk için, hak için,

Ayrılmadan ruh bedenden!

 

Kemal Gürbüz

Şair, Yazar-Devlet Sanatçısı

17.11.2020

 

 

    

YAZARIN DİĞER YAZILARI