AKP çevrelerinden eleştirileri anlayamadıkları ve her şeyin oldukça iyi olduğu yolunda görüşler geliyor. İnsanların, girişi on-on beş bin lira olan konserlere gitmekte oldukları, geceliği on beş bin ve daha üstü olan otellerde kaldıkları, dört kişi için bir restoranda bu rakamların üstünde hesap vermekte olduklarını söylüyorlar. Elli-yüz bin lira arasında olan kiralar da var sonra. Emeklilerin on bin lira, işçilerin on yedi bin lira aldıkları bir ülkede yaşamaktayız. Bunun nasıl olduğunun açıklamasını Cumhur başkanı Erdoğan yapıyor. İslami Finans Zirvesi'nde bizleri şaşırtan bir açıklamada bulunuyor: "Küresel düzeyde fakirden zengine doğru bir servet transferi yaşanıyor. Kapitalist sistemin serbest piyasayı teşvik ediyor gibi görünse de tekelleşmeyi, paradan para kazanmayı ödüllendirdiğini görüyoruz. Fakiri daha fakirleştiren sistem dertlerimize derman olamaz. Müreffeh bir dünyada yaşamak istiyorsak mevcut sistemden vazgeçmeliyiz." Erdoğan ülkede ulusal gelir dağılımının düzgün yapılamadığını, adil olmadığını söylemekte. Niyeti, Finans Zirvesi'ne katılan İslam ülkeleri temsilcilerine, doğru konuşan, doğruyu bilen biri olduğu izlenimi vermek istiyor olmalı. Erdoğan gelir paylaşımını gerçekten az da olsa düzeltmek niyetindeyse üst gelir guruplarının vergilerini önemli ölçülerde arttırması gerekmektedir.
Yüksek büyüme ile enflasyonun arasında ters bir ilişki var. Enflasyonun halkı sıkıntıya sokan yüksek oranlara varması durumunda büyümeyi fazla gerçekleştirmemek gerekiyor. 2024-25- 26'larda, yaşayacağımız üç sıkıntılı yılda, bu üç yıla özgü büyümeyi %1-1.5 düzeyinde tutmalıyız. On- on yedi bin lira ile evini geçindirmeye çalışan ve kirayı ödeyemediği için bir savaş veren insanlara Türkiye'nin büyümekte olması biraz komik geliyor. Halk AKP'ye bunun cevabını yerel seçimlerin sonuçlarıyla verdi. AKP, kendileri ve yandaşı olanlar için Kamu olanaklarından yararlanmakta olduklarından Kamu'da yapmaları gereken tutumluluğu yapmayacaklardır. Enflasyon sorununun çözümü 2026'da da gerçekleşmeyebilir.
Tüm halkımızın önümüzdeki üç yılda zorunlu olmadıkları alımları, giderleri üç yıl sonraya bırakmaları gerekmektedir. Zam gelecek şimdi alalım düşüncesi yanlıştır. Almadığınız da zam gelmeyeceğini bakın göreceksiniz. 2024-25-26'da bunu yapınız.
Türkiye'nin doğurganlık hızı 1.51 olarak açıklandı. Bu oran nüfusta gereksiz artış olmayacağı anlamına geliyor. Halkın ekonomisinin kötü olması, tutumlu yaşamaya çalışmakta olmaları onların ikinci çocuktan vazgeçtiklerini, bazılarının da çocuk yapmaktan kaçındıklarını gösteriyor. Güneydoğuda doğurganlık hızı 2.4 ve AKP'nin hatalı göçmen kabullenme politikası sonucu ülkeye yerleşenlerde doğurganlık hızı henüz bilinemiyorsa da, büyük olasılıkla 3'ün üstündedir. Güneydoğuda doğurganlık yüksektir. Ulus olarak eşit davranışlar sergilememiz gerekmektedir. Bu, iyi niyetliliğin tüm halkta var olması için zorunludur. Kamu oralarda nüfus artışının eşitlenmesine ilişkin eğitici ve yardımcı programlar geliştirmelidir. Ülkemizde 6 milyon istenmedik yabancı var. Onların 3'ün üstünde olduğunu düşündüğümüz doğurganlıklarına AKP yönetimi sonuçlanıncaya dek dört yıl kimsenin bir şey yapacağı yoktur. Bu ülke AKP'den sonra bu 6 milyonla nasıl olsa ilgilenecektir.
Ruanda, Fas, Moritanya, Tunus, bilmediğimiz başkaları da vardır, bu ülkeler Avrupa Birliğinden para alarak göçmenleri ülkelerinde tutmaktadırlar. Maalesef Türkiye'de bu ülkeler gibi Avrupa Birliğinden para alma karşılığında göçmenleri ülkede tutma acizlik davranışını göstermektedir. Ülkenin çıkarlarını umursamama ve AKP'nin Hükümette devam etme giderleri için kaynak edinme gereksinmesi tipik bir AKP davranışıdır.