YADİĞÂR SARI-2025

YADİĞÂR SARI-2025

(YAŞIYOR!)

 

Evet, dostluk, kardeşlik, ağabeylik bir yana, Yadiğâr Sarı; çakma değil, gerçek bir vatanseverdi. Her çalışmasında, yaşayışında bunu görmek mümkündü. Daha önceden de değinmiştim, "Devlet bursuyla" yatılı okuduğu için, "Bundan sonra sıra bende, milletimin verdiği vergilerle okuyup maaş aldım. Bu milletin ödediği vergilerle boğazımdan geçen lokmaların hakkını vermem, borcumu ödemem lazım" derdi her konuşmasında. Bunu da en iyi şekilde teorik, pratik, ekonomik olarak yerine getirir, emeğini esirgemezdi. Memleketin kalkınması, ileri gitmesi yönünde çalışmalarına ara vermeden yerine getirirdi. Bazen okuduğu, öğretmenlik yaptığı yıllardan konu açılınca, heyecanla öğle anlatırdı ki, siz bile kapılır giderdiniz peşine! İlk öğretmenlik yaptığı Adıyaman'da insanların sevgisinden, dostluğundan bahsederken gözleri yaşarırdı. Eğer ki, yaşamış olsaydı 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremden sonra, Adıyaman'a giderdi, her şeyiyle beraber! O öğretmenlik yıllarını anlatırken kendimi öğrencisi zannederdim. Zaten de insan öğle birikimli birinin öğrencisi değil midir, hangi yaşta olursa olsun, illa okulda mı olması gerekir. Onun gibi insanların yanında olmak bile bizlere birçok şey öğretmez mi, öğretir. Örneğin, ben sadece Yadiğâr öğretmenimden değil, Ünal Türkeş, Sadettin Özbek, Yükselecek Demirel vb. gibi saymakla bitmeyecek yüzlerce insan benim öğretmenim olmuştur. 

Yadiğâr Sarı öğretmenimin değer vermediği konuların arasında yalan söyleyen, bencil, iyi niyeti kötüye kullananlar vb. gibi insandan uzak kaçmasıydı! En çok sevdiği, neşesini artıran, kalp atışını hızlandıran şey kitap okuyan insanları görünce yaşardı. Bir eğitimci olarak okuyan insandan zarar gelmez derdi. Bir gün Dalaman Belediyesi Çay Bahçesinde kitap okuyan birini görür ve hiç çekinmeden gidip yanına oturur, "merhaba" dedikten sonra, ne okuduğunu sorar. Kitabın adını işitip, İsminin Canan olduğunu söyleyen bayanı kutlar. Çünkü yıllardır çay bahçesinde kitap okuyan birine rastlamamıştır.

 

Yadiğâr Sarı, kimseden çıkar gözetmeyen, emeğini esirgemeyen, dürüstlüğü ile esnaflar olsun veya sohbet ettiği arkadaşlar olsun gönüllerinde taht kurmuş biriydi. Hastalığı sırasında bir esnafa yirmi lira borcunu vermem için beni gönderdi, esnaf olan kişinin takdirin ve üzüntüsünü ifade etmesine şahit oldum. Eğer ülkenin kurtuluşunu soran olduğu zaman, demokrasi, laik eğitim ve Mustafa Kemal Atatürk'ün akıl ve bilim yolundan sapılmaması gerekir derdi.

 

Yadigar Sarı göçtü bu dünyadan, günahıyla sevabıyla, onu biz bilemeyiz ama onun yetişmesinde, okumasında emeği geçen Babası-Annesi başta olmak üzere kardeşlerine minnet borçlu olduğunu anlatırdı. Misafirperver bir ailenin çocuğu olarak büyüdüğünden toplumcu bir yapıya sahipti.

 

Sabahları sahilde yalnız başıma yürüyüş yapıyorum çoğu zaman. Yürürken bazen dalıp gidiyorum, yaşadığım hayatı, bu hayatta bana rehber olanları, dostları, emeği geçenleri minnetle anıyorum. Vefat edenleri rahmetle anıyorum, yaşayanlara uzun ömürler dilerken, topluma ne kadar borçlandığımı da görüyorum! Yürüyüş yaparken bu yıl yine Yadiğâr Sarı'nın kabrine gidip dua okuyup, biraz da dertleşelim diyerek mezarlığa doğru yürüyorum. Hava sıcak mı sıcak ama kararlıyım yürümeye, yürüdüm de! Çok uzun yıllar önce vefat eden annesini üzerine defnetmişlerdi. Rahmet diledikten sonra biraz oturup dertleşeyim dedim ama sivrisinekler kıskanmış olacak ki sürü gibi saldırdılar bana. Beş dakika içinde her tarafım şişti, kalkıp geri dönmek zorunda kaldım.

 

Hey gidi koca Sarı hey, yıllardır adın bile yok mezarında. Annenin adı yazılı mermer de zor okunuyor. Bir hüzün kapladı ki beni hiç sormayın. Koca Devlet Sanatçısı eğitimci, yazar, şair hayatta olsaydı eğer yine derdi diyeceğini;

 

Sohbet edeyim derken mezar başında,

Sinekler bana da savaş açtılar!

Davul gibi şişti her bir tarafım,

Onlarca yıl dostu unutmasam da!

 

Tanımaktan onur duydum tez gitti,

Acısı yoğurdu, ateşe attı,

Dost görünenleri aradı gözüm;

Söylerim sözümü, esirgemem de!

 

Yaşlanınca duygu ağır basıyor,

Terk ediyor herkes, yalnızlaşıyor,

Birini dinlemek olmaz, yanıltır,

Peşinen suçlanır diğerleri de!

 

Kin tutmazdı hiçbir zaman kimseye,

Yaşasaydı böyle derdi herkese.

İçine kapanırdı, Gürbüz'üm gibi;

Kırmazdı kimseyi, kırgın olsa da!

 

Evet, bunları yazar, kalp kırmaktan sakınırdı, için için acı çekse de!

 

 

 

 

YUNUSCA;

 

"Geleni gideni, bir birini bilmez!

Ten, can ölür; ün, şan ölmez.

Bilesin, dünya kimseye kalmaz;

Asıl olan kul, ak yüz ile varası.

05.07.2010/07.20                Y.S.  

 

Hiç şaşmadım, her bitki ve hayvanattaki can benim.

Kendimi sende gördüm; bilesin bu heyecan benim.

26.09.2013/06.40

 

Bilirim; nebatın, hayvanatın o halini, ben de gördüm!

Bir civana âşık oldum, yanında pek çok bende gördüm.

06.10.2013/01.40"

 

(Yadiğar SARI; AŞK AKLIN ÜSTÜNDEDİR, 16. kitap)

 

Ne güzel dizeler, tasavvuf, ne anlamlı, felsefi, insanın içini ısıtan, insan olunmasını öğütleyen dizeler! Ölmedin, ölmeyeceksin, yaşıyorsun!

 

Saygılarımla.

 

Kemal Gürbüz

Şair, yazar-Devlet Sanatçısı

21.12.2024              

YAZARIN DİĞER YAZILARI