Uyku iyidir, tatlıdır, işi varsa işe gitmek istemez insan. Sabahları o tatlı uykudan kalkmak istemez insan. Hangi işi yaparsan yap, uykusuzluk zordur, verimi düşürür, kazalara neden olur. Uykusuzluğun bu hali bireysel olup, bireylerin kendisinin çözeceği bir konudur. Dışarıdan ne kadar müdahale ederseniz edin, kişi bildiğini okur, problemi çözer veya çözemez!
Toplumsal olarak uyumak; ikiye ayrılır, ikisi de siyasal olarak uyumak anlamını taşır. Birincisi, normal bir siyasal ortam, kurumlar tam anlamıyla görevini yerine getirir, sistem yasa ve anayasa tıkır tıkır işler. Örneğin, siyasal partiler seçimle gelir, seçimle giderler. Yasalar, Anayasa toplum aleyhine işlemez. Demokrasi ve adalet olmazsa olmazlardandır. Kuvvetler ayrılığı söz konusu olup, bir uyum içinde çalışır. Hiçbir kuvvet diğer bir kuvvetin ne üstündedir, ne de altındadır, eşittirler. Herkes kendi alanlarından sorumludur.
Dünya değişmektedir, insanlarda değişmekte olup yeni sorunlar ortaya çıkar. Bu sorunların çözümü yine toplumsal birlik ve beraberliğin sonucu, Anayasa, yasa ve örf, adetler çerçevesinde çözüme ulaşılır. Normal demokrasilerde yeni sorunlar ortaya çıktığında bir araya gelerek çözüm üretirler. Çünkü tüm siyasi partiler toplumun kalkınmasını, daha iyi bir yaşamı öngördüklerinden çözüm üreten kurumlardır. Her şeyin yerli yerinde olduğu bu durum, düzenlilik "uyku hali" dense de, "uyum" halidir. Bu uyum hali hem bireyin, hem de toplumun lehine olup, kalkınmanın da lokomotifidir. Ayrıca hem ulusal barışı, hem de uluslararası barışı sağladığı için, iyilik yayıcıdır.
Az veya çok gelişmiş batı ülkelerinde tam olmasa da, buna yakın uygulamalar olduğu için, bazı parlamento toplantılarında "görüşülecek konu yoktur" diyerek oturum açılıp kapanmasından ibarettir. Böyle bir ülkede ne aç olur, ne adam kayırma, ne de başka bir şey olur, her şey toplumun yararına işler.
İkicisi uyumanın negatif halidir ki; kurumların, siyasi partilerin sorumluluklarını yerine getirmeme halidir. Kurumlara bilinçli olarak liyakatsiz kimseler atanarak işlevlerini yerine getiremez konuma düşürülür. İktidar partisinin ve yandaşlarının, sermayenin lehine, dolayısıyla halkın aleyhine bir durum söz konusudur. Halkın aleyhine olan, bir avuç sömürgecinin lehine olan bu durum, enflasyonla halkın cebinden çalınarak yapıldığı için halk açlığa, yoksulluğa sürüklenir.
Evet bu durum da yasa ve anayasaya uyulmaz, hatta iktidarın çıkardığı yaslara bile kendileri uymazlar. Bilerek isteyerek bozdukları düzen, yerli işbirlikçileri ve dış sömürgecilerin cebini doldurmak için yapılır. Yemeyle doymak bilemeyen sömürgeciler FOX TV'de yayımlanan Kanunsuz Topraklar dizisinde geçen su sözde ki, "Sizler için para, tuzlu su içmeye benzer, içtikçe susarsınız, susadıkça içersiniz" gibidir, ya da "Harese" deki durum oluşur.
Kurumları bozulan, yasa ve anayasası devre dışı kalan bu durum ülke ve toplumun kalkınmasını engeller, özgürlükler kısıtlanır, barış bozulur, kutuplaşmalar artar, çatışmayı ve bölünmeyi beraberinde getirir. Tüm ekonomik krizlerin yükü halka yüklenir. Daha da kötüsü geriye doğru rejim değişikliğine neden olabilir. İran'da olduğu gibi! Bu ülkeyi teokratik diktatörlüğe doğru sürükler. Ne demokrasi ne de insan hakları söz konusu olur. Bunu yapan iktidarlar yasa ve anayasayı takmadıkları gibi, din ve inancı kullanmadan başaramazlar. Çünkü iktidar, sorgulanmayan birey ve toplumları, kutsal şeyleri kullanmak suretiyle, toplumu inanç, din ile uyutarak yapar yapacağını. Tıpkı sömürgecilerin Afrika'da yerli halkı uyuttukları gibi; "Avrupalılar geldiklerinde, onların elinde İncil, bizim elimizde ise topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapatıp dua etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda baktık ki; İncil bizde, topraklarımız ise beyazlardaydı." (Kenya'nın kurucusu Jemo Kenyetta)
Böyle bir durum akşamdan sabaha olacak bir durum değildir. Uzun bir zaman içinde kendini hissettirir. Düzeni bozanlar, yasaları, anayasayı çiğneyenler vb. kötülükleri yaparken niyetlerini gizleseler de, takıyye yapsalar da, gidişatı sağlıklı, akıcı bir değerlendirilmeyle sorun engellenebilirdi.
İşte burda muhalefetin ne yapacağı söz konusuydu. Çok uzun bir süre iktidarın yasa ve anayasayı çiğnemesine göz yummaları, ya da demokrasi diyerek uyumaları ülkenin bu duruma gelmesinde katkıları olmuştur. Demokrasi, özgürlükler birer birer yok edilirken anayasal haklarını kullanamayan muhalefet, iktidarın önünü açtı dense gerçeklik payı vardır denebilir. Ülkenin geriye gidişini göremeyen, görmeyen muhalefet, "Gaflet ve delalet" içinde, uykuda denebilir. Bazen insan bu olumsuz gelişmelerden muhalefetle, iktidar gizli bir anlaşmamı yapıyor demek geliyor insanın içinden. Elbette doğruların er-geç açığa çıkma huyu vardır!
Saygılarımla
Kemal Gürbüz
Şair, Yazar-Devlet Sanatçısı
11.01.2025