TÜRKİYE F-35'LERE DOĞRU

Türkiye ile ABD arasında bir Stratejik Mekanizma oluşturulmuş ve bu Mekanizma kapsamında onların da, bizim de istek duyduğumuz toplantılar yapılmakta. Bu toplantılarda bizce ve onlarca önemli konularda bir ilerleme sağlanamamakta fakat görüşmelerin sürdürülmesi istenerek elde edilmiş fiili durumların sürdürülüp gitmesi böylece sağlanmaktadır. Bu ara yeni olarak bizden istemekte oldukları bir durum vardır, o da bazı Türk şirketlerinin çip satın alıp Rusya'ya satılması gibi aracılık işleri yaptıkları ve bunların olmaması şeklinde oldu. Bu istem ambargoya uyulması isteğinden başka bir şey değildir. Avrupa Rusya'dan petrol ve gaz almayı bırakabilmiş midir? Çipler de onlar gibi sanayide ve haberleşmede çok gerekli olan parçalardır. Türkiye Avrupa Birliği üyesi değildir ve ABD ile de her zaman aynı çıkarda olamayabilmektedir.

Ülkemiz ABD ile dost mudur? Bir başka deyişle ABD'nin dostu var mıdır? Bir tek İngiltere var görünüyor. İngiltere, ABD'nin dümen suyunda yürümeyi seçmiş bir ülkedir. Onun gibi olmayı öğrenmeye çalışmaktadır. Avustralya ve Kanada ABD'ye yakın görünmeye çalışmaktadırlar. Biz dahil diğer bütün ülkelerse ABD'ye çıkarlar ve güvenlikte olma nedeniyle dost davranmaktadırlar. ABD diğer ülkelerde 800 kadar askeri üs bulundurmaktadır. Ülkelerin iç işlerine askeri güçleri ile karışmakta, hükümet şekillerini, sınırlarını değiştirmekte, yeni ülkeler oluşturmaya, kimilerini de yok etmeye kalkmaktadır.

Sovyetler Birliği, birliğini olabildiğince dağıtarak barışa, insanlığa, demokrasiye ve eşitliğe olağanüstü bir örnek sunmuştur. Ancak Dünya'yı ABD ile baş başa bırakmıştır. Önceden dengeyi o sağlamaktaydı. Şimdilik ABD'nin etkinliklerine yardımcı olmamak ve mümkün olduğu durumlarda önünde durarak ilerlemesini engellemek yapılabilir. Suriye'de şu an yapmakta olduğumuz budur. Tam olarak yapamadığımız da doğrudur. Suriye'de bizim başarıya ulaşmak için İran'a, Rusya'ya ve Suriye şimdiki hükümetine(bir yanlışımız da budur) ve onlarla birlikte davranmaya ihtiyacımız vardır.

Dünya'nın şimdiki durumunda güvenliğimiz NATO'nun içinde olmamızı gerektiriyor. NATO'nun önemli ve örgütte olması istenen bir üyesiyiz. ABD Patriot füzelerini istediğimizde, onları onun isteği dışında kullanırız düşüncesiyle bize vermek istemedi. Ortadoğu'da onunla aynı düşünce ve çıkarlar içinde olmadığımızı görebiliyordu. Bunu kabullenmeliydik. Rusya'dan S-400'leri almak yanlıştı. NATO savunma sisteminin bir parçasıyken, ben bağımsızım, sen vermezsen, ben başkasından alırım demek akılcı olmuyor. Türk Ordusunda ve Dış İşlerinde bize S-400'leri kullandırmayacaklarını bilen kadrolar elbette vardı. Buna karşın alınmaları Türkiye'nin dış politika hatalarından biridir.

S-400'lerin kurulması, bakımları ve geliştirilmeleri nedeniyle Rusların bir NATO ülkesi askeri sistemine girip çıkabilmeleri kabul edilebilecek bir durum değildir. Türkiye S-400 sorununu hala çözümleyememiştir. Gösterdiği inat F-35 sisteminden çıkarılmasına yol açmıştır. Ben, F-35 sistemi için yatırdığımız paranın bize hala geri verilmemesinin nedeninin bizim S-400 sorununu çözmemizin beklendiği ve F-35'lere katılacağımızın düşünüldüğü kanısındayım.

Rusya Hindistan'a 5 adet S-400 verme anlaşması yapmış üçünü teslim etmiş diğer ikisini ise kendi sanayisi, savaş nedeniyle verebilecek durumda olmadığından teslim edememiştir. Rusya ile iyi ilişkilerimiz var. Bizde ki iki S-400'ü Hindistan'a vermemizi kabul edebilir. Ayrıca Rusya'nın da savaş nedeniyle kendi S-400 ihtiyacı olabilir ve kendi geri alabilir. Çin de S-400'ler kullanıyor. Çin istek gösterirse Rusya Çin'e vermemizi de kabul edebilir. Bütün bunları Rusya ile iyi durumda olmamıza güvenerek söylemekteyim. F-35'leri istiyorsak bunları denemeliyiz. Hiç birisi olamıyorsa, 400 milyon dolar zararı kabullenerek Ruslardan karşılıksız olarak S-400'leri gelip almalarını istemeliyiz. Bu yazdıklarım hükümetçe bilinmekte idi ama birinden biri uygulanmalı ve Türkiye kayıplara uğratılmamalıydı.

                                                                                                                                             Levent Gölcüklü

YAZARIN DİĞER YAZILARI