ERDOĞAN SURİYE'DE DEĞİŞMEYE YANAŞMIYOR
ABD Başkanlık seçimleri yaklaştı. Üç ay sonra Kasım başında bu seçimler yapılacak. Trump-Biden yarışması Trump-Kamala Harris yarışmasına döndü. Trump, başkan olursa neler yapacağına ilişkin bilgiler veriyor. Ancak Kamala nasıl davranacağı konusunda pek bilgi vermedi. Kamala Biden'in yardımcısıydı, O, Biden'in politikasına devam edecektir. Kendine özgü kişilikli politikası kanımca yok. Yapacakları Biden'in uygulamalarından pek farklılık göstermeyecektir. Ancak şunu unutmamak lazım ki Amerikan politikasını belirleyenler başkanlar değildir. Amerikan politikası Amerika'nın üstün güç olmasının sürdürülmesi demektir. Bu politika bütün bürokratlarda yerleşik olarak vardır. Hiçbir başkan bu politikanın dışında davranmaya bırakılmaz. Meslek birlikleri, ekonomik örgütler ABD politikasını belirlerler. Trump başkanlığı döneminde gereksiz gider olarak gördüğü Suriye'den çekilme isteği gösterdi, ama yaptırmadılar. Başkan olursa tek yapabileceği, Suriye giderlerinde bazı azaltmalar yapmak olabilir. Bir diğer örnek olarak da Obama'dan söz edebiliriz. Obama zenciydi, onda değişik politikalar olur mu diyenler oldu. Ama başkan olmak istiyorsa Amerikan politikasının içinde kalmasını anlamıştı.
Adaylardan hangisi başkan olursa olsun Türkiye için Suriye'de bir ABD davranışı değişikliği beklenmiyor. Ukrayna savaşı konusunda Kamala başkan olursa fiili çatışma durumu devam edecek gibi görünüyor. Trump'a gelince O, bir farklılık gösterebilir. Pazarlık yoluyla Avrupa Birliğine, Ukrayna'ya ve Rusya'ya bir çözümü kabul ettirebilir gibi görünüyor. Ukrayna toprak kaybedecek, karşılığında NATO'ya değil ama Avrupa Birliğine girecektir. Başka bir yol da gözükmüyor.
Erdoğan'la Esad'ın görüşmesi yakınlarda olacak gibi gözükmüyor. Bu görüşme olursa ondan çözüme doğru bir gelişme çıkması beklenmiyor. Bunun nedeni de Erdoğan'ın değişmeye yanaşmayacak olması. Suriye sorununun içinde bugün bir çok ülke ve örgüt yer alıyor. Sorunun sonlarına doğru bunlardan bazıları devre dışı bırakılmış olacak. Geriye kalanlar da güçleri oranınca kendi isteklerini sonuçta gerçekleştirmiş olacaklar. En güçlü ABD olduğuna göre sonuç, en çok onun isteklerini , onun gücü oranında içine alacak. Çoğunluğun istekleri Suriye'nin toprak bütünlüğü ve devletin yapısı üzerine olduğundan Suriye'deki aktörleri ikiye ayırabiliriz. Suriye'nin toprak bütünlüğünü isteyenler: Suriye, Türkiye. Bölünmesini isteyenler: ABD, Kürtler. Bölünme olmayabilir, ama olabilir de görüşünde olanlar: Rusya, İran, HTŞ, ÖSO(Bunların daha başka beklentileri var).
Burada görüleceği gibi bölünmeyi isteyenler, ABD ve Kürtler bir aradalar ve güçlerini birleştirmişler. Bölünmeye karşı olanlarsa güçlerini birleştirmemişler, ayrıca biri de diğerine karşı savaşan örgütleri finanse ediyor, eğitiyor, silahlandırıyor ve öbürünün bu örgütlerle mücadelesine engel oluyor. Türkiye Suriye ile gücünü birleştireceği yerde anlaşılamayan öbür davranışı sergiliyor. Ve ikisi iki ayrı yerde güçlü öbürkülerinin karşısında daha zayıf durumda ve ne olacağını bilemeden bekleşiyorlar. Bunlar hiçbir şey yapamamaktalar, öbürkülerse durmadan güçlerini arttırıyorlar.
Rusya ve İran, Suriye'nin bütün kalmasını ve başında Esad'ın olmasını istiyorlar. Ama toprak bütünlüğü için bir çatışma gerekirse o mücadeleye girmezler ve sonucu kabullenirler ve Suriye'de oluşan bütün taraflarla ilişki kurarlar. HTŞ, İslami bir devlet kurmak istemekte ancak hiç şansları yok. Kendilerine küçük bir toprak da bırakılmayacağına göre yok edileceklerdir. Göçmen olmaya çalışacaklar, olamayanlar hapsedilecektir. ÖSO'nun, Esad'a güçleri yetmez, Esad onları bağışlamazsa göçmen olacaklardır, Türkiye'yi yeğlerler. AKP onları tehlikede bırakamaz. Sıkıntıyı nasılsa AKP değil Türkiye çekecektir. İnsan net olarak görmek istese de Suriye'yi bekleyen çözümü net olarak göremiyor. Yazık ki Türkiye güçlü de değil, akıllı da değil. Ve daha zarar görecek Suriye'de.