YAŞAYACAKSIN, YAŞŞATACAKSIN!
Zaman zaman insanın içi sıkılır, bunalır, ne yapsa, nere gitse de sıkıntıdan kurtulamaz. Hani derler ya; "afakanlar" bastı (Eskiler kökü Arapçadan gelen "afakanlar" bastı diye kullandıkları tabir Osmanlıda "hafakanlar" adında bir hastalıktır. Özellikle genç kadınlarda görülen rahatsızlık kalp ritminin bozulması, ateş yükselmesi ve ani terleme gibi belirtilerle kendini gösterir. ..."Kalp çarpıntıları, hızı ya da titremesi" anlamına gelir.) derler ya, öyle bir şey. O anda kendine söylenen düzgün bir kelime, bir cümle ya da soru sorulduğunda, soru beyne çekiç gibi iner kalkar. İnsan o anda patlar, kırar, döker, sözlü ya da fiziki şiddete başvurabilir. "Nüvesinden" (1.Çekirdek, 2.Bir şeyin özü) çıkan kurşun misali geri çevrilemez. O an belki de yıllar boyunca acısını çekeceği söz ve harekette bulunabilir, yüreklerde onulmaz derin yaralar açabilir. Sıkıntı, bunalım öyle ağırlaşır ki; insan kendi bedenine zarar verebilir, vücudun dengesi alt-üst olur, tüm olumsuzluklara (hastalıklara) açık hale gelebilir.
Değerli okuyucular, yaşamının çok büyük bir bölümünü olumsuz (negatif) düşünceyle meşgul eden insanların sıkıntıları, bunalımları daha zor atlattığı tahmin edilmektedir. "Karamsar insan, kendi kendinin en büyük düşmanıdır." (Jerry P. Fleishman) sözüne benzer bir olaydır, negatif düşünenlerin sıkıntıyı, bunalımları atlatmaları. En iyi ortamlarda bile bu tür insanlar ortamdan nem kapabilirler, şüphelenebilirler. Tabii kendi hayatlarını zehir ettikleri gibi, en yakınlarının hayatını da zehir edebilirler. Bu tür insanlar toplumsal düzenin de bozulmasında büyük pay sahibidirler.
Dünyaya geldik ki, yaşayacağız, yaşatacağız. Yaşarken insan iyi ya da kötü birçok olayla karşılaşır. Önemli olan olumsuz olaylar karşısında durup düşünmek, ağzımızdan çıkacak olan sözcüklere dikkat etmek, çok sinirliysek ve kendimize hâkim olamayacaksak ortamdan uzaklaşmak en iyi çözüm gibi geliyor. Anlık çıkışlar yerine sıkıntıları, bunalımları zamana yayarak akılcı ve sağlıklı çözümler üretmeyi deneyebiliriz.
İnsanın yaşamının büyük bölümünü pozitif düşünen bireyler her zaman sorunlara ağırlıklı olarak çözüm ürettikleri gibi, umudu diri tutarak sıkıntıları, bunalımları daha çabuk atlattıkları öngörülmektedir. Pozitif düşünen insanlar çevrelerine pozitif enerji yayarak barışın sağlanmasında katkıları olur ve yaşamı yaşanır kılarlar!
İnsan her istediğini yapamaz, yapmaya kalkarsa; başkalarının yaşamlarını zora soktukları gibi kendi yaşamlarını da zora sokmuş olur ve egolarına yenik düşebiliriler. İnsanlar toplu yaşayan sosyal varlıklarıdır. Eğer bir insan insanları ve canlıları, hatta doğayı yaşatmıyorsa; kendisinin de yaşaması zordur. Hiçbir insanın tek başına yaşama imkânı yoktur. İnsanlar toplumsal ve sosyal varlıklar olduğundan; iletişim sayesinde yaşama olanağını bulduğundan; ihtiyaçlarını diğer insanlar sayesinde giderdiğinden; tek başına hayatta kalma imkânı söz konusu olamaz! İnsan, diğer canlılar gibi doğuştan gelen genetik özellikleri sayesinde hayatta kalamaz ve doğumundan ölümüne kadar önce aile, daha sonra yaşadığı toplumdan öğrendiği bilgi, tecrübe, dayanışma sayesinde yaşama tutunur.
Ne acıdır ki; bazı insanlar diğer insanların, hatta diğer canlıların sayesinde yaşamasına rağmen, kendini biraz güçlü hissettiğinde, gücü ele geçirdiğinde hiç ölmeyeceğini zannederek zarar vermektedirler. Gücü ele geçiren insan diğer insanların alın terine, emeğine, ekmeğine göz koyduğu gibi; doğayı ve tüm canlıları da yok edip, sömürmektedirler. Fakat bunları yapan insanlar kendi geleceğini de yok etmektedirler.
Her zorlukta yaşamalıyız ve yaşatmalıyız! İnsanlıktan çıkmış insanların doğayı yok etmesine, kirletmesine, sömürmesine karşı çıkarak, gelecek kuşaklara emanetlerini teslim etmeliyiz. Bilim insanları uzun yıllardır ne doğanın, ne insanların, ne de tüm canlıların yaşama imkânı olmayacağını bilimsel bir dille haykırıyorlar. Kapitalizmin acımasız sömürüsü doğayı ve tüm canlıları yok etme noktasına getirdiği bilinmektedir. Onun için sorun yerel, ulusal değil, uluslararasıdır. Çözümü de uluslararasıdır. Birleşmiş Milletler, Ulusal devletler ve sivil toplum kuruluşları bu sorunu çözmek için bir araya geliyorlar, çözüm yolları arıyorlar. Birçok bilim insanı çeşitli çözümler öne sürseler de; siyasal egemenler ve kapitalistler (Emperyalistler) sömürüden kolay kolay vazgeçmediklerinden bütün çalışmalar, çabalar kaplumbağa hızında ilerliyor. Yine de bu konuda insanlık uzun bir yol kat etmiş durumdadır.
Bende zaman zaman her insan gibi sıkıntı ve bunalım durumlarına maruz kaldığım, ya da çok yakınlarımın sıkıntı, bunalım yaşadıklarına şahit olduğum olmuştur. İşte böyle bir zamanda kendimi bu gibi sıkıntı ve bunalımlardan kurtarmak, çıkmak için yazdığım bir şiirimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Umarım beğenirsiniz.
Saygılarımla.
Kemal Gürbüz
Şair, Yazar-Devlet Sanatçısı
26.12.2021
YAŞAYACAKSIN
Sevdalı yüreğim,
Bir zaman daha kanayacaksın.
Bedene acı verecek, acıyı yaşayacak,
Sızlayacak, sızlanacaksın!
Yine ve yinede yaşayacaksın.
Dost bildiklerin terk edecek belki,
Belki kuyunu kazacaklar arkandan,
Sözleri kurşun gibi işleyecek beynine,
Yüreğin hop oturup, hop kalkacak,
Yüzünde hüzün, gözünden yaş boşanacak,
Yine de, yine yine inadına yaşayacaksın.
Kinle dolu yürekler seni anlamazlar.
Anlamazlar aşktan, sevgiden yoksunlar.
Ahlaklı geçinirler, korkmazlar inandıklarından.
Utanmazlar masum çocuklardan, analarından,
Bunlara inat;
Dünyaya sevgi yayacaksın, yaşatacaksın.
Demem o ki; boşa değil yaşaman,
Boşa değil, başak tarlasındaki çaban.
Alın terin, göz nurun, emeğin, ekmeğin,
Boşa değil ekmeğini paylaşman.
Çocukların içinde çocuklar gibi,
Ormanın içinde bir fidan gibi,
Su gibi, hava gibi, arı gibi,
Hayata tutunacaksın, yaşayacaksın.
Yine esti seher yeli havada,
Sevgi saldı, sevda saldı, aşk saldı!
Hüzünlü günlerimde umut oldu,
Yârin hasreti yaktı, selam geldi!
Yârin sinesine yatam diye.
Hasretinden alev alev yanarım,
Yanardağ gibi tüter dumanın,
Daha bu ne ki; yaşamda her şey var!
Hikâye, roman olur, yaşatır,
Yaşamın şiir gibi geçti Gürbüz,
Yaşatacaksın, yaşayacaksın!
31.05.2021