YILGINLIK YOK!
"En kötüsü ne biliyor musun? Kendine yenilmek, pes etmektir."
Che Guevera
Seçim sonuçları ilginç, ilginç olan bu sistem bir o kadar da anti demokratik. Bu yeni seçim kanunu ile de ilgili. Burada seçim kanunu ile ilgili konuya değinmeyeceğim. Fakat 14 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri sonuçlarına göre, herkes birinci turda Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlanacak (Yalnız dürüst bir seçim olursa, sandıklarda hile karıştırılmazsa şüphemi saklı tutuyorum) ve "Millet İttifakı"nın adayı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu seçimi açık ara kazanacağını zannediyordu. Ne yalan söyleyeyim meydanlardaki coşkuyu görünce bende Cumhurbaşkanlığı seçimini açık ara değil de bir iki puan bandında kazanacağına düşünenlerdendim. Sadece ben değil, bu aralıklarda seçimin birinci turda biter diyen anket şirketleri de yanılmış oldu.
Şunu belirtmek gerekir ki, seçim sonuçlarının ikinci tura kalması bir başarısızlık değil, başarıdır. Çünkü yirmi bir yıldır iktidarda olan siyasal İslamcıların bu kadar oy kaybetmesi azımsanamayacak bir ölçüdür. Çünkü bunlar yenilmez, bir oyun oynarlar (Her seçimde oyların çalınması, geçersiz oyların sayılması gibi), iktidarı nasıl olsa teslim etmezler diyerek menfi propaganda yapan, algı oluşturan iktidar, %98 iktidar yanlısı basın, ulusal ve uluslararası egemen güçler büyük bir hezimete uğramışlardır. Her türlü karalama kampanyası, dağıtılan milyarlarca lira, küfür, hukuksuzluk, iftira işe yaramamıştır. "Cumhur İttifakı" başarılı sayılmamalıdır.
Bayanlar, baylar bu ne karamsarlık, bu ne umutsuzluk, bu ne kendine güvensizlik, teslim olmak niye? Anlaşılır gibi değil! "En kötüsü ne biliyor musun? Kendine yenilmek, pes etmektir." "Unutma; kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin." "Kaybettiğin savaş, uğruna savaştığından vazgeçtiğindir." Che Guevera (ne oldu.com), dediği gibi pes etmeyeceğiz!
"Thomas Edison'a, 999 deneyden sonra yaptığı bininci deneyde ampulü bulmasıyla ilgili şeye bir soru yöneltmişler: 999 kez hata yapmana rağmen, bininci deneyi yapacak gücü nereden buldunuz?
Edison şu yanıtı vermiş: Ampulün icadı bin aşamalı bir süreçti. Hata gibi görünen ilk 999 aşama, bininci ve son aşamaya götüren öğrenmelerle doluydu." Demiş. (hürriyet.com.tr). Başarısız gibi görünen seçim sonuçları da buna benzer. Özgürlük, demokrasi, eşitlik, adalet, barış gibi ortamları bulmak, korumak kolay olmasa gerek!
Beyler, bayanlar Cumhuriyet devrimini tamamlayamamış, karşımızda 1945'lerde başlayan karşı devrimci (gerici), siyasal İslam formatıyla formatlanmış, özellikle emperyalizmin güdümünde olan bir ideoloji ile mücadele ediyoruz. Her türlü özgürlüğü reddeden, liderine tanrı gibi tapan, biat eden bir ideoloji ile savaştığınızı unutuyorsunuz. Eğer ki halk siyasal İslamcıların (Vahhabi ve Müslüman Kardeşler) tuzağına düşmüş ve bunu biz görmemiş, görememişsek, Cumhuriyeti, devrimleri, laikliği anlatamamışsak, bu suç onlarda değil, bizde hepimizdedir! Din ve etnik köken kullanılarak rejimin nasıl bir çıkmaza, faşizme sürüklendiğini görmemek mümkün değildir.
Dinin, temiz inancın siyasallaştığı zaman topluma, insanlığa nasıl zarar verdiğini düşünenlerin, felsefecilerin görüşlerine bir göz atalım.
"Din ve etnik köken bu sığınakların başında bulunuyor. Bu, Aynı zamanda, insanın karşı koyma güdüsünü hem zayıflatan, hem de yönlendirilmesi zor olmayan bir koşullandırmadır. Çünkü "din gerçekte, ya bireyselliğe daha ulaşamamış ya da bireyselliğini yeniden yitirmiş insanın bilinci ve özyazgısıdır."
Alman din felsefecisi Friedrich Schliermacher (1768-1834) dinin özünün "mutlak bağımlılık duygusu" olduğu görüşündedir. Harold Bloom "din . bizim ölümü algılamamızdan doğar. Anlamsızlığa anlam vermek, dinin sonu gelmez konusu olmuştur. Ölüm merkez alınınca, din başlar." Diye yazar.
"Din toplumların afyonudur" yargısı Marx'ın dini aşağılamak için öne sürdüğü bir söylem değildir. Marx bu yargıya nesnel bir gerçeklik olarak ulaşmıştır. Bu gerçeği Marx'la birlikte belki de ondan önce, "sırtlarına ağır yük sararken, rahat dursunlar diye, İncili afyon olarak kullandık" sözleriyle, Protestan rahip Charles Kingsley dile getirmişti. Marx da, rahip Kingsley gibi, dini ezilen insanın çilesini çekilir hale getiren bir afyon olarak görmüştü. Sömürgeci güçler dinin bu özelliğinden sonuna kadar ustalıkla yararlanmasını bilmişlerdir. Kimi zaman dini siyasetin içine, kimi zaman da siyaseti dinin içine sarmalayarak, hedeflerine yürümüşlerdir." (VAHAP ERDOĞDU; SERMAYENİN KÜRESEL EGEMENLİĞİ VE İSLAM. Sayfa:17-18).
Bunun üzerine ne söylenebilir ki, yaşadığımız sürece insanca yaşamak için mücadele etmekten başka çare olmadığını fark etmiş olmalısınız!
Sormayan, sorgulamayan insan metadır. Üzerinde her türlü çalışma yapılabilir! Umutsuz insan ölü insandır!
Saygılarımla.
Kemal Gürbüz
Şair, Yazar-Devlet Sanatçısı
15.05.2023