SÖMÜRME!


 

İnsanoğlunun evrimleşmesi ve günümüze kadar gelmesini bilim insanları milyonlarca yıl olarak adlandırsalar da, günümüzden 10 ila 7 binyıl öncesi "avcı-toplayıcılıkla" geçinen insanların elde ettikleri ürünleri aralarında eşit paylaştıklarından ve de bu eşit paylaşımın sonucunda geriye "artık" bir ürünün kalmaması sonucu "sömürme" de ortaya çıkmıyordu.

 

Ne zaman ki insanoğlu, bitkileri ve hayvanları evcilleştirerek (Neolitik dönem) yerleşik hayata geçip üretime başlamalarıyla oluşan "artık ürün" fazlasının ortaya çıkmasıyla beraber "sömürmenin" de ortaya çıktığı söylenebilir.

 

Günümüze gelinceye kadar her dönem, insan emeği olan ürün fazlasına o dönemin egemenleri olan köle sahipleri, din adamları vb., Ortaçağda feodal beyler, krallar, rahipler vb. gruplar ve nihayetinde günümüzde kapitalistler, kapitalist sınıfın etrafında kümelenen asalak gruplar vb. el koymuşlardır.  

 

Kapitalizmin ilk ortaya çıkıp geliştiği, kurumlaştığı İngiltere'de, özellikle İrlanda vb. yerlerde halkın acımasızca sömürüldüğü yıllara vahşi kapitalizm dense de, yüz yıllar sonra günümüzde bile aynı acımasız sömürünün devam ettiğini söylersek, az bile olur.  

 

"Sömürme (istismar) nedir?

 

.Üretim faaliyetinin tarih boyunca değişmeyen, sabit kalan özelliği insan emeğine; çalışan insanların alın terine ve göz nuruna dayanmış olmasıdır. En ilkel toplumlardan çağdaş toplumlara kadar bütün ekonomilerde ürünler çiftçi olsun, zanaatkâr olsun, işçi olsun sadece ve sadece üretim faaliyetinin içinde bizzat yer alan, fiilen çalışan insanlar tarafından üretilmiştir.

 

Bazı sosyal sistemlerde üretici sınıflar dışında çalışmadan yaşayan sınıflarında mevcut olduğunu görüyoruz.

 

.İşte sömürme bu durumlarda mevcuttur: çalışan verimli sınıfların bizzat ürettikleri ürünlerin, bir kısmına üretici olmayan bir sınıf el koyuyorsa, bu olguya yani ürün fazlasının çalışmayan bir sınıf tarafından zaptedilmesine sömürme diyoruz.

 

.Sömüren ve sömürülen sınıfların bulunduğu bir toplumda çalışan sınıflar emek fazlalarını veya ürün fazlalarını gönül rızasıyla sömüren sınıflara vermezler. Toplum düzeni bu ürün fazlasını emekçi tabakalardan alacak, zaptedecek bir mekanizma kurmuştur. Her sosyal sistemde bu zaptetme mekanizması diğerlerinden farklıdır ve o sosyal sisteme has bölüşüm kanunları ve bölüşüm ilişkilerince belirlenir. Toplumların hukuk, ahlak ve kültür sistemleri de sömürme ilişkilerini gizleme, meşrulaştırma ve kolaylaştırma görevlerini ifa eder ve bu yüzden sömürmenin varlığını idrak etmek, buna karşı çıkmak fevkalade güçleşir.

 

.Bu yüzden sömürmenin var olduğu toplumlarda sınıfların yaşayış şartları arasında büyük uçurumlar vardır. Çok çalışanın yokluk, hiç çalışmayanın refah içinde yaşayabildiği toplumlardır bunlar. Sömüren sınıflar üstelik ürün fazlasını alma mekanizması dolayısıyla, sömürülen sınıfların üzerinde bir hâkimiyet de kurarlar; toplumun yönetimini ellerinde tutarlar. Bu yüzden, sömürme, sınıf hâkimiyetini de birlikte getirir." (Doc. Dr. Korkut Boratav, 100 SORUDA GELİR DAĞILIMI. Sayfa: 16-17, Gerçek Yayınevi, Ocak, 1980)

 

Günümüzde de Neo-Liberalizm denen vahşinin vahşisi kapitalist sistemin aç gözlülüğü ne yazık ki, bir kanser hücresi gibi tüm canlıların ve insanlığın sonunu getirecek gibi gözüküyor.

 

Dün akşam haberlerde bir Hintli İş insanının oğlunun düğünde harcayacağı paranın milyar doları bulacağını, şimdiden yüzlerce şefin hazırladığı yüzlerce çeşit yemeğin dağıtıldığı, şarkıcılara milyon dolarların ödendiğini, daha şimdiden harcanan paranın 200 milyon doları geçtiğini söylüyorlardı. Bir tarafta aç, açık, susuz sokaklarda yatan milyonlarca Hintli, diğer tarafta kibirin, görgüsüzlüğün, madrabazlık durumun göstergesi.

 

Ülkemizde farklı mı? Maalesef farklı değil; bir tarafta 3-5-7 hatta daha fazla yerden yüz binlerce, yine yüz binlerce çalışmadan, bankamatikten maaş alan, bir avuç yüklenici (müteahhit) ve yandaşlara milyarlar aktaran, 200-300 bin trole para bulan, milyonlarca Suriyelilere vb. gibi yerlere kaynak aktaran, hatta eroin çeken parti şoförü ve milyonluk ciplere binenler, bu değirmenin suyunun nereden geldiği belli olmayanlar bir tarafa, aç, açık, evsiz, üç kuruşa geçinmeye çalışan milyonlarca emekçi ve emekliler bir tarafta. Sabah saat 4-5'de bir kilo et alacağız diye kuyruğa girip tir tir titreyen emeklilere bile acımayan, sabredin diyen bir iktidar!

 

Yirmi bir yıldır iktidarda bulunan AKP ve AKP Genel Başkanı, AKP ve MHP'lilerin, taraftarlarının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; bilmiyorum bu kaçıncı oldu, "Sabredin" dedi geçinemiyoruz, açız diyenlere. Erdoğan, ayrıca "Ekonomiyi ancak biz düzeltiriz" diyerek komik duruma düşüyor. Çünkü ekonomiyi bozan, milleti üç kuruşa muhtaç eden sanki kendileri değilmiş gibi bizimle alay ediyor.

 

AKP iktidarı da diğer iktidarlar gibi sermayenin, bir grup çalışmadan asalak gibi geçinenlerin destekçilerinden, belki de en çok destekleyenlerden biri denebilir. Yukarıda da belirtildiği gibi sömürünü gizlenmesi bir tarafa, sömürü gizli değil artık açık seçik ortadadır. Yıllardır uygulanan -ki biz buna medrese eğitimi de diyebiliriz- eğitimin baltalanması, akıl ve bilimsel bir eğitimden kaçınılması bu günkü açık seçik sömürünün pervasızca devam ettiğini söylemekten çekinmeyen bir iktidarla karşı karşıyayız.

 

Sormayan sorgulamayan toplumlar akşam pazarı gibidir, çürümeye başladıkları için değer kaybederler! Bir insan kendini sömüreni seçerse, aç kalması durumunda bağırıp, çağırmasına kimse inanmaz!

 

Sömürüldüğünü görüp de, o yöne yürüyen insan, kör, sağır, dilsiz, ya da çobanım peşinden giden koyunlardan biridir, sürüsünü arıyordur!

 

Saygılarımla.

 

Kemal Gürbüz

Şair, Yazar-Devlet Sanatçısı

02.03.2024                         

YAZARIN DİĞER YAZILARI