Öcalan ile iki DEM Parti'li vekilin beklenen görüşmesi yapıldı. Bu görüşmeden sonra Öcalan'dan gelmesi beklenen açıklama gelmedi. Bu vekiller Öcalan'ın çalışmalar yapmakta olduğu ve günü geldiğinde açıklamalarda bulunacağını söylediler. Öcalan'ın Hükümet dışında kimseyle görüşemediği düşünülürse yapmakta olduğu çalışmanın Erdoğan ile pazarlıklarda anlaşmaya çalışmak olduğu anlaşılabilir. Bir açıklama gelmediğine göre Öcalan ile Erdoğan'ın henüz anlaşamadıkları düşünülmelidir. Açıklamanın vekillerle üçüncü bir görüşmeden sonra yapılacağı söyleniyor. Öyleyse Öcalan bu vekillere bazı görevler vermiş olmalı. Oradan gelecek yanıtlara göre kararlarını geliştireceği anlaşılıyor. Bu vekillerin de zaten çalışmalara devam edecekleri söylemi var.
Bahçeli'nin Şubatta Türkiye'de çok şey olacağı ve "inşallah Türkiye değişmez" deyişi var. Bir milliyetçinin Allah'a yakarışı bu deyiş. Bu deyişte ayrıca çok şey olacağının kesinliği var. Buradan AKP'nin çok şeyi göze aldığını anlamamız gerekiyor. Karar verecek ve yönetecek bir hükümet ortağının inşallah demesi Türkiye için acınacak bir durumdur. N'apalım seçen biziz.
Bu süreç başladığında söylenmeye başlanan 'yeni anayasa-yeni devlet' paradigması söyleyişi var. Paradigma sözcüğü ancak Öcalan'dan veya Erdoğan'dan çıkabilir. Ne olduğu tam anlaşılmayan bu sözcükle halkın, hayal gibi yepyeni bir anayasa ve yepyeni bir devleti olacağı düşüncesine sahip olması isteniyor. Türk halkı acaba bambaşka bir devlet biçimi istemekte midir?
Henüz hiçbir şeyin tam olarak belirlenmediği bir anı yaşamaktayız. Bu çözüm denilen süreçte Erdoğan, Öcalan ile anlaşabilecek midir? Zor görünüyor. Anlaşsa bile bunu gerçekleştiremeyecektir. Muğlak ifadelerle kabul ettirmeye çalışacaktır. Ama eğitimli bir halkız, aptal değiliz, aciz de değiliz.
Halkların kendi kaderlerini tayin hakkı diye bir şey var deniyor. Yeryüzünde böyle bir hak geçerli olmuş mudur? Bakın, Suriye'de, kendi kaderini tayin hakkı %15 azınlık için var da %85'lik Araplar için düşünülüyor mu? Türkiye'de Türklerin de kendi ülkeleri Türkiye'ye ilişkin kendi kaderlerini tayin hakkı vardır. Bu unutulmamalıdır.
PKK'lılar affedilebilir. Türk halkı ülkenin bu hastalık durumunun sonlanması için bu affı kabul etmelidir. Hastalığın başlangıç döneminde o zaman ki yöneticiler bu hastalığı gidermeyi becerememişlerdi. Şimdi bize bu affı kabul etmek düşüyor. Ancak Öcalan bu haktan yararlanamaz çünkü öldürdükleri öğretmenlerimiz, yargıçlarımız, oradaki yatırımlarda çalışan işçilerimiz yaşama hakkını kullanamamışlardır. Ülkemizin bu hastalığını başlatan O'dur. Yaşamı boyunca acı çekmelidir.
Kandil, anayasa değişecek, özerk yönetim kurulacak diyor. Mecliste devleti değiştirecek komisyon kurulmalıymış. Görüldüğü gibi PKK silah bırakmayacaktır. Türkiye de, amaçlanılan anayasayı ve bir özerk yönetimi kabul etmeyecektir. Bu işi biz başkalarına(ABD'ye) yaptırırız diyenler var. Hiçbir yaptırım halkımızı düşüncesinden vazgeçirtmez. Onur böyle bir şeydir.
Muğlak ifadelerin kabul edilmesi karşılığında PKK kendimizi dağıtırız derse halkımız bilmelidir ki, son yazımda yazdığım gibi, AKP Hükümeti PKK'nın tam dağıtılmasını gerçekleştiremez.
İki tarafında bazı şeyleri kabul etmesiyle bir anlaşma olasıdır. İspanya'da da az çok benzeri bir çözüm uygulanmıştı. Ülkede ki 'bütün belediyelerde' geçerli olmak üzere, belediyelere yeni bazı görevler, sorumluluklar, haklar, mecburiyetler, yöntemler ve usuller tanınabilir. Tek yol bu!