NORMALLEŞME!

NORMALLEŞME!

 

Normalleşme hemi, normalleşme, al sana normalleşme, yahu 25-30 yıldır Erdoğan'ı tanımadıysanız ben ne deyim, hem de yılların milletvekili, aktif siyaset yapan biri olarak. En baştan Erdoğan, "Normalleşmeyi muhalefet istedi" dedi, bu birinci ters köşe. Sanki ülkeyi yirmi iki yıldır CHP'si yönetiyor da, normalleşmeyi istiyor. Aynen Kemal Kılıçdaroğlu'nun özür dilediği gibi. Erdoğan bir anda "ak kaşık" gibi üste çıktı, sırtında yumurta küfesi yok ya! Seçmenin gözünde bu iki olay, seçmene "CHP'den bir şey olmaz" düşüncesini pekiştirmesine yol açıyor, hem de CHP'ye oy verenler arasında söylenmeye başlandı.

CHP'si iktidar olabilmesi için gençleri partiye taşıması gerekiyor. Çünkü gençler yıllardır iktidara öfkeli olmasına rağmen, hiçbir partiye de gitmiyorlar. Ana Muhalefet Partisi olarak CHP'si, iktidarın belirlediği gündemin peşine takılmadan, ekonomik, siyasal, sosyal konularda çağa uygun proje ve söylemleri öne çıkarıp gençliği kazanacakken, ha bire hatalar zinciri yüzünden, gençler uzaklaşıyorlar. Her konuştuğum genç insanlar CHP'sinden uzaklaşırken boşluk içinde, neden nefret ettiklerini de bilmiyorlar, partilerin politikalarını doyurucu bulmadıklarını söylüyor, sorunlarını çözemeyeceği kanısı hâkim durundadır. Bu durumu CHP'si lehine çevirmek istiyorsa, sosyolojik araştırma yaparak, gençlerin güvenini kazanmak zorundadır. Parti yönetiminin hata yapma kontenjanı dolmuş durumdadır.     

Normalleşme söyleminin üzerinden çok zaman geçmeden, Erdoğan'ın bir oyunu olan yeni açılım söylemini MHP'si Genel Başkanı Devlet Bahçeliye söyleterek, Bahçeli'de, "Terörist başı olmazsa bir şey olmaz diyenlere de sesleniyorum. Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM'sinde DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse umut hakkını kullanmayla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yaralanmasının önü de ardına kadar açılsın" sözüne düşünmeden destek veren Özgür Özel, ikinci ters köşeye yatmış oldu. Her ne kadar "Ben Meclisi kastettim" dese de, önünü, sonunu düşünmeden söylenen bu söz yanlış anlaşıldı. Bahçeli'nin konuşmasından günlerce sonra konuşmayan Erdoğan, Özgür Özel kadar bile yanlış anlaşılmadı. Çünkü bu planın bir parçasıydı, maalesef göremediler.      

Üçüncü ters köşe, iktidar ve küçük ortağının söyleminin, yani yeni açılım demelerini, DEM parti yöneticilerinin elini sıkması, Öcalan'la görüşmeleri terörist bir olay olmuyor ama on sene önce bir telefon konuşmasını bahane edip CHP'li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, teröristlere destek verdi diye tutuklanıyor, yerine kayyum atanıyor. Bu da yetmiyor DEM Partisinden seçilen Batman, Mardin, Diyarbakır belediyelerine kayyum atanıyor. Yeni bir açılım bekleyen DEM Partisi de aynı tuzağa düşürülüyor, sanki daha önce yaşamamışlar gibi, onlara da geçmiş olsun, Erdoğan'ı hiç mi hiç tanımamışlar!

İktidar bu hamleyi yaparak CHP'sinin nabzını test ediyor. Eğer bu da diğer zamanlarda (Milletvekilleri tutuklandığında vb. gibi) olduğu gibi geçerse, bir sonraki hamle CHP'si dâhil tüm partilerin kapatılması içten bile değil. Ülke ne halde olur artık siz düşünün. Tek adam yönetimi teokratik diktatörlüğe doğru yol alıyor. Bu yolun taşlarını da muhalefet partileri döşüyor!    

Özgür Özel, CHP'sini ilk seçimlerde iktidar yapacağım, iktidar yapamazsam istifa edeceğim diyor. Bu basit, pasif politik söylemlerle CHP'sini iktidar yapması biraz zor gözüküyor. Çünkü diğer genel başkanlarda aynı şeyi, söylemişler, gerekirse parti içi demokrasi ve iktidar şiarıyla yola çıkmışlar, verilen söz ve davranış söylemde kalmıştı. Değişim de değişim diye yeri göğü inletenlerden beklenen değişiklik sadece Genel başkanın değişmesi, yani isim değişti, eski tas eski hamam. Tüzük değişikliği demokrasiyle taçlandırılacaktı, ne oldu, dağ fare doğurdu. Onun için diğer genel başkanlar gibi istifa etmeyecektir. Özgür özel de diğer genel başkanların izinden gidecektir!

Hata üzerine hata yapan yöneticiler, önce iç dinamiklerini diri tutması, CHP'sinin geniş görüşlülüğe (vizyonuna) uyması, kısaca "Kuva-i Milliye" ruhunu geri getirmesi gerekiyor. Partinin ideolojisi zaten belli, ideoloji demekten, ideolojiyi savunmaktan neden sakınırlar anlamış değilim. CHP'si üyesi, seçmeni var olan diğer parti seçmenine hiç mi hiç benzemez. Kendinin seçmediği hiçbir yöneticiyi benimsemez. Tüzük değişikliğinde özellikle parti içi demokrasiyi taban onun için istemekteydi. Parti içi demokrasi olmadığından seçilenler ne kadar yetkin olursa olsun, parti tabanında memnuniyet sağlamadığı gibi, parti içi klikleşmeyi de önleyememektedir. Bu da partiyi toparlamak isteseniz de mümkün olmamaktadır. Yetmiş yıldır ülkenin temel direği olan bir parti iktidar olamıyorsa, burada bir terslik vardır. Bu durum popülist söylemlerle geçiştirilecek bir durum değil, gerçekçi bir değerlendirmeyle sorunun köküne inip, nedir ne değildir öğrenip uygulamakla olur. Diğer türlü söylemler boş ve gereksizdir, sadece günü kurtarır, sorunlara bir çözüm olmaz!  

Mustafa Kemal Atatürk bize akıl ve bilimin yolundan gitmemizi söylerken, sorunların nasıl çözümleneceğini de söylüyor, bundan daha doğru bir yol var mı?

Saygılarımla.

 

Kemal Gürbüz

Şair, Yazar-Devlet Sanatçısı

05.11.2024

 

 

              

YAZARIN DİĞER YAZILARI