OZANIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ "ZORA DAYANDI"

"Gitti lokman gelemez oldu eflatun,

Nazlı yaralarım kâra dayandı.

Bu gün gamgasevet var iken serde,

Geldi gamgasevet sere dayandı."

Evet, giden gelmiyor, gidenin arkasından üzülüyoruz. Bazen ayrılık, bazen ölüm bizi ayırıyor. Hepimiz ölümlüyüz. Birçoğumuz ölümlü olduğumuzun farkına varmadan, "torunlarımızdan emanet aldığımız" doğayı ve toplumu barış içinde tutacak değerleri hızlı bir şekilde tüketiyoruz/tüketmeye devam ediyoruz. Bu tüketim çılgınlığının sonu, insanoğlunun da sonunu getirecek gibi!

Dünya nüfusunun %1'i, Dünya nüfusunun %99'unun alın terine, emeğine el koyuyor. %1 olan örgütlenmiş kötülük, dağınık olan %99'unu perişan ediyor, aç, yok yoksul, yoksun ve ölüme terk ediyor. Ozanında dediği gibi yoksulların üzerinden "gamgasevet" gitmediği gibi, yeni kaygı, sıkıntı, tasa üzüntü (gamgasevet) üst üste geliyor, insanlar çözüm yolarını bulamıyorlar. Artık insanlar bir birine ozan gibi, "Nazlı yaralarım kâra dayandı" diyerek ironi yapıyor, dert alıp dert satıyorlar.

Ülkenin kaynakları talan edilirken susan "dilsiz şeytanlar" gidişatın, tepetaklak düşmenin kendilerine gelmeyeceğini sanıyorlarsa, yanılıyorlar. Şairler, yazarlar, ozanlar, sanatçılar, bilim insanları v.b. gibi toplumun geleceğiyle ilgili olan kaygılarını dile getirmektedirler.

Tarih boyunca ezilen Anadolu halkı, bir şekilde acılarını, açlıklarını, sevinçlerini v.b. gibi sorunlarını çeşitli simgelerle dile getirmişlerdir.

"Bu nasıl adalet, bu nasıl yasa,

Bir yanda gam keder, bir yanda tasa,

Sevdalar savurgan, sevinçler kısa,

İşimiz, gücümüz zora dayandı.

 

Kıtlık, bir öyünle vakit savarken,

Yoksulluk el öptü, bay olak derken,

El âlem ezada at koştururken,

Çıkmaz da yolumuz, sura dayandı."

Zenginin adaleti, yasası halkın sorunlarını çözmeyip, zengini daha zengin ederken ozan sormuş, "Bu nasıl adalet, bu nasıl yasa" diye. Ülkenin kaynakları eşit bölüşülmediği "bir sana, doksan dokuz bana" anlayışı hâkim olduğu için sorulması gereken sorudur ozanın dilinde. Yine ozan, "Sevdalar savurgan, sevinçler kısa" derken bir gerçeğin altını çiziyor; sevgilerin, sevdaların "meta"ya dönüştüğünü belirtiyor.

Bir avuç insanın atıklarıyla milyonlarca insanın doyduğu, çöplerden ekmek topladığı bir yerde, "Kıtlık bir öyünle vakit savarken, Yoksulluk el öptü, bay olak derken" dizeleri yoksulluktan kurtulup adam yerine konmayı beklerken, eskisinden daha beter duruma düşüldüğünü ifade ediyor.

Yoksul çare aramaktadır, nasıl kurtulurum diye yollara çıkmış, ama o yolların bile "sura dayandı" diyerek bir çıkmazın arayışı içine düşmüşlerdir. Oysa birileri sırtımızdan semirirken, "at koştururken", birçokları evine ekmek götürememektedir.

 "Beşeri âlemden bihaber ömrüm,

Dilleri saf adam, üst yanda gönlüm!

Kul Duran'ım aynen yakını gördüm,

Akıbet sonumuz, sine dayandı."

Ozan, özeleştirisini, "Beşeri âlemden bihaber ömrüm" diyerek, bunca yıl yaşadım hiçbir şeyi görememişim diyor. Ayrıca günü kurtaracak çaba içinde olduğunu, bütünün farkına varamadığını da özeleştirisine ekliyor. "Akıbet sonumuz sine (döş) dayandı" derken de, sonumuzun ölümlü olduğunu, kaynakların iyi kullanılması gerektiğinin altını çiziyor.

Günümüz Türkiye'sinde ekonomik sıkıntılar aşılacak gibi değil. Ekonomik sıkıntıların yanında 2021 yılı bütçesinin, verdiğimiz vergilerin nerelere harcandığını öğrenemeyeceğiz. Mecliste halkın yararına verilen önergelerin hemen hepsi reddedilmiş durumdadır. Bu da bize gösteriyor ki; bu iktidar tam anlamıyla %1'in iktidarıdır. Ülke kaynakları, verdiğimiz vergiler bir avuç insanın kasasına akacak demektir. Görünen o ki, yıllarca kaynaklarımız ipotek altına alınmış, torunlarımız bile borçlandırılmıştır.

En güzel eleştiri mizahla, şiirle, yazıyla v.b. şekilde yapılırken ozanların apayrı bir yeri vardır. Ozanlar tarih boyunca eleştirilerini, sevinçlerini, tasalarını dile getirirken ezilen halkın dili olmuşlardır. Bundan sonra da ozanlar topluma karşı sorumluklularını yerine getirirlerken, sazının tınısı da yüreğimizi sızlatmaya devam edecektir.

Saygılarımla,

 

Kemal Gürbüz

Şair, Yazar-Devlet Sanatçısı

06.12.2020

Not: Kul Duran (Duran Cabul), 1949 yılında Malatya-Arguvan Asar Köyünde dünyaya geldi. Geçimini hayvancılık ve çiftçilikle sağlayan altı çocuklu ailenin ikinci çocuğudur. Ozan maddi imkânsızlıklar nedeniyle ilkokuldan sonra eğitimine devam edemedi. 1958 yılında İstanbul'a geldi. Ozanın 4000 adet yazılı şiiri bulunuyor. 10 Mart 2020 yılında, 71 yaşında kaybettiğimiz ozanın dört çocuk, altı torunu vardır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI