Bugün Türkiye'nin başında kendi başlattığı ve devam ettirdiği iki sorun var. Bunlardan biri Suriyeliler, diğeri Suriye sorunu.
Türkiye'de yedi ayrı şehirde Suriyelilere karşı tepki patlamaları oluştu. Hükümet, kasıtlı karışıklık yaratanların işi dedi. Belki birinde öyledir, varsa bunu yargı ortaya çıkarır. Peki, diğer altı şehrin tepki gösterme olaylarına ne diyeceğiz? "Bölücü terör örgütü artıklarıyla kotarılan oyunu kimin yazdığını iyi biliyoruz." Cumhurbaşkanı bunu diyerek birilerinin bu olayı tezgahladığı düşüncesini yerleştirmeye çalışıyor. "Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne yönelik yapılan bu eylemlere hiçbir şekilde izin verilmeyecektir." Bu eylemlerin doğru olmadığı kesin ancak bunların hiç bir yanıyla Devlet'e yönelik olduğu anlaşılmıyor. Türk Halkı, Hükümet'inin çözemediği göçmenlik sorununu çözeceğini düşündükleri davranışlara 7 ayrı şehirde başvurmuşlardır. Bu tepkiler devlete karşı olmadığı gibi AKP Hükümetine karşı da değildir. Kolaylıkla anlaşılabileceği gibi Halk, Suriyelilerin, istenmediklerini anlayarak kalkıp gitmelerini istiyor.
"Ülkemize sığınan mazlumlara uzanan elleri kırmasını biliriz." Bir ceza verilecekse yargı bunu nasılsa yapacaktır. Ama demokrat olmayan bir Asya toplumunda, İran, Afganistan ve Suudi Arabistan gibi örneğin, devlet başkanlarınca söylenebilecek bir sözün, Türkiye'de söylenmesi ülkede bir hayal kırıklığı yaratmıştır. "Bize sığınan kimsenin mağdur olmasına izin vermeyiz". Bu söz doğrudur ancak sığınma sayısına bağlı olarak yapılabilecek ya da yapılamayacak bir yardımdır bu. Bu olayın boyutu Türkiye'yi aşar. Avrupa ülkeleri bin, üç bin gibi göçmen kabul ettiklerini söylemektedirler. Altı milyon Suriyeliyi bizim yaptığımız gibi onların neden kabul etmeyeceklerini onlara sormak gerekiyor. Türk halkı da onların istemeyişleriyle aynı nedenlerden dolayı Suriyelileri ülkemizde istememektedirler. Halk, bu tepkileri gösterme durumuna düşürülmemeliydi.
Suriyelilere tepki olayları önceden de olmaktaydı. Ancak bu olaylarla tepkinin dozu arttı ve tepki ülkeye yayıldı. Hükümet'in, Suriyelilerin geri gönderilmesini ele alması ve buna yollar bulması gerekmektedir. Mevcut durumda bir değişiklik olmamasının çok daha acı olaylara varabileceği olasılığı vardır. "Türkiye, dostlarını yarı yolda bırakmayacaktır" denmiştir, bu, AKP partisinin görüşüdür, açıkça "Suriyelileri göndermeyeceğiz. " de denmiştir. Halk, bu bir yardım değil, bunun bir başka gerekçesi var diye düşünmektedir.
Halkın tepkisini azaltma amacıyla 670 bin kişi geri döndü deniyor ama bu dönüşü biz gazetelerde göremedik. Hükümetin enflasyon ve göçmenlerle ilgili verdiği rakamlara kimse inanmıyor. Cumhurbaşkanı, az görünsün diye ülkede 3 milyonu aşkın Suriyeli var diyor. Ama gerçekte üç milyonu 2-3 milyon aşkın Suriyeli var. "Projeler tamamlanınca bir milyon kişi daha gen dönecek." demekte ama o projeler Türkiye'den kimseyi geri döndürmeyecek. Suriye'de ülke içinde göçmen durumunda olan milyonlarca kişi var zaten. Yapılmakta olan hastane var, mektep var, 5 milyonu Türkiye'de, 2 milyonu İdlib'de, 7 milyon göçmen için yeterli sayıda(acaba?) göçmen konutları var diyerek, iş bulacakları bir ekonomisi artık olmayan bir ülkeye, Türkiye gibi, onlar için bir hayal ülkeyi bırakarak gideceklerine Türkler inanacak mı? AZ GELİŞMİŞ, YOKSUL Türkiye ile Avrupa Birliği arasında 2013'te Geri Kabul Anlaşması imzalandı. Bu anlaşma ile AB, Avrupa'ya göçü kontrol altına almayı ve onların Türkiye'de tutulmasını(nedense?) amaçlıyordu. Bu anlaşma karşılığında AZ GELİŞMİŞ VE YOKSUL Türkiye'ye 6 milyar Euro aktarmayı kabul etti. Arapları Türkiye'de kalıcı hale getirmek için AKP elinden gelen her şeyi yaptı ve yapmakta.