BÜTÜN OLANLAR SOVYETLERİN KENDİNİ DAĞITMASI YANLIŞIYLA BAŞLADI

BÜTÜN  OLANLAR  SOVYETLERİN  KENDİNİ  DAĞITMASI  YANLIŞIYLA  BAŞLADI

Yeryüzünde hiçbir  halk  Trump'lı günlerin hayallerini kurmamalıdır. Halkların elinde Trump'ın iyi olacağına dair bir kanıt yok ama dünyanın durumundan öylesine umutsuzlar ki,  bu öncekinden farklı  biri belki iyi çıkar diye beklenti içindedirler. Bu boşuna bir beklentidir  çünkü  ABD vermez yalnızca alır. Hiç ummadığınız bir anda  ABD'yi  bir şey almak üzere  tepenizde görürsünüz.

ABD, Trump ile Panama kanalını gelirinden dolayı istemekte, daha büyük bir ekonomi olma hayaliyle ve doğal kaynaklarından dolayı Kanada ile birleşmeyi  amaçlamakta  ve  Grönland'ı  alarak Rusya benzeri  doğal  kaynaklar zengini  bir coğrafyanın sahibi olmayı düşlemektedir. Kanada da başarılı olamaz ama Panama Kanalı  ve Grönland'ı  deneyecektir. Onu dizginleyebilecek ve engel olabilecek güçte yoktur.  

ABD'nin davranışları imparatorluk davranışlarıdır. Pax Romana(Roma Barışı)  gibi bir ABD Barışı(yani ABD çıkarlarına göre bir barış) kurmaya çalışmaktadırlar. Suriye'de yapmaya çalıştıkları bunun iyi bir örneğidir.

ABD askerlerini Suriye'den çekecek mi sorusuna Trump bu durum Türkiye'ye bağlı demektedir. Türkiye'nin  Suriye'deki  geçersiz  özerk  Kürt yönetimini kabul etmesi  ve ona yönelik güvenlik garantisi vermesi durumunda  askerlerini çekecektir. Nasıl  bir ticari zeka ama! Yapmakta olduğu onca masrafa artık gerek kalmayacak, o özerk yönetime en çok karşı çıkan güç devre dışı bırakılmış olacak ve onun başka güçlere karşı korumasını da üstüne almış olacak.

Her  hangi  bir az gelişmiş  ülke  başkanı  böyle az gelişmiş  bir öneriyi kabul edebilir. Ama Erdoğan,  ABD'nin askerlerini çekmesinin bir önemi olmadığını, kalabileceklerini,  ABD'den asıl beklenenin Kürtlere silah yardımı yapmaması ve onları haksız biçimde karşıtlarına karşı hava hücumlarıyla  korumaması  ve  DEAŞ  mücadelesini  Suriye yönetimi  ve Türkiye'ye bırakması olacaktır diyecektir.  Ahmet el-Şara'nın azınlıklar konusunda uluslar arası basına güvencesini duyurduğunu, bunu uyguladığını,  Kürtlerinse işgal ettikleri  yerlerde böyle davranmadıklarını  eklemelidir.

AKP'nin kendi başlattığı iç siyasi sıkıntılarla karışık olarak Suriye'nin yönetimsel sıkıntılarını ABD ile görüşmekte olduğunu bilmekteyiz.  ABD'nin  tüm  derdi  Irak'ta  becerdiği gibi bir Kürt özerk yönetimi kurmaktır. Bunu daha ileride ki yapacaklarının zorunlu bir ön adımı olarak görmektedir.  Ama her hangi bir az gelişmiş ülke  yönetimi  bunun  gelecekteki  risklerine ihtimal vermeyip  özerk bir yönetimi bazı kazanımlar karşılığında kabul edebilir ve korumasına alabilir. Bazı siyasi yazarlarımızın AKP'nin  Türk-Kürt İslam Cumhuriyeti'ni   düşlediğini  ve bunun kurulmasını ABD'nin kabul edeceği ve isteyeceği düşüncesinde olduklarını görmekteyiz.

Türk- Kürt- Arap İslam Sultanlığını biz geçmişte denemiştik. Bu zamanda olmaz. Zaten kısa zamanda  Türkiye  ve  Suriye Kürt özerk yönetimlerinin hatta  Irak Kürt özerk yönetiminin de bunlara katılarak dışarıya alınması yoluyla ABD'nin hayali Kürt devletinin kurulacağı görülüyor olsa da az gelişmiş bir ülke yönetiminin kısa sürelide olsa bu yönetimin tadına bakılmalı diyeceği kesindir. Burada ülkenin uğrayacağı kayıplara bakılmayıp alınacak hazlar önemlidir.  AKP'nin bu  düşünüşteki  davranışlara katılmayacağını ve bu düşüncelerin AKP'nin kamu  yönetimine inançları fazlaca katması nedeniyle olduğu düşünülmelidir.

Şu günlerde uluslar arası kamuoyunun önünde bir karşılıklı mesaj  çekişmesi olduğu görülmektedir.  Bu  mesajlar karşı tarafa bir ödün  vermesi  mesajı  gibi algılanmalıdır. ABD,  kendi  yapısı  asi  Kürt örgütü SDG'ye karşı bir hareketi görmek istemiyoruz  demektedir.  Bakan  Fidan,   SDG'yi  ya biz sonlandıracağız ya da başkası yapacaktır diyor. Bakalım ne olacak? SDG asi, ABD beleşçisi,  varlıklarını  olmayan bir DEAŞ yalanına dayayan,  Suriye'yi  ve daha sonra İran ve Türkiye'yi  parçalamaya çalışan, Orta Doğu'yu uzun yıllar kana boğacak bir halk tümörüdür.

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI