Yaşadığımız bu çağda kimi ülkelerin hala topraklar elde etmeye kalkışmasını şaşırarak görmekteyiz. Gücü üstün olan gücü olmayanın üstüne çekinmeden çullanmakta. Rusya'nın, İsrail'in, Suriye'de SDG Kürtlerinin işgallerine bakarak bu pervasızlıklar karşısında çaresizlikleri yaşamaktayız. Ülkemizde hukuk yok ama görünen o ki Dünya'da da yok. Suriye'de SDG'nin, Lübnan ve Suriye'de İsrail'in yapmakta oldukları ABD'nin onları şımarıklığa itmesinden ve askeri olarak beslemesinden kaynaklanıyor.
İkinci Dünya savaşının bitmesinde savaşı kazanan ülkelerin, benzeri bir daha yaşanmamak üzere bir Birleşmiş Milletler kurulması ve onun güçlü ülkelerce denetlenmesi önerisi yaşanılan zararlar ve insan kayıplarından duyulan korkular nedeniyle genel kabul gördü. Onlara tanılan veto etme yetkisinin farkındaydılar elbet ama kötü olarak da kullanılabileceğini tartışacak durumda değildiler çünkü neredeyse bütün ülkeler kurtuluşlarını bu beş ülkeye boçluydular. Ülkeler bir daha aynı yaşanırsa gene yapabilecekleri bir şey olmadığını acı acı görmekteydiler.
İlk olarak şunu söylemek gerekir, Birleşmiş Milletler özürlü olarak doğmuştur. Onun böyle olduğu Batıyı dengeleyen Sovyetler Birliğinin dağılması sonucu bütün çıplaklığı ile ortaya çıktı. Bunun nedeni ve sorumlusu iki büyük dünya savaşını başlatan Alman halkıdır. İkisinde Rusya'nın da rolü vardır. Bu Birleşmiş Milletler kurulmuş olmasaydı zaman içinde uluslar arası bir yargı mahkemesi ve ekonomik yaptırımları tüm ulusların uygulayacağı demokratik bir üst kurum oluşturulabilirdi belki.
ABD işin içinde olmasaydı İsrail hiçbir şey yapamazdı. Gazze'yi bilerek tahrip etti. ABD bir eşkıya devlet gibi davranıyor. İki bin yıl öncesinin Roma İmparatorluğuna benzemeye çalışıyor. Roma Barışının benzerini yaratma peşinde. Roma Barışı, bütün uluslar arası ilişkilerin Roma çıkarlarına göre düzenlendiği bir uluslar arası ilişkiler düzenidir. İki bin yıl sonra insan aklında ve vicdanında hiçbir değişiklik olmamış.
Rusya da hala imparatorluk tutkuları içinde yaşıyor. Onda olan uçsuz bucaksız toprak başka hiçbir ülkede yok, Ukrayna'nın iki ilini kendi topraklarına katmaya çalışıyor. Yetenekli liderler yetiştirebilse Avrupa'nın barışçı, sosyal, hukuk devletlerinden biri olabilirdi. İçinde hala Ugor, Türk, Sibirya, Kafkas ve Moğol halklarının toprakları var. Bu topraklara sorunun çözümünü zorlaştıran sayıda Rus halklarını yerleştirmiş.
AKP kendi hayalinde ki laiklik dışı anayasayı kabul ettirmek için Dem Partinin kendine katılması düşüncesinde. Bu iki partinin, bir diğerini hukuk düzeninde ve basında hırpalamasının hiçbir önemi yok. Günü geldiğinde AKP Türkiye'nin ulusal çıkarlarını hiçe sayan ve geleceğini tehlikelere atan öyle maddeler önerecek ki, Dem Partinin dostluğuna ve övgülerine şaşıracağız.
Ahmet Şara YPG ile SDG arasında bir ayrım yapmalı. YPG bir Kürt partisidir, Ulusal Kongreye çağrılmalıdır. İleride bakanlar da verecektir ülkeye. Dürzilerin ve Şiilerin de partileri var, onlar da çağrılmalıdır. Başka türlü ulusal birlik olmaz. Adı tanınmış kimi Kürtleri çağırmak yeterli değildir. SDG'yi her yerde reddetme ısrarla sürdürülmelidir. SDG ile petrol anlaşması yapmak SDG'yi kabul etmek demektir. Bu yanlıştır. Onların askerlerini orduya ordunun kurallarına göre almak gerekir. Ulusal birlik için tehlikeli olan SDG'dir. Ahmet Şara yılmadan SDG'yi ortada uyumsuz ve maddi olarak geçinemeyen olarak tutmalıdır. Suriye için iyi olanı düşünen kazanacaktır sonunda.