SURİYE İLE NELER KONUŞULMALI ?'(2)

                SURİYE   İLE   NELER   KONUŞULMALI ?'(2)

NATO toplantısı dönüşünde Erdoğan gazetecilere "Suriye ile barış istiyoruz" dedi. Ben bunun bir barışma olduğu düşüncesinde idim ama Erdoğan'ın söylediği doğru, biz Suriye ile değil ama Suriye Hükümeti ile savaş durumundayız. Suriye halkı bize sığınıyor ve bizim içimizde yaşıyorlar. Biz de Suriye'de bazı bölgeleri işgal ederek ,  oraları Kürt isyancıların işgalinden koruyoruz. Bu bölgelerde ayrıca halka alt yapı hizmetleri  vermekteyiz. Suriye ile savaşmadığımız doğru, Suriye de bizimle savaşmıyor, ancak biz, muhalifler denen  terör  topluluklarını  Suriye Hükümetine saldırtarak  ve onları Suriye ordusunun saldırılarından koruma yoluyla Suriye hükümeti ile savaşıyoruz. HTŞ ve ÖSO'ya   silahlar ve askeri eğitim vermekteyiz, ayrıca  ÖSO'lulara  aylık ödemekteyiz.

                Esad, Erdoğan'la  konuşmasında , Türk askerlerinin Suriye'den çekilmesi gerektiğini  ve terör örgütlerine verilen desteğin sonlandırılmasını  isteyecek. Esad'ın bu yalın isteğine karşı bizim    durumu aynen koruma çabası göstereceğimiz  Fidan'ın görüşlerinden anlaşılıyor.  Fidan'ın sözleri  "Biz muhaliflerle ilgili tavrımızı değiştirmiyoruz. Onların kararları bizim için esastır. Onları yarı yolda bırakmamız söz konusu değil.  Suriye'de desteklenen cihatçı guruplarla ilişkiler sürecektir." şeklindedir.  Suriye Hükümetine karşı birlikte başlanan savaşta,  onları yarı yolda bırakmamak  savaşa devam edileceği anlamına  geldiğine göre,  görüşmelerde  arada ki durum  Suriye'ye nasıl  barış olarak açıklanacaktır? Fidan Muhalifler  bulundukları  yerde  Türkiye'ye göçmen gelmesini engelliyor demektedir. Sanki  Türkiye  göçmen  gelmesini  istemeyen bir  ülkeymiş  gibi konuşuyor.   Muhalif dedikleri savaşçı topluluklarla mücadele edilmemesi için AKP  bunu  zorunlu  bir önlemmiş gibi ileri sürmektedir. Türkiye'nin  göçmen  kaygısından dolayı Suriye'nin,  ülkesinde ki   cihatçı topluluklarla mücadele etmemesi  pek akılcı görülmemektedir. Erdoğan'ın  görüşlerini  aktaran Fidan,  biraz tepeden bir mesaj da göndermektedir: "Cumhurbaşkanının çağrısı bir barış çağrısıdır. Umarım bunun değerini anlarlar."

                Suriye'nin  dördüncü  zarar vereni  Özgür Suriye Ordusudur.  Suriye,  şimdi yaşadığı durumlara biraz da Baasçılık uygulamasından  dolayı  geldi. Baasçılık güçlü Arap milliyetçiliğine dayalıdır. Suriye'de Arap, Kürt, Türk, Ermeni ve Süryani halkları yaşamaktalar. Suriye Devleti bu halkların kendi kültürlerini yaşatmalarını istememekte ve engellemekteydi. Umuma açık yerlerde Arapça'dan başka dille konuşulması  istenmezdi . Başka her çeşit kültür olayı yasaklanıyordu. Bu nedenle zaman zaman başkaldırılar oluyordu. Bunlar hapse atılıyordu. Suriye olayları başladığında bazı subaylar ordudan ayrılarak Hükümet güçleriyle çatışmaya başladılar. Hapishanelerde ki  işkenceyi  ve hükümetin işlediği cinayetleri  ileri sürüyorlardı.  Bir araya  gelerek  Özgür  Suriye Ordusunu  kurdular. Bu Ordu ABD'den, Türkiye'den, Suudi Arabistan'dan silah ve para yardımları aldı.  ÖSO'yu  Türkiye'nin  üstlendiği görülüyor. ÖSO,  HTŞ ile çatışmıyor. Kürtlerle de yalnız,  Türkiye'nin  Suriye harekatlarında yardımcı birlikler olarak çatıştı. ÖSO'nun derdi Suriye değil, o nedenle diğer guruplarla çatışmaz, onun derdi yalnızca Suriye'nin Hükümetini değiştirmek. Beşar  Esad demokrat değildi.  Ülkesinde  hukuk da yoktu. Araplar dışında ki halklara Suriye'de özgürlükler tanımadı. Ama tanısaydı da ÖSO dışında, başına gelenler değişmeyecekti çünkü ABD,  IŞİD senaryosunu yazmıştı.

                AKP'nin  ileride yapılacak Suriye görüşmelerinde  HTŞ ve ÖSO'yu taraf olarak kullanmak üzere elinde tutma düşüncesi olduğu söyleniyor.  AKP'nin  Deyrizor  Arapları ile bağlantı kurarak onları siyasi bir topluluk haline getirmesi, önderlerinin ortaya çıkmasını sağlaması gerekiyor.  Kürt bölgesinde yaşayan ve o bölgenin asıl çoğunluğu olan bu Arap topluluğu Kürtlere karşı kullanılacak en önemli taraf ve cevaptır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI