OTADOĞU DA KAN DURMAZ-2-
ESAT GİTTİ, AHMET EL-ŞARA GELDİ
"Ha kel Hasan, ha Hasan kel" diye bir deyim vardır bizim toplumda. Bu şu anlama gelir; sadece isim değişikliğinin ötesinde bir şeylerin değişmeyeceği anlamındadır. O nedenle Suriye'deki bu değişim şimdilik böyle ifade edilebilir.
Bölgemizde aleyhimize gelişen olaylar hız kesmeden devam ediyor. Ülkemiz iç siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel ve adalet vb. gibi gelişmeler günden güne kötüye giderken, demokrasinin, Cumhuriyetin adı var kendi yok durumdadır. Emekliler başta olmak üzere emekçiler, çiftçiler, işçiler, beyaz yakalılar ve tüm çalışanlar emeklerinin hakkını istiyorlar. İktidar maalesef bu duruma hiç değinilmemektedir. Her gün birer ikişer kadınlarımız öldürülüyor veya yaralanıyor, güvenli ortam bozulmaya yüz tutmuş, mafya vb. gibi yasa dışı gruplar sokaklarda çatışıyorlar. Sokaklar hak arama yerlerine dönüştü. İktidarı halk seçmesine rağmen, patronlardan yana ağırlığını koyuyor, işçilerin, memurların, çitçilerin kısaca üreten, çalışan herkese değil! Sokaklar hak arama yerlerine dönüşürken, bir avuç azınlık keyfini sürüyor.
Suriye'de Esat'ın devrilmesi, Birleşmiş Milletler ve Türkiye'nin terör listesinde bulunan örgütlerin iktidara gelmesini AKP Genel Başkanını ve ortaklarını çok sevindirmişe benziyor. Şimdi hemen derler; "Sizde Esat'ın gitmesine üzüldünüz herhalde" diyebilirler. Fakat ne Esat'ın gitmesi, ne de yerine gelenler bizi, en baştan beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor. İktidar ve ortaklarının Suriye'deki iktidar değişikliğini öyle abartıyorlar ki, sanki Türkiye savaşmış, büyük zafer kazanmış havası hâkim. Hayret etmemek elde değil, dün terör örgütü olarak gördüğü Tahrir el-Şam (HTŞ) vb. gibi dincileri, bu gün özgürlük savaşçıları olarak görmeleri nasıl bir şey, akıl alır gibi değil.
Erdoğan, "61 yıllık Baas rejiminin yıkılmasıyla birlikte, Suriye'de yepyeni bir dönem başladı. Suriye'nin komşusu ve kardeşi olarak yeni süreci en iyi okuyan, tahlil ve tetkik eden ülke konumundayız. Suriye krizinin ilk anından itibaren hep doğru tarafında yer aldık.
.Suriye'nin ve bölgemizin geleceğinde DEAŞ ve PKK dâhil hiçbir terör yapılanmasına yer yoktur.
..Suriye devriminin ortaya çıkardığı yeni durum, tüm dünyanın ilgisini tekrar bu bölgeye yöneltti. .Suriye devriminin lideri Sayın Ahmet El-Şara ile yakın diyalog halindeyiz." Dedi.
Erdoğan'ın "yepyeni" dediği rejimin örneği Afganistan da var zaten. Bu rejimin neresi yenidir? Bunca değişik ulusu barındıran Suriye, bu yeni gelen Afganistan rejimine benzer bir rejim getirirse, barışı nasıl sağlayacak, bekleyip göreceğiz. Evet Esat diktatördü, "Kardeşim Esat" derken de diktatördü ama onca değişik ulus yapısına sahip bir ülkede belli ölçüde seküler (Seküler; dinden bağımsız, dini ya da ruhani olmayan; manastır düzeninin bir parçası olmayan) bir yaşam hâkimdi. Şimdi soru şu; bu yeni gelenler seküler bir yapıyı benimseyip, demokrat bir düzen mi kuracaklar? Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu adı İŞID olan terör örgütünü Arapça Adıyla DEAŞ diyerek, terör örgütü görmediği, algı operasyonu yapıp, "kızgın çocuklar" dediği bir örgütün yapılanamayacağını, bu gün PKK-YPG terör örgütüne çadır mahkeme kurduğu, bu örgüte yardım için ülke topraklarından Barzani Peşmergelerini topraklarımızdan geçirmişti. Hele diyelim ki, o gün şartlar öyleydi, Suriye'de iktidarı ele geçiren güçler eski DEAŞ, El Kaide, El Nursa vb. örgütlerin isim değiştirmesin oluşan güçler değil mi ki, "Hiçbir terör örgütünün yapılanmasına izin verilmeyecek" diyorlar, şaşıp kalıyorum vallahi!
Suriye'de iktidar değişikliği oldu. İktidar olan bu yeni denen örgütlerin terör eylemlerini bırakıp, gerçekten ülkelerini demokratik, insan haklarına saygılı bir yönetimi getirebilecekler mi? tüm mesele burada yatıyor. Hâlihazırda bulunan ve önemli bir bölgeyi yöneten PKK-PYD ile nasıl bir anlaşma yapabilecekler, bilinmiyor! Birçok terör örgütünün bir araya gelerek iktidarı ele geçiren bu örgütlerin anlaşması nasıl sağlanacak, bilen var mı?
Suriye'de Mehmet gitti, Ahmet geldi, bu değişikliği "devrim" olarak nitelemek ne kadar doğru? Devrim denince insanın aklına 1789 Fransız devrimi, Bolşevik devrimi, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının Kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devrimidir, ilk akla gelenler. Çünkü devrim hazır yönetimin tüm baskı ve zulmünü önlemek, ülkesini demokrasi, özgürlük, kadın-erkek eşitliğini öngören vb. gibi bir yapıyı uygulamaya koymasıdır, kısa anlatımla. Bunları sağlamadığı gibi daha baskıcı geri bir düzen getirirse ki getirecek, Afganistan rejimi gibi, buna devrim değil darbe denir ancak! Bazı şeyler erken söylenmemeli, bekleyip görmek lazımdır.
Erdoğan bazen insanı çok güldürüyor, kendi gülmese de! Hakikaten neden hiç gülmediğini soran oluyor mu acaba, ya da biz mi görmüyoruz güldüğünü. Neyse biz konumuza dönelim; "Süreci en iyi okuyan, tahlil tetkik eden ülke konumundayız" diyor. Sayın Erdoğan'ın BOP Eş Başkanı olmasına rağmen son birkaç ay öncesine kadar nasıl bir plan yapıldığından belki de hiç haberinin olmadığını iddia edenler var. Çünkü muhalif güçlerin bir iki günde hiç ateş açmadan, pikniğe gider gibi Şama girmeleri ve yönetimi ele geçirmelerinin çalışmasının, planının aylar önce yapıldığını söylüyorlar. Diğer bir taraftan İran Milislerinin ve Rusya'nın askerlerini bir gün içinde boşaltmalarının imkânı olmadığını, belli bir sürenin geçmesi gerektiğinden önceden yapılan planın gizlice, ancak üş-beş ülkenin haberinin olduğu, bir planı da beraber yaptıkları anlaşılıyor! Bu kadar kolay bir devrime şahit olunmamıştır. 1979 İran gerici darbesinde bile aylarca sürmüştü değişim.
Bazen siyaset adına böyle söylemler, demeçler verilse de, gerçekler bambaşka olabiliyor. Bende Sayın Erdoğan'ın siyasi olarak bu demeci verdiği kanısındayım. Ülke idaresinde bulunan insanların gülünç duruma düşmemeleri için çevresindeki danışmalarının devlet adamlığı kimliği ve derin bilgisinin olması gerekiyor. Uluslararası ilişkiler konusu çok önemli bir konudur. Danışmanların bu konularda ki bilgi, birikimleri öne çıkmaktadır!
Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması ve demokrasiye geçmesi, barışı sağlaması hem Ortadoğu Ülkelerine örnek olacak, hem ülkenin kalkınmasını sağlayacak, hem de bizim gibi sınır komşularının yararına olacaktır.
Açık söylemek lazımsa, bu temennileri Suriye'deki yönetim gerçekleştirir mi, pek emin değilim. "Yedisinde ne ise yetmişin de odur" atasözünde olduğu gibi. Ya da "Arkadaşını söyle, kim olduğunu söyleyeyim" deyiminde ki gibi! Bekleyip göreceğiz.
Saygılarımla.
Kemal Gürbüz
Şair, Yazar-Devlet Sanatçısı
24.12.2024